30 Aralık 2020

Kelime Oyunu 5

Çıtır ile Pıtırın Hikayesi 


Eve girdiği gibi yine aynı şeyi yapıyor. Eşyaların yerini değiştiriyor. Bir yandan değiştiriyor bir yandan da " sana diyorum böyle güzel duruyorlar. Elleme. " 
Arkasını dönüyor yine aynı manzara. Çıtır düzeltiyor. 
"Bırak benim yaptığım hali daha iyi. Sen bozuyorsun asıl. "
"Düzgün değiller Pıtır anlasana." Deyip son bozulan eşyayı da kendi  istediği yere koyuyor Çıtır. 
Pıtır hafif tebessüm eder bu duruma sonra derin bir nefes alıp 
" offf... çok sıcak.. çok " deyip, kırışmasın diye üzerindeki elbisenin eteklerini bir güzel toplayıp koltuğun tam kenarına bacak bacak üstüne atıp kuruluyor.
Çıtır da tam karşısına geçiyor. Ayaklarını altına toplarken " rahat ediyorsun sen şimdi öyle oturarak öyle mi ?" Diye sorar Pıtıra.
"Rahatım canım ben. " eliyle kendini serinletmeye çalışıyor bir yandanda.
Ilk kez gelmiş gibi yine gözleriyle evi geziyor. Duvardaki fotoğrafı görüp;
"Bu kim kız elinde kemençe." Iyice yaklaşıp bakıyor. "Babanda değil bu. Kim bu asmışın resmini evin baş köşesine." 
"Dedem" deyip ekliyor Çıtır;
 "Elindeki kemençe değil keman. "
Pıtır dudak büküp, "ne farkı var ikisi de gıy gıy ses çıkarıyor işte." 
"Olur mu.. Dedem bu kemanla çok ödüller almış. Başarılar elde etmiş. " 
"Hayırdır da niye şimdi astın bunu. Sonra elini ağzına götürüp " ay yoksa ... ayyy ay kız koronadan mı gitti yoksa adamcağız." Eliyle dizini dövmeye başlar bile bunları derken.
"Yok yok. Dedem öleli çok oluyor." 
"Iyi. Ay yani Allah rahmet eylesin de yeni değilmiş o bakımdan dedim." 
"Anladım canım. Tamam." Fotoğrafa bakıp, "annem yollamış bana. Biliyorsun rahatsızlığı arttı iyice. Koronadan sonra tam düzelmedi." Gözleri doluyor ama devam ediyor sözüne. "Ölmeden bana ulaşsın istemiş işte. Ananemin kaynanasının vasiyeti gibi birşey. Oğlunun bu başarıları unutulmasın istemiş kadın."
Pıtır şaşkın. "Kusura bakmada niye bu kadar abartılmış ki. Keman yani. Çalması zor mu canım bu kadar. "
"Dedemler 6 kardeşmiş. Dedem hariç hepsi çalışıyor tarlada bahçede. Annesi en küçüğü deyip zor bela ikna ediyor kocasını. Dedemin şansı işte. Keman çalan ve idealist bir öğretmene denk geliyor. Annesi de çok uğraşıyor o zamanlar evladı için. Kocasıyla ayrı kaynanasıyla ayrı köyün halkıyla ayrı uğraşmış. Laflara eziyetlere boyun eğmemiş. Evlat işte. "
Yaşlar akıyor gözünden ikisininde.
Pıtır ortamı değiştirmek için camdan bakıyor ki karşısında mahallenin demirbaşı, sarı dev lakaplı koca kedisi. Görünce boş bulunup bir çığlık atıyor kadın korkudan. 
Çıtır cama yaklaşıp, " korkma yemek almaya gelmiştir hayvan." 
"Allah iyiliğini versin. Kediyi camdan mı besliyorsun. Dalacak içeri. Seni beni yer bu aç kalsa. Baksana şuna. Benim yarım kadar olmuş."
Çıtır gülüyor bu lafa. Pıtır yerinden kalkıp Çıtırı kenara ittiriyor, " çekil de kapayalım camı. Dalmasın korkuyorum bu iri hayvandan ben."
"Içeri girmez. Girmedi hiç şimdiye kadar. Mivaylıyor gelince ben görmezsem. Yemeğini alıp gidiyor."
Pıtır iyice şaşırıp, " yok birde camı tıklatıyor de de tam olsun. Kedi değil sokak çocuğu sanki."
"E niye kapadın. Hem sıcak diyorsun." 
"Ayy olsun. O ordayken duramam ben." 
"Gidecek zaten dur yemeğini getireyim unutturdun banada."
Çıtır mutfağa giderken Pıtır söylenir peşinden.
 "E biz kapıdan geldik hata ettik tabi. Bu kedi gibi camdan gelecektim ki bir bardak su getirirdin belki banada."
Çıtır gülerek gelir yanına. Camı açıp kedinin yemeğini verir. Kedide dediği gibi yemeğini alıp uzaklaşır camdan.
"Git git. Git ağaca çık da orda ye yemeğini  çitalar gibi. Onlar kadar olmuşsun zaten."
Çıtıra dönüp, " e hani bana bir bardak su. Ama yok sen bana ayran ver buz gibi. Içim yanıyor. Sıcaktan hasretten. Yaktın bizi korona yaktın." 
"Tamam canım hemen." 
Çıtır mutfağa girer. Pıtır eline kumandayı alıp televizyonu açar. 
"Dünya kadar para veriyorsunuz şu kanallara. Aç  da izle bari yazık."
Mutfaktan Çıtır seslenir, " doğru valla. Alışmışım işte kapalı duruyor. Sen bul bir film yada dizi izleyelim birlikte."
Pıtır kafa sallayarak cevaplar Çıtırı,
"He canım he. Dünya kadar kanal var da düzgün birşey arada bulasın şimdi." 
Çıtır buz gibi bol köpüklü ayranlarla gelir oturur yanına. Birlikte film bulup izler iki arkadaş. 

......





29 Aralık 2020

Eski Yayını Yeniden Yeni Tarihle Yayınlama

 




Hem bu konuda benim gibi isteyip yapamayanlara gelsin bu konu.
Hemde ay nasıl oluyorsa oluyor diyenlere.
Yayınlar bölümünden konunun üstüne tıklayınca konu direk düzenleme olarak açılıyor malum.
Istediğimiz düzeltmeyi yaptık. Ve tekrar güncel olsun istiyoruz bu konumuz. Yani tekrar okuma listesinde olsun. Herkes yine görsün okusun.
Ilk resimdeki o işaretli yerdeki o ayar düğmesine tıklıyoruz. 
Ikinci resim gibi bir ekran çıkıyor. Yayınlama Tarihi yazan yerin yanındaki oku tıklıyorsun önce. 
Burda benim ayarım görüldüğü gibi tarih ve saati ayarla da tıklı. Otomatik olarak seçtiğimizde ise konu tekrar sıfırdan yeni yayın gibi yayınlanıyor. 
Bu kadar basitmiş yani.
Yok bir ara bir konu için baya uğraştım da olmamıştı. Millet nasıl yapıyor bunu demiştim. 
Böyle yapıyormuş. 
E bizde öğrendik.
Lazım olur diye bilmeyenler içinde paylaşıyorum. 
Bu ayarı açtığınızda otomatik ise ve yayının tekrar okuma listesine en baştan girmesin istiyorsan diğer seçeneği işaretliyorsun. 
Kolay gelsin.
Bu arada Komşuluk konumu bilerek tekrar listeye aldım. Güncelleme yaptım. Bilginize efenim.
.... 

Bir şey denedim. Olursa sorun yok 

28 Aralık 2020

Komşuluk

Bu sokak sakindir. Sadece öğlen saatleri biraz şenlenir. 

Iki karşı komşu. Iki bahçeli ev.

Birinin köpeği var. Diğerinin ilkokul çağında bir oğlu. 

Öğlen saatleri çocuk bahçesine çıkar. Köpekte onu izler karşıdan. Çocuk izlendiğini hemen farketmez. Farkedince de aralarındaki mesafeye rağmen oyunları başlar. Sokak köpeğin ve çocuğun şen sesleri ile renklenir.

Çocuk elindeki turuncu oyuncağını atar bahçenin diğer köşesine. Koşarak gider almaya. Sonra köpek koşar köşeye. Çocukta. Önce kim varırsa kazanan o olur.

Çocuk kendini yerlere atar. Köpekte. 

Her gün aynı saatte sözleşmiş iki arkadaş gibi bahçeye çıkıp, karşı iki bahçede oyun oynarlar. 

Derken bir gün çocuk çıkmaz bahçeye. Köpeğin gözü bahçede. Saatler geçer. Gün, olur akşam. Çocuk çıkmamıştır. Ertesi gün yine yoktur. 

Köpek sessizce bazen delice havlayarak bekler çocuğu. Yemeğini yemez. Sahibiyle ilgilenmez. Sahibi ne olduğunu anlamaz. Hasta sanır. Veterinere götürür. Sonraki birkaç gün köpeğin de çocuğun da sesi duyulmaz olur sokakta. Derken köpeğin sesi duyulur. Sonra ambulansın. Karşı komşunun kapısına gelir. Kapılar açılır. Çığlıklar feryatlar yükselir sokakta birden. Ambulansın siren sesine köpeğin sesi karışır. Günlerdir süren sessizlik yerini çığlıklara bırakmıştır. Köpek gece boyu susmadan âdeta inler.

Ertesi günün sabahında, anne baba çocuk evlerine  gelir. Üçüde yorgun ama mutlu. Köpek onları görünce yerinde duramaz. Deli gibi havlamaya ordan oraya koşmaya başlar. Boynundaki tasmanın ipi kopar. Köpek bunu beklercesine bahçeden fırlar. Doğruca karşı evin bahçesine girer. Anne baba ve çocuk korkuyla birbirine sarılıp kapının önünde kalakalmıştır. Çocuk  anne babasından  sıyrılıp  öne bir adım atar. Köpek bahçedeki turuncu oyuncağı bulup çocuğun önüne koyar. Oturur bekler. Çocuk  eğilir, köpeği okşar oyuncağı alıp köpeğe uzatır. Köpek sevinçle havlayıp oyuncağı alır ve yine bahçesine döner. Bunları kapıdan izleyen sahibi, anne babaya geçmiş olsun dileyip evine döner. 

Ertesi gün çocuk bahçeye çıkar yine aynı saatte. Köpek çocuğu görünce havlamaya başlar. Sahibi çocuğun annesinden aldığı izinle köpeği salar. Köpek doğru karşı bahçeye. Ağzında turuncu oyuncağı.

 


 

25 Aralık 2020

48 Saatlik Su Kesintisi

 Evet tam 48 saat olacakmış. 

Yani daha yaşanmadı ama yaşanacak. Yaşanmaması umudu içindeyim ama olmaması gibi bir durum yok galiba.

Yetkili kişi yapmış açıklamayı. 

Tramvay için yol uzatılıyor. Bu yol su deposunun üstüne denk geliyor. Yol güzergahı değiştirilmiyor da deponun yeri değiştiriliyor. Koca il 2 gün susuz bırakılacak. 

Ne diyebilirim ki....

Allah başka dert vermesin. 


Var mı aranızda bu konuda tecrübe yaşayan? 

Neler yapalım yada yapmayalım da az sıkıntı yaşayalım...


24 Aralık 2020

Dereotu




Burda iki demet dereotu var.

