31 Mayıs 2011

Benim Babam Toyoto Gibi Adam

Benim babam taşfırın erkeği değil. Layt da değil. Ama Benim babam sevgisini de öfkesini de yerinde gösterebilen bir adam.

Benim babama sadece ben "Baba" derim.  Ama herkesin sevdiği, saygı duyduğu bir adamdır.

Benim babam otoriter bir baba da değil. Ama vaktini ve saatini ayarlayıp ona göre izin vermeyi bilen bir adamdır.

Benim babam ne mafya babası ne de Şam. Devletin işinden emekli olmuş bir adam.

Benim babam ne dizi senoryasına sığar, ne de başrole. Ama benim hayatımın hikayesinde hep ve her zaman başroldedir.

Toyotosu yoktur ama benim "Babam" toyoto gibi adamlara 10 basar... (:

29 Mayıs 2011

Babalarımız - photoshop çalışmam

Hiçbir şey Göründüğü Gibi Değildir

Evet değildir. Bunu kendim bu akşam (gerçi yeni gün oldu ama) yaşadım.


Evimizde iki muhabbet kuşumuz var. Otururken bağrışları geldi. Dönüp baktığımda mavi olan yeşil olanın kuyruğunu tutmuş çekiştiriyor. Garibim dedim yine kaptırmış kuyruğunu. Zira yapmadığı şey değil zillinin. Kız da kendisi. Kuyruğunun ucu eğrileşti kuşun. Ses ettim bıraksın diye. Başka ses duyunca keser normalde. Yok hala devam ediyor. Gittim yanına. Hala devam ediyor. Sonra baktım ne göreyim. Meğer bizim garip oğlanın ayağı çevre örtüsünün ipine dolanmış. Ayağına dolanmakta kalmamış sopasına ve halkasina da dolanmış. Kızcağız da onu bu durumdan kurtarmaya çalışıyormuş belli ki.


Onu öyle görünce bir garip oldum. Biz ne sandık meğer o yardıma uğraşıyormuş.


Yardım için elimi kafese koyunca bizim oğlan çırpınmaya başladı. Azcık yabanidir. Hiç yaklaştırmaz kendine. Ben tutup kurtarmaya çalışırken, o kendini benden kurtarmaya çalışırken ip koptu neyse ki. Ama ayağındaki dolanmış kısmı duruyor. Onun için tutmaya çalıştım. E bağlı haliyle tutamadım. Serbest haliyle yaklaştır mı beni. 2 yada 3 kere fena bir şekilde ısırdı beni sağolsun. Hatta biri kanadı. Delmiş resmen derimi. O can haliyle. Bende bıraktım tabi canım acıyınca. Kızdım birde. Ama takipteyim. Sonra kendisi halletti işini. Kurtardı ayağını ipten.


O ipte bizim zilli kızın marifeti sonucu dolaştı ya ayağına. Örtülerinin kenarı dantel gibi birşey. Onu kemiriyor günlerdir. Tomak tomak etti. Nasıl o kadar uzayıp dolandı Allah bilir.


Çok çekişip barışır yaramazlar. Ama bu gece kızcağızın günahını almışız ilk görüşte. E ne demişler gördüğünün hepsine, duyduğunun yarısına inanma diye. Yada tam tersi de olabilir.


Nitekim önce iyice görüp, dinleyip karar vermeli.

27 Mayıs 2011

Bak Postacı Geliyor Kapılar Kilitleniyor

Düşünüyorum da günümüzde mi postacılık zor yoksa eskiden daha mı zordu ?
Aslına bakılırsa bana göre zorluğundan pek de birşey kaybetmedi postacılık. Çünkü hala adresler bir tuhaf. Bulabilene aşkolsun. Hele ki yeni postacıysanız işiniz daha zor. Her kesimden herkesin duymaktan nefret ettiği sözü söylerler üstelik. " Eski postacı buluyordu, getiriyordu... " 


Adreslerden başka postacıların işlerini zorlaştıran, daha doğrusu sevimsizleştiren şey artık sadece mektuptan ziyade başka evrak getirmeleri. Öyle ki zaten günümüzde mektup yazar kaç kişi var ki aramızda. Ki mektup alsın değil mi? Hal böyle olunca öğrendiğimiz postacı şarkısı da unutuldu. Hatta abartmayalım ama yalan oldu.

