20 Mayıs 2014

Sessiz Dünyam.


Ağlayanların o hüzünlü hıçkırıklarını duymuyorum. Sevinmeli miyim? Ya da üzülmeli mi..

Sevinç çığlıklarını, o kahkahaları duyamıyorum. Üzülmeli miyim? Ya da tam tersi sevinmeli mi..

O gözyaşlarını, o kahkahaları anlamadıkça, onlarla karışıp bir olamadıkça, duymanın anlamı ne? Söyler misiniz?

Bu sessiz dünyamda ne öğrendim biliyor musunuz?
Gözleri ve mimikleri okumayı. O gözlerden yansıyanları artık daha iyi görüyorum. O mimiklerin neler sakladığını da. Akıp giden o yaşların nereye, kime doğru aktığını, artık daha net görüyorum. Yanıltıcı seslerden uzak, sessizce bakabiliyorum onlara. Ve artık daha az yanılıyorum.

Sessizliğe alıştım. 
Sessizliği sevdim.

Bende sessizim artık. Duymadığım, duyulmayan anlaşılmayan sesimi, sessizliğime gömdüm. 

Bir tek neyi sevmedim biliyor musun? 
...



8 yorum:

  1. Nasıl derler hani, bir kulağından girdi, bir kulağından çıktı.
    işte durum aynen böyleyse susacaksın...
    yok eğer ağzından çıkanı kulağı duymuyorsa,
    sen hiç duymayacaksın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani senin sesinin kıymetini bilmeyene sağır ve dilsiz ol.

      Sil
  2. Bazen içinde olduğumuz koşullar biiz sessizliğe iter. Bence en tehlikelisi de budur. sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tehlikeli...
      belki de. Ama çoğu kez tercih ettiğim bir şeydir bu durum.
      Teşekkürler. :)

      Sil
  3. En güzeli sessizlik bence. Önce biraz zor gelir ama alışılır ve sevilir ve belki de bağımlılık yapar :)

    YanıtlaSil
  4. hımmm son soruyu bilemedim ama ben sessizlik ve yalnızlık düşkünüyüm kii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bazı zamanlar hepimiz düşkün oluyoruz. Ama bazı zamanlarda da o sessizlik üzebiliyor insanı.
      :)

      Sil