Alıp yıkayıp sulu süzülünce de doğrayıp bu şekilde buzluğa koyuyorum. Yemeklere yumurtaya dolmaya koymaya hazır. Tadı da bozulmuyor rengi de. Resimde biraz sarımsı çıkmış ama değil. 

Oğlumla yemek yüzünden ufak kriz yaşadık. Moralim bozuk biraz.

Öyle işte. 

Dereotu iyidir. Maydonuzu da aynı şekilde saklıyorum bu arada. 

 

23 Aralık 2020

Kelime Oyunu 4 - Dedemin Masalları




Yaşım 15. Sıcak bir yaz günü dedemle evde yalnız kalmışız. Nicedir aklımda, masallarını nasıl yazdığını sormak istiyorum. 

Koltukta oturmuş bulmaca çözüyor. O vakitler sağlığı yerinde.

Usulca yanına oturup bulmacasına göz attım. Amacım dikkatini çekmekti. Gözlerini bana çevirdi. Bende gülerek;

" Dede daha hiç çözmemişsin neredeyse."

"Ne istiyorsun bakalım "

Hepimiz biliriz ki dedem bulmaca çözerken rahatsız edilmeyi, hele çözümüne karışılmasını hiç istemez. 

Biraz mahçup bir eda ile,

"Birşey soracaktım. Çok önemli de benim için. Çok merak ediyorum." 

Bulmacayı koydu  koltuğa. Yaslandı arkasına. 

"Dinliyorum." 

"Dede bana anlattığın masalları nasıl yazıyorsun."

Şöyle bir doğruldu önce. Sonra eliyle sırtıma dokunup ;

"Sabah beri birşey yemedik. Sana özel bir yemek yapmamı ister misin?.. "

Yüzüm düşmüştü. Ama dedemin özel yemeğine de hayır diyemezdim. Ara sıra yaptığı muhteşem yemeklerin tadı  herkesin damağında iz bırakırdı. 

"Olur. Anlatmayacaksın yani... "

Güldü. 

"Herşeyin bir adabı vardır evlâdım"  diyerek koluma girdi. Birlikte mutfağa geçtik. Beni tezgahın önüne oturttu. Kendi geçti tezgaha.

Önce vok tavayı aldı koydu ocağa. Sonra başlamıştı  kelimeler dökülmeye. 

"Zamanın birinde kötü kalpli bir kral varmış. Ülkesinde kimsenin saçını uzun istemez. Dahası uzun saçlı birinin varlığını haber alırsa hemen ülkenin meydanında sıfıra vurdururmuş bu kral. 

"Neden ki?"

Bunları anlatırken de önüne yemeğin malzemelerini toplamıştı. Pırasayı aldı eline önce. Başladı temizlemeye. 

"Çünkü bu kralın başı kelmiş. Genç yaşında neden bilinmez saçları dökülmüş. Oysa çok severmiş simsiyah sırma saçlarını. Bundan sebep ülkesinde de kimse saçlı olsun istemezmiş işte." 

Tavaya yağ ekliyor. 

"Günlerden bir gün kralın kulağına yine uzun saçlı birinin olduğuna dair söylenti gelir. Derhal bulunması için askerlerine emir verir. Sarayın çok da uzağında olmayan bir ailenin tek kızları vardır. Bu kızcağız çok güzeldir. Simsiyah saçları vardır. Annesi kıyamaz bu güzel saçlara. Kızını evinde gözlerden ırak büyütür ki saçlarını kimse görmesin. Ama gelin görün ki görenler görmüş krala haber verilmiştir. Askerler kızı bulur. Ama öyle hayran kalırlar ki saçlarına. Kral da pek beğenir. Dahası kıskanır. Toplar cümle alemi. Alır eline koca satırı. Yatırır kızı koca taşın üstüne. Hiç acımadan indirir satırı. 

Dannn !!.. "

O an korkutan titredim. Çünkü tam o an, dedemde elindeki bıçakla pırasayı ortadan ikiye ayırdı tek hareketle. Yeşil yerleri dağıldı tezgaha. 

"O an esen rüzgarla kızın kesilen saçları dağılmış dört bir yana. Kız ağlıyor,  anası babası ağlıyor. Herkes korkmuş. Kızın kalan saçlarını da berber elleri titreye titreye kesmiş. "

Dedemde pırasayı bir güzel doğrayıp atıyor tavaya. Alıyor eline bu sefer yeşil biberleri.

"Zavallı kız öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki bir gece evden ayrılıp yollara düşmüş. Gitmiş .... gitmiş.... Anası babası kızlarının gitmesine çok üzülmüş. Öyle ki ikisininde saçları bir anda bembeyaz olmuş. 

Aradan  yıllar yıllar  geçmiş.

Ülkede bir dedikodudur yayılıp durur olmuş. Yeşil zırhlı bir şövalye, halkına eziyet eden ne kadar kral varsa tahttan indirip sürgüne yolluyormuş. Bu dedikodu krala da ulaşmış. Başlamış mı onda da bir korku bir telaş." 

Pırasalar kavrulurken o esnada biberlerde ekleniyor tavaya. Ortaya bir mis koku yayılıyor. 

"Gün gelir o yeşil zırhlı şövalye ülkeye gelir. Görenler bakar bakar. Görenin içi ferahlar âdeta. Korku değil huzur kalır geçtiği yollarda. 

Dosdoğru saraya varır. Kimseler duramaz karşısında. Kral da da korku ve huzur karışıktır tam karşısında dururken. Krala yaklaşır, eliyle kel başına dokunur. Dilinden de şiir gibi birkaç  kelime dökülür. Sonra kral bir bakar ki saçı var. Artık kel değildir. Öyle mutludur ki, saçının bembeyaz olduğunu bile göremez. Git der krala şövalye. Git ve dönme bir daha. Kral çocuk gibi şen. Uçarak gider adeta ülkeden. "

Baharatlarını da ekler yemeğin. Zeytin doğramaya başlar. 

" Yeşil zırhlı  şövalye kral gidince zırhını çıkarır. Görenler gözlerine inanamaz. Meğer bu şövalye, yıllar önce kralın saçını satırla kestiği o güzel kızdır. Saçları uzamış daha da güzelleşmiştir. Ordan hemen evine doğru yol alır. Kapısına varır. Anası babası kızlarını görünce hemen sevinçle sarılırlar. Tamda o an saçları eski rengine döner ikisininde. 

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. "

Deyip tabağı önüme koyar dedem. Ne ara bitirdi ki daha ocağın altı yanıyordu az önce. 

Derken bir alkış sesi ile irkildim yine. Arkamı döndüm ki herkes dönmüş. Hiç duymamıştım. 

"Bizede var değil mi yemek... karnımız çok aç haberiniz olsun." 

O yemek o gün herkese yetti. Bu masalsa dedemin bana  anlattığı son masal oldu. 

Yaşadığı her an ve olaydan bir kurgu bir masal çıkarmayı hep başardı dedem. Günler sonra aniden rahatsızlanıncaya kadar. Hasta olup yatağa düşünce çok başka biri olmuştu adeta.

Ama insan sevdiğinin hep iyi halini hatırlamak istiyor değil mi....



....





 

20 Aralık 2020

6 Gün Dayanan Telefon Şarjı

 Vayy be... 

Dile kolay , 6 gün. En olmadı 5 olsun. 

Evet eskiden telefonumun şarjı bu kadar gidiyordu sayın okur.

Inanmazsın sen şimdi belki de. Inanılmaz gibi geliyor insanın kulağına çünkü. 

Zira şuan bir gün zor dayanıyor şarjı. 

Peki ne değişti bende böyle. Eskiden çocuk yoktu şarj duruyordu. Şimdi çocuk değil çocuklar var. Şarj dayanmıyor. 

Çocuklara verdiğim için değil tabi. Onlar bitiriyor desem yalan olur. Zaten küçüğü meraklı büyüğü eline bile almaz. 

Sorun bende. 

Yok şeker kır.

Yok instagrama bak. 

Yok blogtu falan. Yok arada kaçırdığın bölüme youtube dan bak.

Falan filan işte. 

Var da var yani.

Ama yarından itibaren bırakıyorum tümünü. 

Yok yok sen üzülme burayı bırakmıyorum. 🤣 Ay eski ben geri dönmüş bırakır mıyım hiç. 

Bissürü yeni blog keşfetmişim. Diyecek sözüm çok daha. Kolay kolay bırakmam gibi. 

Şimdi akşamları mı yoksa sabahları mı bakayım ona karar veremiyorum iyi mi... 🤔😂

Ikisi birden olsa olur mu... 

Bakarız nasıl olur. Bakmak için kendimi zorlamayacağım. Millet iki gün sonra anca yorum yayınlıyor yahut cevap veriyor lütfedip. Artık iki dakika oturup iki tık yapmak zor geliyor herhalde. Neyse bu konuda kızdığım var birkaç blog. Ondan böyle konuştum. Herkes alınmasın üstüne. 

Şimdilik akşam mesaisi bitti diyelim biz.

Şarj olmuş 68. Sabaha kadar 65 olur kendi kendine zaten. Yarın o 65 ile kaça kadar gidecek göreceğiz a dostlar. 

Görüşürüz o zaman 

🙃🙃🙃




16 Aralık 2020

Kelime Oyunu 3 - Dedemin Masalları

 

Bugün günlerden 16 Aralık. Dedemin doğum günü. Ananemle birlikte mezarlığa gideceğiz. 

Eve gittiğimde bir an unutup ananemin nerede olduğunu sordum. Bahçede olduğunu söylediler. Başka nerede olabilirdi ki bugün. 

Bahçede yine aynı yerde buldum onu. 

" Nene hadi gidelim dedemin yanına. Oradaki zambaklarında  bakıma ve suya ihtiyacı var."

Usulca kaldırdı başını. Bal rengi gözleri nemliydi. 

"Bana ilk tanışmamızda zambak getirdi biliyor musun senin deden. Beyaz bir zambak. Hemde izinsiz koparmış kimbilir kimin bahçesinden."

Başını sallıyor istemsizce ve ayağa kalkıyor.

" Dikildi karşıma elinde zambak. Bir dedene bakıyorum bir zambağa. Dedenin yüzünde gülümsemesi. Gözleri ışıldıyor. Sanırsın yıllardır tanışıyız da bana çiçek getirmiş. Öyle bir duruşu var kendinden emin. "

Iç çekiyor. Diyemiyor ki o an tutuldum dedene. 

" Hayırdır dedim tabi. Kimsin necisin sen. Seni gördüm sonrada bu güzel zambağı. Zariflik asalet güzellik. Bir bütünsünüz âdeta diyor bana. Ben zambak sevmem diyorum. Çekil yolumdan. E tabi güzel güzeli ne zaman sevmiş ki bu diyarda. Lafları görüyor musun dedendeki. "

Gülümsüyor. Tıpkı o an gülümsediği gibi.

" O gün anladım ben,  bu adam hep hayatımda olacak. Oldu da. Her sene aynı gün elinde zambakla geldi yanıma. O gün bir zambakla geleceğini bilirdim de ne  zaman nasıl nerede vereceğini hiç bilemedim. Bana hep o ilk heyecanı yaşattı deden. Birde doğum günlerimde unutmazdı vermeyi. Şimdi işler döndü tersine... 

Yine doluyor gözleri. Ah nenem. 

Sarılıyoruz birbirimize. Sonra mezarlığa doğru yola çıkıyoruz. 

Bu tanışma  hikayesini eksiğiyle fazlasıyla her sene dinlerim ananemden. Her  seferinde aynı heyecan ikimizde. 