"Bak postacı geliyor selam veriyor, herkes ona bakıyor merak. Çok teşekkür ederiz postacı sana, pek sevinçli haberler getirdin bana... " diye devam ediyor. O sevinçli haberler yok, icra takibi yada mahkeme kağıtları var postacılarda yığınla. Artık kimse merakla beklemiyor. Kapısını çalarsa açmıyor. Ve tanımıyor postacısını.

Uzun süre bir bölgede postacılık yapanların işi daha kolaydır. Zira onlar artık mahalleliyi tanımışlardır. Yolda dahi görseler tutuştururlar evraklarını ellerine. Yeni gelen ise yazın sıcağı, kışın soğuğu demez ulaştırır evrağı sahibine. Hepsinin yaptığı gibi. Yazı kışı yok mesleklerinin. Yağmuru, karı da.

Şimdilerde yığınla icra evrakları dağıtsalarda eskiden sadece mektup da dağıtmazlarmış. Mesela seçmen bilgi kağıtlarını postacılar dağıtırmış eskiden. Hala bu beklenti de olan kişiler mevcut. Bunun haricinde kapılarımızda bulduğumuz buroşürleri, dergileri de onlar dağıtırmış. Şimdi onlar için ayrı kuryelikler mevcut.

Yaya olarak görmeyi alıştığımız postacıların bir kısmının bisikleti, bir kısmının motoru, bir kısmının da aracı var. Aracı olanlar APS olanlar. Yani acil posta. Ondan yani. Ve her meslekte kendilerini ispatlayan bayanlarımızda var  postacılarımız arasında.

Onlar için yapılabilecek en güzel şey adreslerimizi doğru vermek. Doğru ve tam adres almak. Zira artık falan yere yakın, yada şöyle bilinir gibi şeyler geçersiz. Herkesin bir adresi mevcut. Bir numarası var kapısında. Ve o numara ya sokağa aittir yada caddeye. İkisine birden değil. Yani bilmemiz ve söylememiz gereken mahalle / sokak yada cadde / kapı numarası / iç kapı numarası. İşte bu kadar. 

Eee herkese kolay gelsin.

26 Mayıs 2011

Günaydın

Gün başlar güneşin ışıklarıyla
Uykusundan uyanır herkes birer birer.
Sesler çoğalır ardından
Gecenin sessizliğine inat.
Geceye inat aydınlık çağırır insanları
Tüm ışıltısıyla,
Güven veren berraklığıyla.
Ses olur, yol olur, rehber olur
Yolunu kaybedene.
Umut verir her gün yeniden.
Yeni başlangıçlara gebedir her daim
Yine, yeni, yeniden diyenlerindir yeni gün.
Karanlığın bittiği nokta
Günün başlangıcıdır.
Ve gün geceye inat aydınlıktır...

25 Mayıs 2011

Photoshop çalışmam

Yalnızlık Eşittir Bencillik

Gün gelir yalnız kalır insan.
Herkes değil ama.
Yalnızlığı göze alıp yalnız kalmayı seçenlerdir onlar...

Seçimini ne zaman, nasıl ve neye göre yalnızlıktan yana kullanır insan.
İyi birşey midir yalnızlık ?

Yalnızsan tek başınasındır doğal olarak. Tek başına, özgür ve hür. Kendi kendine yeten kişidir yalnız olan. Her işini tek yapar. Akşamları ne kumandasını ne de çekirdeğini yada cipsini paylaşma zahmeti vardır. Ne de izlediği filme yapacağı yorumlarını. Evini dağıtan yoktur. Ki dağınıksa da topla diyeceği biri. Geç geldiğinde onu bekleyen de sorguya çeken de olmaz.

Özel günlerini unutur yalnız olan. Öyle ya hatırlasa da yalnızdır o, deli değil ki tek başına kutlasın. Hasta olup yatağa düştüğünde ateşini kontrol edeni de yoktur, sıcacık çorbasını hazırlayanı da.

Yalnızlığı seçenin gelecek ile ilgili tek endişesi kendine dairdir. Bencillik işler içine zamanla yalnızlıkla birlikte. Zira bencil olan yalnızdır. Yalnız olan bencil olmaktan ötesine gidemez.