Ananemin anlatamadığı o ince detayları dedemden bilirim. Birde o sınırsız kocaman hayal dünyasında masallaştırdığı halinden. 

Masaldaki korkusuz şehzade özgürlüğünden vazgeçer de sevdiği Zambak diyarının güzeller güzeli prensesinden vazgeçmez. Tabi mutlu son olur yine.

Dedemin masalları hep mutlu biter zaten. 

Masallarda da mutlu olmayacaksak nerede mutlu olacağız değil mi...

Hayattaki tek dileğimiz de bu değil mi zaten. 

Mutlu olmak. 

.....






15 Aralık 2020

Geçen 7 Senenin Ardından

15 Aralık 2013.

Saatler gece yarısı  2 yi gösterirken telefon çalıyor.  

Arayan yoğun bakım hemşiresi. 

Yoğun bakımın kapısına gidiyoruz ablamla. Zaten ikimiz varız bekleyen o gün. 

Hemşire kapıyı açıyor. Birşeyler söylüyor. Sonra 

"Başınız sağolsun " diyor.

Anlamıyorum bir an. Sadece kısa bir an. Öldü mü... diye sorarken gözlerimden yaşlar akmaya başlıyor bile. Ayakta duramadım galiba o an. Ablam tutuyor beni. Oturtuyor merdivene. Bense hıçkırarak ağlıyorum. Tam o sırada hemşire şöyle diyor;

" Acıları son buldu. Böyle düşünün. "

Son bulmuştur değil mi...

Sonrasında kime nasıl söyledik hiç hatırlamıyorum. Gün aydınlanırken eve doğru gidiyorduk. 

Annem acı haberi vermek için telefonun başına geçti. Aklına gelen herkesi aradı. Ilk cümlesi,

" Necatiyi kaybettik...."

Oldu her defasında. Annemin bu hali ablamlardan birine garip gelmişti. Belki sizede gelebilir. Herkesin acı ile başetmesi bir değil. 

Misal ben. Sonrasında istesemde o denli ağlayamadım. Günler aylar sonra babamın ölüm tarihini bile unuttum. 

15 Aralıktan eminim de yıl kaçtı 

Kaç yıl geçmişti ki üzerinden. Bilemedim bir süre. Hep unuttum. Oysa tarih ve saatlerde aram çok iyidir. 

Son bir yıldır falan galiba. Artık unutmuyorum. 

Öğrendim 2013 yılını.

Belkide yeni kabullendi beynim bunu.

Istediğin kadar mezarına git. Başında Kur-an oku. Beynin bir şekilde yok  sayıyor. Yada kalbindir o. Bilemiyorum. 

Bu başka bir şey. Yokluğuna alışmak ama öldüğüne alışamamak.



......


 

13 Aralık 2020

Mutlu Pazarlar Efenim

 Gece aklıma babam düştü. Yattığım yerde ağladım. Sonra uyumuşum.

Sabahın yedisinde ezan okurken telefon çaldı. Uzak bir akraba. Dedim kesin birine birşey oldu. Annem değildir de ya teyzem ya dayım. Meğer yanlışlıkla aramış kadıncağız. 

Tabi bende uyku gitti. O arada oğlum inleyerek uyandı. Karnı ağrıyormuş. Zor bela az çıkardı da canı çok acımış. Onun ağrısı midesine vurdu tabi. Günlerdir balgam sorunu vardı. Yutma diyoruz ama yutuyor yine çocuk. Kustu üstüne birde tabi. Balgamlar çıktı. 

Su içti yine çıkardı. Sonra yine. Yüzü dudakları oldu bembeyaz. 

Sonra rahatladı tabi biraz.

Su içti ama bu sefer çıkarmadı. Az biraz yedi kahvaltıda birşeyler de kendine geldi.

Bu arada tıkanan tuvaletle uğraştım. 

Kızım çekmeceye parmağını kıstırdı. 

Bir yandan kahvaltıyı hazırlamaya çalışıyorum. 

Saat olmuş 10. 

Ne ara geçti o 3 saat acaba... 

Evet, mutlu pazarlar efenim. En kötü günümüz böyle olsun deniyor galiba. 

Buna da şükür. 

Ne diyelim. 

....




10 Aralık 2020

Kelime Oyunu 2 - Dedemin Masalları

 

Benim dedem, küçükken bana çok güzel masallar anlatırdı. O ölünce o masalları bir kitap haline getirdim. Dedem artık sadece bana değil birçok çocuğa masal anlatabiliyor.
Dedemin bu masalları bazen hayal bazen gerçek ile karışık olurdu. Hayalgücü o kadar genişti ki, kocaman bir çocuk gibi.
Ömrü orda burda geçmiş dedemin. Misal çocukluğunu Avustralya da, gençliğini Irlanda da geçirmiş dedem. Orada küçük bir kitap dükkanı açmış kendine para kazanmak için. Kitapların yarısından fazlası Türkçe olunca pek kazanamamış ama pes etmemiş bundan.
Aşkı ve ayrılığı Irlanda da yaşamış. Tutku dolu bir aşk yine tutkuyla bitti derdi. Ama ananeme olan aşkının yeri ayrıydı. O benim  kırmızı ışığım derdi. Yani son durağı. 
Ananem ölürken mutluydu der. Dahada yaşardı da zamanında  içtiği viskiler çürüttü onu der durur aklına geldikçe. 
Ne ananem ne ben doyamadık dedeme. 
Şimdi gözünde gözlüğü, elinde dedemin masalları kitabı. Hem ağlar hem söylenir dedeme. O ömre neler sığdırdın sen Hakan....

....





7 Aralık 2020

Tam Iyiyim Derken...

Bir ay önce doktora gitmiştim. Kan değerlerime ve vitaminlere bakılsın diye. Acayip yoruluyordum. 
Sadece D vitamini eksik çıkmıştı. Ilaç verdi. Aksatmadan içiyorum. 
Bugün ilk kutu bitince ikinciyi yazdırmak için aile hekimine gittim. Yakın yer. Çok da beklemedim. 
Ama yine yoruldum yine yoruldum ben. Artı birde elimde ödem oluyor yorulunca bunu farkettim. Yada kilodan ellerim büyüdü de ben farkında değilim. Komik. Ezcanede tartıldım. Yine kilo almışım vermek şöyle dursun. Onada bir canım sıkıldı zaten.
Sırtımda ağrıyor sankim. Halbuki ben iyiydim. Toparlamıştım kendimi. Mutluydum. Herşey gözüme güzel görünüyordu. Kışlık eteğim olmuştu totoma. Nasıl kilo almış olabilirim ki ben. Bu işte bir hata olmalı. Böyle kendimi avutayım biraz. 
Spor ve egzersiz yapmak istiyorum da kendimde o gücü bulamıyorum nedense. Yaptığım o zamanlar nasıl yapmışım acaba.
Bu sırt ağrısı da soğuk yedim galiba ondan. Zira giderken ince giyindim. Neyime güvendim acaba. Rüzgar soğuk esiyordu. Çabuk geçer Inşaallah. Tam toparladım derken olmaz olamaz. Bunu bana yapamazsın bedenim. Beden sağlam olmalı ki ruhum da ayakta kalsın. De mi ama... 
.....



Görüşelim efenim
Sağlıklı günlerde. 
Bu ara ne yazsam beğenmiyorum. Yayınlamadan duruyor öyle. Sonra yine okuyorum ve siliyorum. 
Böyle bir iç dökeyim dedim. Baktım orda burda dökülüyorum. Gerçi dost var düşman var. Ünüm dağları aşmış. 🤣
...




30 Kasım 2020

Balkabaklı Kakaolu Kurabiye

 Bu da taktı balkabağına , diyenler vardır. 😁

Yok takmadım. Sadece pazar kahvaltısına pişi yaparım diye ayırdığım kabağı, çörek otu yok diye yapmayınca kalmasın diye kurabiye yaptım. O kadar yani. :)

Ama aklımda da böyle denemek vardı açıkçası.


Tarifi de verelim. Ayıp olmasın. 

Aslında normal kurabiye tarifi. Fazlası sadece balkabağı. 

Yaklaşık 150 gr oda sıcaklığında yumuşamış tereyağ, portakal kabuğu rendesi, bir yumurta, isteğe göre kakao, 7 yemek kaşığı şeker, 2 yemek kaşığı süt ve yaklaşık bir su bardağı kadar da ezilmiş balkabağı. Kabağı yine önce buharda pişirdim. 

Bunları bir güzel karıştırdım. Üzerine un ve kabartma tozu ekledim. Hamur normal kurabiye hamuru gibi ele yapışmayan bir hamur olmadı. Belki daha un eklesem olurdu ama bana ekledigim un yeterince çok geldi. Hamuru biraz ele yapışan yumuşak kıvamda bıraktım. Damla çikolata ekleyip bir güzel yoğurdum tekrar.

Oğlum kaşıkla ben elle şekiller vermeye çalışarak bir tepsi kurabiye yaptık. 

Evet cevabım aynı. 

Tadında kesinlikle bir değişiklik yok. Bildiğin kakaolu kurabiye oldu. 

Turbo ayarında 175 derecede pişirdim. Bu ayar sizin fırına göre değişir. Normal kurabiye gibi pişecek. 

Çocuklar afiyetle yiyor.

Yapacaklara da şimdiden afiyet şeker olsun.





Masterchef Yarışmacısı Uğur

 Güncelleme 

Ben açıklama beklerken diskalifiyeyi kanlı canlı yaptılar orta yerde. Bir insanı ağlatarak hemde. Sadece onu mu.. diğerlerini ekran başında izleyen çoğu kişiyi. Dahası ailesini.

Ekranda, Erayın demesi ile kaosu seven biriyimdir ama bunu ben bile beklemiyordum. 

Eleme olmadı. Uğur gitti. Yani normal akışa devam. 

Değişik 

Şuan izledim ve cidden artık izlemek istemiyorum. 

 .....


 Bu konudaki yazılarımı blogda pek seven yok farkındayım. Ama bu konuda yazmam lazım.

Yıllar önce attığı küfürlü mesajları ortaya çıkınca yarışmadan diskalifiye edilen bir yarışmacı var.

Uğur. 

Yazılanlara göre mesajları hep küfürlü imiş. Mevzular içinde kadınlar, spor klübü, cumhurbaşkanı ve Acun varmış. Aklımda kalanlar bunlar.

Zaten kendisinin de olması sebebiyle böyle yaptı diyen çok. 

Orasını bilemem. 

Ama bir insanın yıllar önce yazdıklarını gerekçe göstererek, yarışmada iyi bir noktaya ulaşmış bir yarışmacıyı göndermek doğru mudur tam kestiremiyorum ben.

Adamın ettiği küfürleri savunmuyorum. Favori yarışmacım da değil kendisi. Ki öyle biride yok zaten. 

Sadece şu noktada yapılanın çok da doğru olduğunu düşünmüyorum ben. 

Hâlâ yayınlanan bölümlerde var. Ne kadar süre olacak kimbilir. Bir anda mı gidecek yoksa açıklama yapılacak mı şefler tarafından merak ediyorum şahsen. 

Gidince yerine başka bir yarışmacı alırlar mı yoksa bir hafta erken mi biter yoksa bir hafta eleme yapılmaz mı... 

Sorular çok bende. 


Bekleyip göreceğiz 






27 Kasım 2020

Anlık

Ben kinci bir insan değilim. 

Bana yapılanları unutuyorum. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edebiliyorum. 

Ta ki bir an aklıma düşüyor yapılanlar...

Sinirleniyorum.

Üzülüyorum. 

Ağlıyorum. 

Söyleyemediklerimi söylüyorum. 

Bazen sessizce, bazen sinirle öfkeyle. 

Bazen neden diyorum

Neden....


....



 

25 Kasım 2020

Ağaç Ev Sohbetleri

 Ev, Arsa, Koltuk, Dolap vs. 

Malın Mülkün Sahibi miyiz

Yoksa Kölesi mi ? !!

...

Önce düşünülmesi gereken mesele aslında para. Biz paranın kölesi miyiz yoksa değil miyiz ?

Zira önce paran olacak ki bu malı mülkü alıp sahip olabilesin. Değil mi...

Sonra mal mı senin olur yoksa sen mi malın kölesi olursun görülür. 

Ayrıca belirtmekte yarar var. Malına sahip çıkıp onu güzel kullanmak bizi onun kölesi yapmaz. 

Tıpkı elindeki parayı ihtiyacın kadar kullanmak gibi. 

Aslında tüm mesele para. Şu üç günlük dünyada paran varsa yaşayabilirsin. Bu kadar basit. Ama para için yaşamayacaksın o ayrı. Yaşamak için paraya ihtiyacın var sadece. Para için yaşamaya ihtiyacın yok. 

Bir evin olmayabilir. Ama kafanı sokacak bir yuvan varsa şükretmeli. Zira kira bile olsa evi olmayan sokakta yaşayan insan az değil. 

Paranın kölesi olmamak için yapılması gereken galiba bu. Kendinden üst seviyedeki yaşamlara değil, alt seviyedeki yaşamlara bakıp şükretmek. 

Zira yukarıya baktıkça kendini normal olarak aşağıda görürsün zaten. Ama bulunduğun yerden az aşağı bakmayı bilsen yukarıda olduğunu farkedersin.

Ama insanız. Gözümüz hep yüksekte. Bu da parayla oluyor. Sonra bakıyorsun ki ömür gitmiş ve sen bir kere bile mutlu olamamışsın. 

Hep çalışmışsın. Çabalamışsın. Hep yukarı doğru çıkmaya uğraşmışsın. 

Yani kölelik etmişsin bu dünyada. 

Yaşamamışsın. 

Bu dediğim fiziksel olarak çalışmak anlamında değil sadece. Her türlü bir adım yukarı çıkma çabasından bahsediyorum. 

Insanın kendini geliştirmesi başkadır. 

Bu tamamen bakış açısı. 

Sana kim garanti edebilir şu kadar sene yaşayacağını. Kimse veremez. Yani burda ince bir çizgi var.

O çizginin ötesi kölelik. 

Yaşamak o çizgiyi aşmamakla başlıyor. 

....



22 Kasım 2020

Balkabaklı Pişi Tarifi

 Bir önceki aynı isimli konumda tarif vermemişim. Tık tık

Yine yaptım dediğim gibi. Ve bu kez cidden oldu. Ailecek yedik ve kimse bunun içinde ne var demedi. Çünkü tadı kesinlikle yoktu. Bildiğin pişi tadında. 

Bir öncekinde neyi eksik koymuşum bilmiyorum. Hatırlamıyorum. 

Kabak miktarı  beş altı dilim yeterli. Ince dilim. Buharda haşlama yaptığım için ince dilimler halinde daha hızlı pişsin istedim. Çok da büyük değildi dilimler.

Haşladım. Bu sefer çatalla ezdim. Sabah yapınca ses olmasın diye. Üzerine iki yemek kaşığı yoğurt, birer yemek kaşığı sıvıyağ ( zeytinyagda olur) ve sirke koydum. Bir yumurta kırdım. Tuz. Kendinize göre ayarlayın. Biraz da karabiber ekledim. Acılık vermedi. Ona göre ekleyin. Ve çörek otu ekledim. Çokça ekledim. 

Hamuru yumuşak tuttum. Bu sefer sert olsun diye uğraşmadım. Biraz yoğurdum. Sonra bol unla açtım. Kestim. Pişirdim. Afiyetle yedik.

Başta da dedim. Yine söylüyorum. Kabağın tadı kesinlikle gelmiyor. Rengi turuncu oluyor sadece.

Kabağın yararlı halinden faydalanmak için bile yenmeli. Sevmeyen insan olan eşim bile bu haliyle anlamadı ve yedi. 

Çocuklarınız benimkiler gibi kabağı tatlı olarak yemeyen çocuklarsa ve hamur işi seviyorlarsa kesinlikle deneyin. 

Yapacaklara afiyet olsun.  


Bu tabağın dolusu kadar çıkıyor bu ölçülerle. 





21 Kasım 2020

Sen Bilmezsin

 


Sen bilmezsin evet. 

Bu keki yeyip çikolatalı sanırsın da aslında içinde ıspanak olduğunu bilmezsin.

Bilemezsin.

Zira tadı hiç gelmiyor. Vanilya yerine koyduğum portakal kabuğu rendesinin o aroması ile çikolatanın uyumu  müthiş. 

Aslında niyetimiz yeşil kurabiye yapmaktı. Ama kalıpsız bu şekilde muffin yapıldığını nette görünce buna döndüm. Çünkü nicedir oğlum küçük kek isteyip duruyordu. Çok sevindi. Daha ne olsun benim için. 

Ispanak ayırdım ama yarın yapabilirsem kurabiyesini de yapacağım. 

Yaşasın ıspanak 

Yaşasın Temel Reis.


😂😂😂




20 Kasım 2020

Karanlık ve Işık

 Bir ışık. 

Küçük ve cılız. 

Karanlık. 

Büyük ve güçlü. Bir o kadar korkutucu.

Kimi bakar ve görür ki,

Işık, sönmek üzere. Karanlığa yenilmiş. Ha söndü sönecek. Tükenmiş. 

Kimisi de şunu görür. 

Işık, karanlığa inat halâ yanmakta. Karanlıkta var olma çabası. Yada karanlığı yok etme. 

Hangisi doğrudur. 

Hangisi güçlüdür ki  bu durumda.

Işık mı kazanır bu savaşı yoksa karanlık mı !?

Yoksa ikisininde tek amacı hayatta kalmak mıdır sadece !?

Peki ışık, içimizdeki o umut olabilir mi.... ?

Içine düştüğümüz derin karanlıkta kalan son umudumuz belki de o ışık. 

Kimimizde sönmeye yakın gibi görünen. 

Kimimizde yeni alev almış bir ışık. 

Ya güçlenecek ya da 

......




17 Kasım 2020

Yeni Yasaklar Geldi Hanım...

 Hadi gözüm aydın. Bir anneme gidiyordum ona da gidemeyeceğim artık. 

Havalar zaten artık soğuk. Ev havalandırması sınırlı oluyor.

Bugünden bahsedeyim birazda.

Akşamdan poğaça yapayım dedim. Sonra sabah yapar sıcak sıcak kahvaltıda yeriz dedim. Sabah kalktım. Aman sonra yaparım öğlen yeriz dedim. Ki neyse bu son oldu. Yaptım yedik sonunda.

Hatta çocuklarla yaptık. Azcık sinir olmuş olabilirim ama iyi geçti bu süreç.  Resmi var ama koymaktan vazgeçtim. 

Sonra iki saat sütçü bekledim nerdeyse. Sonunda geldi. Puding yaptım beğenmedim. Yoğurt yaptım hala olmasını bekliyorum. 

Onlara ayrı sinir oldum. 

Bunların hepsini birde aynı anda yapınca bende devreler yanıyordu az daha. 

Böyle işte. 

Birde bu yasaklar geldi. Hepten moralim bozuldu açıkcası. 

Inanıyorum. 

Buraya neşeli olduğum bir günü de yazacağım. 

Ama sevinçten de ağladığım için yine gözler yaşlı olur o ayrı. 

Hadi görüşürüz. 





15 Kasım 2020

Sadakatsiz Dizisi Eleştirisi Yorumu

 


Sadece kadınlar etkileniyor herhalde bu diziden. Bir onlardan bahsedilmiş. 

Dizide birde karısını aldatan ama bunu sevgiye aşka bağlayan, bir insan iki insanı da aynı anda sevemez mi diyen bir adam var. 

En yakın arkadaşının karısına ahlaksız bir teklifte bulunan bir adam var.

Bunlardan neden söz edilmemiş acaba...

Bu diziyi sadece kadınlar mı izliyor 

Yoksa böyle aptalca şeylere sadece kadınlar mı özenir demek isteniyor...

Benimki de bir kadın gözüyle yorum.

Ha birde kızlarının durumunu öğrendikten sonra sadece bu durumu anlatan olan kadına yüklenip ona verip veriştirmek de ayrı bir zihniyet olsa gerek. 

Yani dizide yanlış çok. 

Ama sonuçta dizi değil mi....  

Yanlışı tek bir  noktada aramamak lazım. 

Diyorum. 

.....

Yorum sizin.





....




10 Kasım 2020

Ürün Değişimi

 Hiç ihtimal vermiyordum ama değiştirdim. 

Günler önce eşim marketten salça almıştı. Bugün açtım. Ve iyiki görmüşüm. Yoksa bir böcek vakası daha yaşayacaktık. 

Kapağının kenarlarında küçük küçük bissürü böcek vardı. 

Direk geri kapadım. Eşimin nereden aldığını biliyordum ama yinede arayıp sordum. Bana bir tavsiyede de bulundu. Sanırım o tavsiyeye uydum diye değiştirdiler.

Gittim. Tamda karşıma marketin yetkilisi çıktı girer girmez. 

Direk yanına gittim. Söyledim derdimi. 

Hemen yenisini verelim dedi bana. Hatta beraber gittik. Ve hatta açıp bakalım mı dedi. Olur dedim. Baktık temizdi. Teşekkür ettim. Çıktım geldim.

Eşim kasaya gitmeden söyle herkesin içinde yapma demişti. Kasada bunu dile getirseydim belki de cidden değişim olmazdı. Fiş yoktu çünkü. 

Böyle bir ürün değişimi de yaptım yaşadım bu ömrümde. 




8 Kasım 2020

Gençliğim Eyvah

 Bu sabah kızımla sabah 9 da ekmek almaya gittik. Ben üşememek için üstüme yelek aldım ilave olarak. Buraya dikkat bu detayı unutmayın  😁

Tam bakkaldan çıkacağız iki kız çocuğu geldi. Yüzleri gülüyor. Neşe içindeler. 

Yaşları 10 - 12 arası tahmini. Üzerlerinde kısa kollu tişört var sadece. Birinin ayağında kısa şort. Diğerinde bol paça penye pantolon. Yazlık yani. 

Peşimizden hızlıca ve yine gülerek çıktılar.  Bizi de geçtiler. 

Bakıyorum arkalarından. 

Biz kat kat giyinmişiz. Onlar yazdan kalma. 

Dedim kendime; 

Kızım kocamışsın sen. 😂😂😂😂







Balkabaklı Pişi

 Masterchef de Barbaros yapmıştı. 

Gerçi onun hamuru cıvıktı. Nasıl yaptığını da tam bilemiyorum. 

Ben sadece hamura balkabağı koymasıyla ilgilendim. Zira niyetim kabağı tatlı olarak yemeyen çocuklara bir şekilde yedirmekti.

Yediler mi

Evet. 

Kabağını vitamini gitmesin diye buharda biraz haşladım. Sonra blendirdan geçirdim. 

Içine yumurta kırdım. Az pulbiber attım. Onu da Barbaros dan duydum tabi. Birde çörek otu attım. 