Yalnız ve bencil bir insan gördüğünüzde tanırsınız. Onlar az konuşur. Çünkü onlar deli değildir kendi kendilerine konuşsunlar. Sadece yalnız, bir o kadar da bencillerdir.

23 Mayıs 2011

Sevgi Nedir

Siz sevginizi nasıl ifade edersiniz ?

Bu soruya değişik cevaplar vermek mümkün. Zira sevginin göstergesi herkes için farklı olabilir. Kimi öper, kimi koklar sevdiğini göstermek babında. Kimi de döver sevgi göstergesi çerçevesinde (!)
Sevgimizi göstermekte eminim çok sıkıntı çekmiyoruzdur. Genel bir sevgi tabi ki de bahsettiğim. Özel olanın da sıkıntı yaşayanlar olabilir. Ama onunda çözümü bulunur.

Benim aklıma gelen asıl soru: Sevgi Neydi ?



Emek mi sevgi ? Aşk mı ? Ne ?

Sevgi güven olabilir mi ? Zira insan sevdiğine güvenir değil mi doğal olarak. Yok belki de güvenmez. Olabilir. Sevip de ölesiye kıskananlar var mesela. Bence onlar paronayak. Es geçelim.

Sevgi tutku mudur peki? Güven yok, gelecek yok. Sadece o an var. Yok diyeceksiniz. Sevgi bu kadar mıdır yani. Eee tanımını arıyoruz kızmayın. Kimine göre olabilir. Neden olmasın.

Sevgi kaçış olabilir mi ? Körükörüne bağlılık. Gidecek yeri olmayan birinin sığındığı liman. Ayrılırsa savrulacak rüzgarda. Kaybolacak karanlıkta. Sevgi o liman. Demir atmış. Dönüşü yok.

Peki emek mi sevgi ? Sizi kollayan, sarıp sarmalayan. Sizin için çalışıp didinen. Bir çift güzel söz, bir tatlı dil. Aş getiren, sobanızı tüttüren şey mi sevgi...

Bağlanmak mı sevgi? Güvendiğine, tutku duyduğuna, sığındığına yada ona bir tas sıcak çorba verene duyulan bir bağlılık.

Peki bunların hepsi bir yerde olunca adı ne olur sizce ? Yine sevgidir.
Sevgi bağlayan birşey midir yada aradaki bağın meyvesi mi ?
Öyle ya sevginin bir tanımı varsa şayet. Sevginin olması için o tanımın oluşmuş olması gerekir ki adına sevgi densin.

Tanımlar, benzetmeler... Kalıp içine sokulmaya çalışılan duygular.

Sevgiyi tarif etmek demek, tüm dünyadaki insanları tek tek tanımlamak demektir.
Sevgi tarifi imkansız birşey değildir.
Sevgi sadece yaşayana özeldir. Tanımı da sadece yaşayan yapar yaşadığı şekliyle.

Tanımsız, kalıpsız ve sınırsız sevgilerle...

22 Mayıs 2011

Tüm Babalara ...

Adı Kara Sevdaymış

Gördüğüm en güzel şeydin ya
Güzeldin ya...
Şu dünyada sevdiğim en sevdiğim şeydin.
Seviyordum ya...
Sen;
En güzel şey, sevdiğim şey.
Takıldın ya nedenlere, niçinlere...
Onlarla tıkadın yolumu.
Sevdiğim en güzel şeye isim aradın ya.
Bulamadım.
Gittin.
Bende kaldı adını bulamadığım ama içimde hissettiğim herşey...
Son nefes de kulağıma gelen ses:
Kara sevdadan gitti...
Adı buymuş.
Kara sevdam kara toprakda son buldu


21 Mayıs 2011

İlk Merhaba, İlk Işık, İlk Hayal

Satırlarıma ilklerle başladım. Ki ilkleri unutmak kolay değildir derler.


Gecenin bu saatinde benim için ilk ve eminim ki özel olacak bu bloga başladım. Sonum hayır, bahtım açık olsun. Işığım hiç sönmesin, hayallerim hiç tükenmesin. (Amin... )


Gerisi gelecek... Şimdilik noktayı koyalım.