Kıvamını zor koyulaştırdım. Demek Barbaros ondan cıvık bırakmış. 

Sonuca gelirsek açtım kestim pişirdim. İlkten tuzu az gibi geldi ama sonra normal gelmeye başladı. 

Çocuklar da yedi afiyetle. 

Iyiki çörek otunu koymuşum. Onun o tadı bence yedirdi bana. Yoksa öyle güzel olmamıştı bence. Şansıma çocuklar hamur işi seviyor da yediler. 

Bir daha yapar mıyım 

Yaparım. Ama tadını daha güzel nasıl yaparım onu bulmam lazım. 

Fikriniz var mı 

Deneyen var mı peki...

...




3 Kasım 2020

Fazlası Zarar

 Şu dünyada herşeyin fazlası cidden zarar.

Trt1de de Fazlası Zarar adında bir program başlamış bu sezon.

Bir yarışma ama sosyal mesajda içeriyor. 

Haftanın beş günü ayrı bir yarışmacının evine gidiliyor. Yatak odası, mutfak, salon ve çocuk odası tek tek inceleniyor. Daha doğrusu didik didik ediliyor. Fazla olduğu, kullanılmadığı düşünülen eşyalar toplanıyor. Sonra hep beraber bu eşyaları degerlendiriyorlar. Yani cidden fazla mı yoksa değil mi diye. Tabi son kararı sunucu veriyor. 

Çok izlemiş değilim ama genel itibari ile en çok fazlalık yatak odasından çamaşır olarak, mutfaktan kullanılmayan tabak çanak olarak çıkıyor. 

Bende izledikten sonra düşündüm.

Şöyle bir mutfağıma göz gezdirdim.

Benimde kenarda köşede duran, belki hiç belki de bir kere kullandığım eşya sayısı az değil maalesef. Çoğu evlendiğim sene gelenler yahut benim çeyizle getirdiğim. Kullanırım diye almışım ama elimi bile sürmemişim meselâ. 

Yatak odasında kıyafetlere gelirsek de elbisede fazlam var yarışmaya göre. Saydım da aklıma gelenleri 18e ulaştı sayı. 

Bunlar mutfak eşyası gibi çeyizle gelen de değil. Bir ikisi hariç hepsini almışım. Hala da gözüm vardır yalan yok. 

Giyerim diye her yaz kış dolaba koyduğum kıyafetler de cabası. Eşim içinde aynı. Giymediği giysi çok. Genelde hep aynı şeyleri giyip duruyoruz. Gerisi de böyle olunca cidden fazlalık oluyor.

 Ayakkabılarda öyle. Misal kınamda giydiğim ayakkabı şuan ayağıma olmuyor ne hikmekse. Keza öyle birkaç ayakkabı daha. Öylece duruyorlar. Giydiklerim belli. Yeni hiç almadım bu arada. Ayakkabı eskitemiyorum kolay kolay. Bu hep böyleydi. Olmayana kadar giyerdim. Yoksa yok açıldı yok yırtıldı yaşamadım. 

Bir ara fazla olan kavanozları toplamıştım. Bir kutu çıkmıştı. 

Çocukların oyuncakları desen cidden fazla. Çoğu oğlumda alınanlar. Kız için alınan oyuncak belki 4 yada 5 tir. Büyüdüğünde o da ister bebekler. 

Bir kısmını kaldırdım ama hala oynamadıkları fazlaca ortada duruyor. 

Birde birden aklına düşüyor bir oyuncak. Bulana kadar yakamdan düşmüyor. Gizli yerimi de öğrendiler bu sayede. Ikide bir ordan oyuncak çıkarıp duruyoruz yine. 

Böyle işte. 

Benim listede hayli kabarık. 

Program iyi bir şeye vesile oluyor aslında. 

Insanı düşündürüyor. 

En azından ben düşündüm bu mevzuyu. Düşünmekten öte eyleme geçsem hiç fena olmaz. 

Sizde işler ne alemde.

Var mı fazlası zarar eşyanız evinizde.


2 Kasım 2020

Masterchef Yarışmacıları Tanya

 Uzun bir süredir bi konuda yazmıyordum. 

Tanya elendi. 

Yazalım bir kaç kelâm. 

Sanırım bu hafta ile ya dört oldu yada beş. Üst üste potaya girdi. Hatta son üçe ordan da son ikiye kaldı. 

Şimdiye kadar hep ufak kıl payı kurtarışlar ile sıyırdı gitmekten.

Birinde Berker 

Bir diğeri Didem , Selin. 

Bunlarla son ikiye kaldı. Dediğim gibi şansı yaver gitti bu haftaya kadar geldi.

Ama bence cidden bir şans olayı vardı kadında. 

Misal ilk haftalar kimse kötü yemek yapsa bile onun adını yazmıyordu. Sanki üstünde görünmezlik pelerini vardı. 

Ilk mavi takım kaptanı o oldu meselâ. Gittiği bu hafta da kırmızı takım kaptanıydı. 

Ebru ile çok iyi arkadaş olmuşlar. Ebru o gidince çok kötü oldu. Herşey kurgu dense de o gözyaşları kurgu değildi bana göre. 

Bir Tanya geldi geçti. 

Bakalım haftaya hangi isim gidecek.




1 Kasım 2020

Duvar

 


Bu resmin ardında evimizin, bu akşam kızım tarafından boya ile çizilen duvarı var. 

Aşk var.

Sevgi var.

Emek var.

Laf dinlemez bir minik yaramaz var.


🙃🙃🙃




25 Ekim 2020

Ne Yazayım Ben Şimdi

 Günlerdir ne yazsam diye düşünüp, sonrasında saçmalama olayına giren insan kafası.

Bu ara kendime vakit ayırma isteği hat safhada. Olmaması gereksiz duygular oluşturuyor bünyede.  

Günlerdir evdeki tek canlı çiçek olan kılıç çiçeğini, yada bitkisi mi demeli bilemedim. Saksısını kızımla değiştirdik. Inşaallah eski güzel günlerine döner. Biraz solmaya başlamıştı. 

Bu resmi ben yaptım. Bir önceki konuda kullandım galiba. Böyle uğraşları seviyorum. Eskiden photoshop ile çok uğraşırdım. Şimdi olsa da yine yapsam. Gerçi unuttum galiba programı. Bilemiyorum. Aslında sanırım içten içe kendim ortaya bir şey çıkarmak istiyorum. Çünkü dikiş öğrenme isteğimde oluşuyor içimde ara ara. Belki ileride öğrenirim.  



18 Ekim 2020

Durum Modu: Akıl Karışıklığı

 Eskiden bakliyatlardan neden hep taş çıkardı 

🤔

Eskiden tereyağından bihaber olan, margarin sevdalısı olan bir biz miyiz...

🤔

Aldığı kilolarca mandalinayı portakalı önüne alır, bizi de etrafına oturtup paylaştıran bir benim babam değildir de mi... Ama varsın tek o olsun. Canım babam benim. 

❤❤❤❤❤

........


Yaşı da hesaba katın ki ben bunları küçüklüğümden hatırlıyorum.  

😂😂😂





17 Ekim 2020

17.10. Doğum Günü.

Şuraya 37 yıllık ömrümün serecesini koymak isterdim.

Ama olmuyor.

Bazı şeyler yazılmıyor.

Anlatılamıyor.

Dahası konuşulamıyor bile. 

Yazsan  da konuşsan da yanlış anlıyor birileri. 

Ve hayat akıp gidiyor. Ömür geçiyor. 

Acısıyla tatlısıyla.

Sevinciyle hüznüyle. 

Pişmanlıkla ya da keşkelerle. 

Sevgiyle nefretle. 

Şöyle bir bakınca hayat bu aslında. 

Sadece insana göre derecesi değişiyor. Ya da bakış açısı. 

Lafı çok uzattım. 

Bu da eşimin unutmadığının işareti olan pastam. 

Benden çok çocukların sevinmesi ayrı bir güzellik katıyor ana.







12 Ekim 2020

Katlı Otogar

 Oğlum markette gördü. 

Annesi aldı eline kutuyu, makası, silikonu, evaları. 

Ortaya bu çıktı. Oğlum beğendi.  Gerisi önemli değil. 



9 Ekim 2020

Aldatan Aldatılan Kadın




Sabahın köründe, bilinmeyen bir numaradan gelen arama sonucunda öğrenmiştim eşimin beni aldattığını. O telefonla hayatım, hayatımız değişti.  Belki de bu yüzden  yaklaşık bir saat sürdü o telefon konuşması. Kimbilir.

O sabah yalnız uyanmıştım. Eşim mesaide idi. Ki değilmiş o ayrı. 

Telefonu açtım, bir an ses gelmedi. Sonrasında titreyen bir ses tonuyla:

"Ben... ben .. ben eşinizin sevgilisi olan kadınım. Ama lütfen dinleyin lütfen. Konuşmak istiyorum seninle. "

Sonrası sessizlik. O sustu ben sustum. Sanki zaman akmadan konuştu o an. Sanki bana bildiğim birşeyi söylemiş gibi gelmişti. Şaşkındım evet ama sakinlik de vardı. Karışık bir kafadaydım. Anlatamıyorum. 

"Bilmiyordum."

Diyerek tekrar konuşmaya başladı. Sesi hala titriyordu.  Zorlanıyordu belli. Onun o hali tavrı telefonu kapatmama engel oldu sanırım. Belki de dinlemek istedim. Inanmak yada inkar etmek için. 

"Bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum en başta. " 

O an sesi çok inceldi. Sanki sesiyle birlikte kendide küçülmüş gibiydi. 

" Öğrenince ayrıldım. Bitsin dedim. Bırakmadı peşimi. Bırakmadı. Bende sevmişim de kandım tekrar ona. Kandım bilemedim. "

Hıçkırıkları artık konuşmasına izin vermez olmuştu. Bende ağlıyordum ama sessizce akıyordu gözyaşlarım. Kime niye ağladığım belli değildi o anlarda. Karşılıklı ağlıyorduk ama onun haberi yoktu. 

"Başladık yine görüşmeye. Seni anlattı bana. Çok geçimsiz dedi. Hayatı tekrar benimle renklenmiş. Boşanmayı reddediyormuşsun. Seni ikna etmesi lazımmış. Yok Gülben şöyle yok böyle diyordu. Amacı neydi tam bilemedim. Seni kötü göstermekti belki de. Ama ben aslında onu kötü görmeye başladım. Bilmiyorum. Inancım zedelendi diye böyle düşünüyor olabilirdim. Yanlış anlama kendimi iyi göstermeye çalışmıyorum şuan. Bende suçluyum biliyorum." 

Derin bir nefes aldı sonra. Ağlaması durmuştu. 

" Sonra onu takip ettim. Evini öğrendim. Seni gördüm. Ikinizi gördüm. Sonra izledim sizi  saatlerce. Baktım ki.. "

Sesi gitti. Uzun bir süre. Bir ara telefonu kapattığını düşündüm. Sonrasında hıçkırıklar içinde:

"Yalanmış. Dediği herşey yalanmış. Bunu gördüm ben. Kandırmış beni. Kandırmış.."

"Ikimizi de ... "

Dedim bende o an. Istemsizce ağzımdan çıkıverdi kelime. 

Doğruydu da. 

Ikimizi de kandırmış ve aldatmıştı kocam. 

Kapadım telefonu onun cevabını beklemeden. Ben yıllarca onun bu yüzünü göremezken, o kadın çabuk farketmişti. 

Evet belki de ona kızdığım tek husus buydu. 10 yıllık eşimin gerçek yüzünü benden çabuk görmesiydi. Ya da benden fazla olduğunu düşündüğüm cesaretiydi beni kızdıran şey. 

Düşünüyorum, ilk öğrenen ben olsaydım yüzleşmeye cesaretim olur muydu.. 

Cevabını bilemeyeceğim bir soru olarak kalsın beynimde. 

.......





Masterchef Duygunun başına gelen olaydan esinlenerek yazdığım bir hikayedir.

Evlerden ırak olsun

Diyorum. 

Sözü size bırakıyorum.

...



Durum Modu: Genel Haller

 Bir insan neden hep olumsuzu görür. Daha doğrusu o olumsuza ufakta olsa takılıp kalır ki...

Üzülmek ağlamak için yer arıyorum günlerdir. 

Oysa mutlu olacak o kadar çok sebebim var ki.

Tarhana yaptım. Hayatımda ilk kez. Ve başardım. Beğenildi. 

Turşular kurmuştum. Tadında bir noksanlık var ama sirkesiz limonsuz şekersiz olmasına rağmen gayet sert bir salatalık turşusu yapmayı becermişim. Tadı da olaydı iyiydi. Yani varda noksan bir şey, çözemedik ama .

Zumba yapıyoruz evde çocuklarla birkaç haftadır. 

Baby shaw galiba şarkının adı.  Remix hali. Çocuklar için tabi. Ama olsun. Hareket harekettir. 

Inanın enerjim yükseliyor. Mutluluk veriyor.  Iyi geliyor yani iki kıvırmak.  :))

Modu düşük olanlar da deneyin. Sesi açın hareket edin. Bence sizede iyi gelir. Hem kiloda gider belli mi olur. :))

Orta okuldan beri arkadaşlığımızı sürdürdüğüm insan, geçenlerde doğum yaptı. Onun için sürpriz birşey hazırladım. Kanaviçeden. Kanaviçe bilgisi olanlar belki tahmin eder ne olduğunu. Aman söylemeyin. Blogu okur falan. Belli mi olur... 

Yanlarına gidip hediyeyi verecektim ki çocuğun sarılığı yükselince doktor yatırmış. Neyseki çıktılar. Iyi olacaklar.

Ordan oraya geçiş yaptığım bir yazı oldu.

Bu  da böyle olsun. 

Ruhum gibi bir orda bir burda. 

🙃🙃🙃







5 Ekim 2020

Ağaç Ev Sohbetleri

 


"Bir şarkı olsaydın hangi şarkı olurdun.."

Bir sevda şarkısı. 

Içinde aşk 

Içinde nefret

Içinde mutluluk ve acı. 

Içinde kavuşma 

Içinde ayrılık 

Içinde sevdanın her hali olan bir şarkı, 

Olmak isterdim.

Dinlerken kâh gülerken kâh ağlamalı insan.

Sevdiği gelmeli gözünün önüne dinlerken insanın şayet yoksa yamacında. 

Yaşanmış bir sevda şarkısı olmalı her sözünde bir anı anımsatan. 

Her dinlediğinde bir yanı tekrar tekrar sevdaya düşerken bir yanı  tekrardan ölen. 

Bir sevda şarkısı olmalıyım. 

Dinleyenlerin çok yasamak isteyip içten içe korktuğu bir sevdayı anlatan bir şarkı olmalıyım. 

Bir sevda şarkısı. 

Bir ömrün şarkısı. 

.....




Masterchef Yarışmacıları. Duygu

Bu yazının güncellenmesi lazım. 

Zira bizim masterchef Duygu evlenmiş. 

Yapılan yorumlara göre bu kadar sürede anca aldattığını söylediği adamla evlenmiş. Yani eğer aldatan adama inat hemen başka birini bulmadıysa odur.

Bu da anlattığı herşeyi  yalan yapar. Yani biri şaka yaptı desen adamla da konuştuğunu ve kabul ettiğini söylemişti. 

Amacı neydi acaba cidden.

Senaryo çok aslında. 

Meselâ hepsi en başından kendinin planladığı bir kurguydu. Gitmek için yol yaptı. 

Ya da programın kurgusuydu.

Bilemeyiz. 




Bu yazıda Berkeri yazacaktım ama Duygu bu hafta öne geçti. Daha doğrusu ben Berkeri yazana kadar Duygu öne geçti. 

Geçtiğimiz haftanın ilk günü yani pazartesi, ekranda aldatıldığını öğrendiğini açıkladı. Dahası öncesinde yaşadığı kötü bir evlilikten bahsetti. Üzgündü. Bu yüzüne yansıdı tüm hafta. Potaya düştü. Eleme yemeğinde bilerek hata yaptı ve elendi.

Buna sebep olarak akademik kariyerini gösterdi. Sanırım bir teklif sunulmuş. O da bunu kabul etmeye karar verip bilerek elenmeyi seçti. 

Hepsi kurgu diyenler var. 

Olmaz diye birşey yok tabi. 

Ama Duygunun o yüzündeki hüzün kurgu değil bana göre. 

Ya gerçekten kendi isteği ile gitti. Ya da ona gitmesi gerektiğini söylediler. Zira başından geçenleri anlatınca, nerdeyse tüm sosyal medya onu konuştu. Yarışmanın önüne geçti desek yalan olmaz. Bilmem anlatabildim mi...

Çünkü bu kadar uzun soluklu bir yarışmaya dahil olmayı seçen bir insan, sonradan kariyer deyip gitmez bir anda. Ki yarışmada gayet iyi ilerleyen bir yarışmacı iken birde.

Sonuçta gitti. Artık yok.

Bu da tabi sızdırıldı. Heyecan meyecan kalmadı yine. 

Bu hafta bakmayacağım bakalım. Kim gidecek.

Eskisi gibi izlemek gelmiyor içimden. 

Gerçi bu ruh halim genel anlamda böyle. Zorunlu olarak yapıyorum çoğu şeyi o ayrı. 

Bu arada önümüzdeki haftalarda Özgül Eray kapışması izleyecek gibiyiz. Özgül yine Erayın ismini söyledi. Eray bilendi falan. 

Aksiyonu yükseltti. Dolayısıyla reytingi. 

Bakalım Eray ilk kez kaptan olmak istiyorum dedi. 

O da olsun da görelim bizde.



22 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacı Haftalık Özet

 

Bu hafta gelen yeni yarışmacı Selin idi. Giden de o oldu. 

Bu hafta, haftalardır beklenen yarışmacı Walison oldu.

Geçen iki haftada yeni gelen yarışmacılar kaptan seçildi ve elendi. Bu haftaki mavi takım kaptanı olan Uğur, öyle yapmadı. Eskilerden bir isim, Emir i seçti. 

5 dk.lık avantaji da Uğur kazanmış. 

Bu onun 2. kaptanlığı. Ilkinde 3 mağlubiyet almıştı kendisi.

Bu sefer bakalım ne yapacak takımıyla. 

Geçen hafta Serhat ilk kez potaya gönderildi. Ve birinci olarak potadan çıkmayı başardı. 

Potaya girmeyen tek isim Barbaros kalmış. 

Tabi birde şimdi yeni gelen Walison var. 

Şahsen Barbarosu hiç sevmiyorum. Adamda bir iticilik var. Niyeti belli değil. Safı belli değil. Eray da gıcık ama en azından adamın gittiği yol belli. Niyeti belli. 

Eskisi kadar izlemek cezbetmese de bakıyorum işte yinede. 

Birde sosyal medyada giden ismi söylüyorlar ya hepten izlemeye heyecan kalmıyor. Bunun neden önüne geçilmiyor, araştırılmıyor bilmiyorum. Çok sinir bir durum bence bu. 




Deniz Yıldızı

 Gün gelir insan kendini kıyıya vurmuş bir deniz yıldızı  gibi hissedebilirmiş.

Bir yanı denize kavuşmak isterken,

Bir yanı da içten içe kıyıda öylece  kalıp birinin saçına süs olmak istermiş. 

Peki nerede bulurmuş ki aradığı değeri...

Onu kıyıya sürükleyen denizde mi...

Onu alıp denize geri atmak varken saçına süs yapan kişide mi... 

Yoksa herşey için çok mu geç kalmıştır deniz yıldızı...

Hak ettiği, kıyıda öylece kalmak mıdır...

Nedir..





16 Eylül 2020

Durum Modu: Sinirli


Bugün ablam aradı. Yaşadıkları olaya nasıl tepki vereceğimi şaşırdım. Ama kızdığım aşikar. 

Bugün anneme tahlil yaptırmak için aile hekimliğine gitmişler. Sıra bekliyorlarmış. Bir adam gelmiş. Yaşlıca. Anneme yakın mesafede bu arada. Bu adam, doktora birşeyler söyleyip önden giriyor içeri. Bir zaman sonra adam çıkıyor. Doktor cık cık demiş ardından. Kapı kapanmış. 

Sonra....

Doktor tekrar çıkıyor ve diyor ki bekleyen hastalara, 

Deminki hasta korona pozitif imiş, çıkın dışarı da bir hava alın da gelin.

!!!!!

Şimdi, 

Burada dikkat edilmesi gereken husus ne dersiniz...

Korona olduğunu bile bile dışarı çıkmış bir vatandaş mı...

Yoksa doktorun temiz hava ile hastalığa yakalanmazsınız deyişi mi...

Bence ikisi de.

Sen nasıl bir sorumsuzlukla hasta olduğunu bile bile dışarı çıkarsın ki.. üstelik bir sağlık kuruluşuna gidiyorsun. Orda kimbilir nasıl insanlar var. Hastalığı ne... Misal annem. Kalp krizi geçirdi. Kalp hastası şuan. Şekeri var. Kronik bir hasta anlayacağınız. Ve adam anneme oldukça yakın mesafede imiş. Allah'tan maskesi varmış diyoruz. Bak onu ihmâl etmemiş. Allah razı olsun kendisinden. 

Te Allah'ım. Sen böyle sorumsuz insanlardan uzak eyle bizi de sevdiklerimizi de.

Diğer husus doktorun tavrı ve uyarısı. 

Ya adamın hasta olduğunu sonradan öğreniyor. Yahut uyarmak sonradan aklına dank ediyor. Orası muamma şuan. 

Temiz hava virüsün bulaşıcılığını da yok ediyormuş. Bunu da öğrendik. Bunu bizden sır gibi sakladılar hâlbuki değil mi...

O zaman aşıya ne hacet canım. 

Otur mis gibi temiz havada, ölsün virüs. 

Oh mis...

Şahane...

Bir laf vardır bilirsin.

Al birini vur ötekine...



.....

Bu arada tahlil yaptırmadan dönmüşler tabi. Geri içeri girmemişler. 





15 Eylül 2020

Ağaç Ev Sohbetleri



Blogumda ilk kez yer verdiğim bir etkinlik. Zira çok eski bir etkinlik ve ben yakın zamandan beri aktifim. Ve açıkçası kafama göre takılmayı çok sevdim. Sayın okuyucularım da sevdi diye düşünüyorum. Eksik olmayın. 

Gelelim sohbet konusuna. 

Blog okuma alışkanlığımız nasıldır?

Şahsen bu konuda galiba biraz seçici imişim. Birkaç blogdaki okuduğum bu konudaki yazılardan bunu anladım. Bu anlamda taşa tutulabilirim. 😂

Her blogu okumuyorum meselâ. 

Sadece kitap, sinema, moda , güzellik gibi tek tip konu ile ilgili yazan bloglar ilgimi çekmiyor. 

Neden ?

Onada cevap vereyim efenim. 

Misal kitap blogları. Sadece kitap üzerine konular. Ben evlendiğimden beri kitap okuyamadım. Şimdi gidip filan kitap hakkında nasıl yorum yapabilirim ki.. 

Ne diyeceğim yani. Aaa güzel kitap. Sürekleyici yahut duygu yüklü. Okuyalım mı diyeyim. Kitabı bilmiyorum, okuma ihtimalim varla yok arası. Yani herhangi bir düşüncem yok ise yorum falan yapmayı sevmiyorum özetle. 

Film blogları içinde aynı şey geçerli. 

Amma velakin her telden yazan, hikâye öykü döktüren, kendi hislerini korkmadan paylaşan blogdaşları çok seviyorum yalan yok.

Zira onları okurken keyifleniyorum, hüzünleniyorum, düşünüyorum. Yani bir fikrim oluyor. Ve yorum yaparken gerçekten hislerimi yazıyorum. 

Çünkü ben , kuru kuru bir teşekkür ederim, yazısını yorumdan pek sayamıyorum kusura bakmayın. Ya da güzel bir paylaşım, yazı gibi düşülen notları. 

Insan oraya o kadar yazmış. Sen tutup teşekkür ederim diyorsun. Hele çok alakasız olduğu yazılarda hepten abes duruyor o teşekkür benim nazarımda. 

Okurum, yorum yaparım. Dahası yorumumu takip eden biriyim. Gelen cevabı da okurum. Merak ederim ne cevap vermiş. 

Kimi blog yoruma cevabını hemen yazar. Kimi günler sonra. Kimisi de hiç yazmaz. O hiç yazmayan kesimi çözemedim ben. Niye evine gelmiş, iki kelâm etmiş birine bir ses bir seda vermezsin ki... ben olaya böyle bakıyorum açıkçası. Hatta bu sebeple yazmaktan ve okumaktan vazgeçtiğim birden fazla blog vardır. 

 Başka...

Başka bir şey şuan itibari ile aklıma gelmiyor. Uykumda geldi ondan galiba 😂

Görüşürüz o zaman 🌷






14 Eylül 2020

Kırkayak Paniği

 Hemde gece gece. Hemde çocukların odasında. Daha doğrusu yataklarında. 

Kızım erken uyudu,öğlen uyumadığı için. Oğlumu da 9a doğru yatmaya götürdüm. Yatırdım. Üstünü örtmek için örtüyü aldım ki içinden duvardaki yastığa doğru giden bir kırkayak gördüm. 

Oğluma çaktırmadan halledeceğim sözde, gel sen aşağı dedim. Yataktan indirdim çocuğu. Kızım kendi yatağında uyuyor. Sessiz olmaya çalışıyoruz bu arada. Çocuğu indirdim. Yastığı oynattım ortaya çıktı yine. Yastığa ve yine örtünün üstüne geldi. Örtünün diğer ucundan tutup üstüne atıp tutmayı düşünüyordum ki bir anda kayboldu. Baktım elimde. Ben bir panik telaş elimi salladım düştü kızın yatağına. O ara geri kaçtım tabi birde. Arkamdaki oğlumda gördü kırkayağı. Bastı çığlığı. Onun sesine kızım uyandı. Başladı ağlamaya. Babamız geldi ne oluyor diye. Oğlumu içeri yolladım. Kızımı uykusu kaçmasın diye kucağıma aldım. Çıktık bizim yatağa. 

Babamız kırkayak avına başladı. Yatakları yerinden oynattık. Çarşafları kaldırdık. Yok. Nerdeyse bir saat kırkayak aradık odada. Sanırım kapıdan çıktı başka odaya gitti biz görmedik. 

Tabi bu arada kızın da uykusu kaçtı. 

Karşımızdaki eczane nöbetçi idi. Babamız böcek ilacı aldı. Yatakların altına konuldu. Yataklar dikkatlice tekrar yapıldı. Bol bol ayetel kürsi okunarak çocukları geri yatırdım. Tabi uykusunu azda olsa alan kızım geri zor uyudu. 

Gece gece aksiyon yaşadık. 

Daha öncede görüyorduk tabi evde kırkayak. Ilk kez değil ama yatakta ilk kez gördüm. Üstelik çocuğun yatağında. Çok şükür farkettim. 

Küçükken benim yattığım yatağın ayak ucundan çıkmıştı kocaman kırkayak. Bildiğin kocaman birşeydi. Iyi hatırlıyorum, ayaklarımı uzatmak istemiş ama sonra vazgeçmiştim. Sonrada kalkmıştım zaten. 

Isırır mı bilmem de oğlum onu yatağında kendi farketmiş olsaydı çok kötü olurdu. Allah'ım çok şükür. Zira benim sinek tiksintim onda sinekten  korkma olarak oluştu. Geçecek Inşallah kısa zamanda korkusu. Korktuğunda, sinekten korkmuyorum tiksiniyorum. Pis hayvan diyorum. Zamanla düzelir diye düşünüyorum. 




12 Eylül 2020

Telefonsuz Bir Gün

 Bugün anneme gittik yine. 

Akşamdan turşu kurdum. Saat onikiyi geçiyordu yattığımda. Kavanozların kapağını kapatıp, mutfağı öylece bırakıp yattım. 

Sabah 7 buçukta kalktım. Kalktık daha doğrusu baba hariç, her zamanki gibi. Ortalığı topla , çay demle, kahvaltıyı hazırla. Çocukları tuvalete götür, babayı kaldır. Saat oldu 8 buçuk.

Alel-acele çıktık evden babamız geç kalmasın diye. O telaşla telefonumu evde unutmuşum. 

Tüm gün elim telefon aradı. Sanki boşluğa düştüm. Ama sonra alıştım. Yokluğunu unuttum.

Bu arada biraz yemeğe yönelmiş olabilirim. Ilk zamanlar tabi. 😁😁

Isteyince telefonsuz oluyormuş. 

Yok isteyince deyince duruma uymadı. Zorunlu olunca demek daha doğru aslında.  🤣

Bunlarda turşularım.



Yarında lahana kuracağım Inşaallah. Sonra kırmızı biber alıp bir şekilde onu kışa saklamak istiyorum da nasıl olacağına karar vermedim henüz. Birde tarhana yapmak niyetindeyim de anında tükenen enerjimle nasıl yapacağım bilmiyorum. Onun içinde doktora gideceğim daha. Ne çok yapacak işim varmış. Yapacak adam olsa ya birde..

😂




11 Eylül 2020

Dördüncü Aranmıyor

 

Sabahtan beri bu kaçıncı oyun saymadık. 

Benim üçüncü kazanışım ama. Belki dört de olabilir. 😂

Merak etmeyin arada yemek molası verdik.


🤣🤣



9 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacıları 4

 



Dün akşam dokunulmazlık oyununu mavi takım kaybetti.

Tam izlemeyedim bu kısmı da her iki takımın da eksik tabağı vardı. Duygu mavi takımda, tadım kaşığını tekrar yemeğe sokmuş ve yemek iptal. 

Kırmızı takımda pazılar alınmış. Niye alınmış orası yok. Görmedim. 

Uzun lafın kısası mavi takımda Berker kişisel dokunulmazlık kazandı ve potaya gitmekten bu seferlik kurtuldu. Duyguyu potaya yolladı. Bu sefer gerçekten haklı sebeple gitti potaya kadın. Bunu da şefler dahil herkes belirtti. Zira önceki haftalarda kişisel nedenlerle yollandı hep.

Oylamada da, son oylamadan sonra 3 kişinin de oyu eşit çıktı. Kaptan seçim yapıyor böyle durumda.

Emir, Ebru ve Furkan.

Kaptan Esra, Emir ve Ebruya oylamada oy verdim diyerek Furkanı seçti. 

Furkan ilk kez potaya düştü. 

Ve ben o potadan çıkacağına ihtimal vermiyorum. 

Emirde bence öyle düşünüyor ki Esraya beni yolla deyip durdu. Arkadaşı Furkanı tanıyor ve o da potada zayıf olacağını düşünüyor bence. 

Bu haftanın gideni Furkan benim gözümde. 

Bakalım kimler daha potaya eklenir. Ama yine de fikrim aynı. Adam tatlı harici bir tabak beğendiremedi diye hatırlıyorum ben. Sadece tatlıcı değilim desede diğer yemeklerde çok zayıf. Bu da o potadan çıkma ihtimalini düşürüyor bana göre. 

Göreceğiz bakalım. 




2 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacıları 3

 Bu konu yarışma bitene kadar 20 falan olur herhalde.

Akşamki bölüm olaylı idi. Bildiğin erkekler ortak olup iki kız yarışmacıyı potaya göndermek için yarıştı. 

Kırmızı takım kaybetti. Ki bu kaybetme bile belki de en başta düşünüldü de yapıldı. Allah bilir. Belki zamanla çıkar ortaya herşey. Göreceğiz. 

Dokunulmazlık oyununda takımın kaptanı Eray kazandı. Tabağı iyi olan diğer erkek yarışmacıların tabağında  nedense birşey eksik kalmıştı. Bak bu da düşündürücü. 

Eray ilk olarak potaya Özgülü yolladı. 

Neden?

Çünkü ilk hafta Özgül de onu dokunulmazlık kazandığında potaya yollamıştı.

Mehmet şef idi galiba. Yemeği soğuk seviyorsun galiba, dedi. O da gülerek evet dedi. Anladınız demi mevzuyu. Intikam yani bir nevi. Takıma bile onun için seçtiğini ben değil sadece, en baştan Özgül bile anlamıştı. Kadın bekliyordu ve istemiyordu bu takıma gelmeyi. 

Duygu da aynı şekilde. O da istemedi gelmeyi. Ama sanırım itiraz hakkı olmuyor. 

En baştan planlanan bir diğer potaya gönderme planı da bu. Oylama da tüm erkekler Duygu ve Gülşaha oy verdiler. Bunu önceden konuşmuşlar. Zira Furkan, Duygu biliyordum bana oy vereceklerini dediğinde, nereden bilecek duymuş işte, dedi. Bu da herşeyin planlı olduğunun ispatı benim gözümde. Kaldıki her oy veren bir neden söylerken diğer erkekler kıs kıs gülüyordu. Çok açık etmeseler bile olayın bu olduğu gün gibi ortadaydı. 

Istedikleri oldu. Duygu potaya girdi. Eleme adayı oldu. 

Hep kadın birliği dayanışması denir ya, akşam tam bir erkek dayanışması gerçekleşti. Bakalım bu ittifak bozulur mu bozulmaz mı... 

Bir yemek yarışmasında mevzu yemekten başka herşey. 

Bu bakımdan ilginç cidden. Insan zaten sırf bu yüzden izliyor. Ben meselâ 😂😂





1 Eylül 2020

Kilo Verme Macerası

Sanırım hamilelik harici olarak hayatım boyunca en yüksek kilodayım. Kaç ki kilon diye sorarsanız söylemem. 😂
Arkadan toto. 

Önden göbek çıkıyor.  

Ve anladım ki kilo alma şeklim armut oluyor.  Zira ne zaman kilo almış olsam toto büyüyor. Ki zaten aldığımı da böyle anlıyorum. Çok zekice. 

Peki ne yapıyorum vermek için.  

Boğazımı tutuyorum ilk teknik olarak tabi. Gün içinde hoplayıp zıplamaya. Aklıma gelen hareketleri yapmaya çalışıyorum. Akşam yatmadan önce de yapıyorum. 

Ben gençken böyle değildim ama yaaa...

Yerdim yani. Ama kilo sorunum olmazdı. Sanırım yaş ilerledikçe kilo almak kolaylaşıyor. 

Değişen yaş harici iki çocuk doğurmam. Ki sezeryan oldum. 

Kızı sütten kesmek de kilo alma sebebim olabilir diye düşünüyorum. 

Evet kendime sebep arıyorum. Çünkü hala o kiloları nasıl aldım merak ediyorum. 

Akşamları belli bir saatten sonra yemek yemem. Şu zaman zarfında hatırladığım bir kere yedim. O da sütlü bir tatlı idi. Sonucun böyle olacağını bilsem yemezdim.

Inanıyorum. Vereceğim bu kiloyu. 

Bunca yıldan sonra, yaş 37, bünyem bana bunu yapmaz diye düşünüyorum. 

Yapmaz değil mi...

Yapmaz yapmaz.

Inandık şef 

🥺😂😂😂





31 Ağustos 2020

Masterchef Yarışmacıları 2




 Sabah evi sildim süpürdüm. Acıktım yemek yiyorum şuan. 

Kızımda uyurken iki laf edeyim size.

Gerçi dedikodu oluyor galiba. Çaktırmayın 😁

Masterchef de akşam yine eleme vardı. Sürpriz isim Berk elendi. 

Burdan şu dersi çıkarın sayın yarışmacılar, 

Öyle dünya mutfağıydı yok tuhaf tuhaf isimli yemekti sostu bilmem ne... onlar sadece sizi kurtarmaz. Bunu anlayın. Türk mutfağını iyice öğrenin. Hayat kurtarır. Bak bilmemek Berki yolladı. Şans bu ya eleme yemegi kapama pilavdı. Yemeğin adını da unuttum. O kadar laftan sonra yakışmadı 😂

Gülşah bu tarz ev yemeklerinde iyiydi. Ordan yırttı yine. 

Bu arada ondan  önceki hafta çoğunluk Ayyüce ye gıcık iken geçtiğimiz hafta itibarî ile ibre Gülşaha döndü. 

Eleme potasına girince, takım için dahada uğraşmam tarzı bir laf etmiş. Eraya da laf etmiş. Durmamış elemeden kurtulunca yine konuşmuş birileri hakkında. Yeni bölüm fragmanında nerdeyse herkes laf söylüyor kıza. 

Herkes birbirine sinsi deyip duruyor. 

Kim gerçekten sinsi ben çözemedim. 

Herkes kendince haklı görüyor kendini doğal olarak. 

Ama unuttukları bir şey var. Yarışmadalar. Ve herkes birbirine rakip. 

Yani o benim ismimi dedi diye millete küsmek trip atmak yok sinsi demek saçma oluyor. 

Bakalım bu hafta neler olur.

Takımlar nasıl oluşur. Kimler kaptan olur. 

Göreceğiz. 




29 Ağustos 2020

Masterchef Kırmızı Takım

 



Bu hafta kırmızı takım iki kere kazanırken mavi takımda iki kere kaybetmiş oldu.

Bu akşam yine eleme adayı seçilecek. 

Yine mavi takım kaybederse değişik bir oylama olacak gibi.

Kaybeden takım kendi aralarında dokunulmazlık oyunu oynuyor. Kazanan potaya girmekten kurtuluyor. Aynı zamanda da bir kişiyi potaya gönderiyor  yani eleme adayı olarak seçiyor. 

Hal böyle olunca, takımda potada olmayan 4 kişi var. Ikisi bu şekil seçildi diyelim. Geriye 2 kişi kalıyor. Normalde oylama ile seçiliyor bir kişi daha. Peki herkesin iki oy kullanma hakkı zaten var. O iki kişiye verilen oylar birşeyi değiştirmeyecek. O zaman herhalde takım kaptanı seçiyor. 

Diğer sezonda böyle bir durum oldu mu bilmiyorum. Daha önce denk gelmedim.  

Gelip gören var mı 

Nasıl oluyor ki bu iş. 

Olsa da görsek mi acaba  ... 😂😂




26 Ağustos 2020

Durum Modu: Rahatlama

 Hastalık daha geçmese de mendille olan ilişkim minimuma indi şükür. 

Kafamdaki deli sorular cevap buldu.

Dolayısıyla hafifledim.

Hergün yazarım derken yazmaya fırsat bulamaz oldum. Ilginç. 

Güzel bir hikaye yazasım var da kafamı veremiyorum. 



24 Ağustos 2020

Masterchef Türkiye 2020 Ilk Eleme

 

Ben Celal derken Sedat gitti. 

Kırmızı takımın elemanı idi. Çorbayı beceremedi. Takımın günah keçisi oldu ve ikinci eleme potasına giren oluvermişti kendisi.

Halbuki o akşam Serhat'ın salatası da salatadan çok otlu yoğurda benziyordu. Ama kimse adama laf etmedi. Ilginçti gerçekten. 

Hayır, Serhat karşıtı biri değilim. Aksine düzgün bir insan olarak görünüyorum. Dediklerinin arkasında. Ne sululuk yapıyor ne de laf dalaşına giriyor. Sakin ve kendinden emin hali ile sanırım ordaki tüm yarışmacıları etkiledi zaten.

Sadece takım içinde etkin olamadı bu hafta. Bakalım bu hafta ne olur. 

Elemedeki diğer isim Esra idi. O da boş oylarla oraya düştü. Ve harbiden az daha çıkamıyordu. Becerikli ve en az Serhat kadar klas bir duruşa sahip bir insan. Ne yardım bekledi ne istedi. Sakin ve emin olarak yaptı tüm yemeklerini. 

Ben Celal gider diye düşünüyordum. Ama adama son anda bir ilham bir güç bir azim geldi ve ilk potadan kurtulan o oldu. Şaşırdım mı evet şaşırdım. Zira o anlardan çok az önce Mehmet şefe gitmek istediğini söylemişti. Anlaşılan konuşmak iyi gelmiş. Ne diyelim yolu açık olsun. Ama bu duruşuyla orda yer edinemez. Biraz kendini öne atmalı. Zira çekingen bir insan orda cidden ezilir. 

Diğer iki isim Ayyüce ve Duygu. Iki kanka. Gerçi artık değiller gibi. Duygu, Ayyüce tarafından ismi söylenince, herşeyi bitirdiğini söyledi. Bu sebeple kindar olarak nitelendiriliyor kendisi. Bilemem. Sadece Sedat'a karşı takındığı o tavır hoşuma gitmedi benim. Kağıdı yırtıp parçalayıp önüne atmak falan. Abartı sadece. Bak adam gitti. 

Eray'a gelirsek şayet onun için  diyeceğim çok şey yok. Adamı ne seviyorum ne de gıcığım. Bazı konuşmaları yerinde iken bazı hali tavrı ile itici bir insan olabiliyor. 

Mehmet şef Duygu'yu tebrik etti. O da yanindakine dediki, bu saatten sonra babam gelse güvenmem kimseye. Peki kastettiği ne idi sizce... bence tüm yarışmayı kastetti bu lafı ile. Bazı zamanlar hak vermiyor değilim. 

Kimsenin beceremediği tulumba tatlısında neden Tanya seçildi meselâ. Künefe olayında ikinci bir yemek yapılmıştı. Neden o zamanda yapılmadı. Bu tulumba tatlısı yapanlara hakaret olmuyor mu yani... 

Neyse..

Öyle böyle izliyoruz işte. 

Zaman geçirme, çene çalma için bir eğlence işte. Hırs yapıp ekranda delirmiyorum çok şükür. Kimsenin fanatiği de değilim. Zira kanımda yok anam öylesi bir bağlanma. Şu yaşıma geldim, sereceresine kadar araştırıp ölüp gittiğim bir ünlü olmadı. Ya da başka biri.

Olayı da en son kendime de bağladım ya, helal be.

Tebrik ediyorum kendimi

Ve tüm yarışmacıları 

😂😁




23 Ağustos 2020

Durum Modu: Hastalık

 Sabah gayet iyi iken akşama doğru burnum akmaya başladı. 

Halim yok. 

Keyfim yok. 

Uykum var yatasım yok.

Birden bire ne oldu anlamadım. 


22 Ağustos 2020

Durum Modu 2

 Allah'ım 2 kilo almışım. 

Işaretler sanki bir bir çıkıyor karşıma. 

Göbek önden toto arkadan, biz burdayız diyorlar.

Peki ben napıyorum...

Kiloyu öğrenince yaptık bir iki hareket. Bakalım gelsin Inşaallah devamı da şunların önünü keseyim ben.

Başarır mıyım...

Ne dersiniz...

🥺😁


21 Ağustos 2020

Durum Modu

 Aklım karışık. 

Yorgunluk mu desem yoksa isteksizlik mi..

Aklım bir şeye takılmış ise bedenim de sanki o yükü taşıyor da halsiz ve bitkin oluyor.

Ilerisi için bildiğin korkuyorum.


17 Ağustos 2020

Doğum Günü Böreği 2

 Yanlış hatırlamıyorsam böyle bir başlık var blogda.

Aramadım ama :))

17 Ağustos. 

Eşimin doğum günü. 

Pastayla tatlıyla arası olmayınca börek açıyorum bende. Handan meşhur ıspanak börek oldu. :)))

Bugün ayrıca o büyük depremin yıldönümü. 

21 sene olmuş. Ne çok zaman geçmiş. 

Ki bunu o anı yaşayan insanlara sormalı birde. Nasıl geçmiş onca zaman. Hele ki birde kaybı olmuşsa. Rabbim korusun beterinden. 

Şahsen depreme dair çok bir anım yok. Zira benimki sadece sarsıntıyı hissetmek oldu sadece. Ne yıkıntı gördüm ne yürek yakan bir acı. 

Size komik gelecek ama hatırladığım bir anımı anlatayım. 

Deprem sonrası olan artçılar var ya, onlar olmadan önce çevredeki inek önce bir möö diye bağırırdı. Sonra sarsıntı olurdu. Oturmuş ineği bekler sonra bak geliyor sarsıntı der. Beklerdik.

Bu da böylesi bir anı. 

Keşke herkesinki böyle olsa ama değil. 

Rabbim o gece ölenlere rahmet. Kalanlara dayanma gücü versin. 

Böreğin resmi vardı da neyse. Gerek yok.


16 Ağustos 2020

Masterchef Yarışmacıları

 Aslında yarına yazmalı bu yazıyı da aklımda kalmasın. 

Dün izlerken fark ettim.

Kayhan. 

Adamın bildiğin enerjisi gitmiş. Işığı sönmüş. 

Ilk günler ne enerjik bir insandı halbuki. Hatta durmayan çenesi çoğu kişide antipatik oluşturdu. Sevmeyeni çok kanımca. 

Ama bir bakın dikkatlice. 

Aradaki farkı görürsünüz. 

Yazı Kayhan üzerine oldu, evet.

Çünkü yazmak istediğim o idi.


15 Ağustos 2020

Yeni Fikirler.

 Uzun zamandır aklımda aslında. 

Şu an, masterchef izlerkene başla dedim kendime. 

Başlıyoruz. 

Artık bloğumu günlük tarzı, sosyal medyavari kullanmaya karar verdim. 

Yani içimden geldiği gibi, anlık, plansız yazılar yazacağım. 

Hatta çoğu tek bir cümleden ibaret olabilir.

Yani beni buralarda sık görmeye hazır olun.

Sosyal medyam bir nevi burası artık. 

Başladık 

Gelsin bakalım gerisi....


20 Haziran 2020

Kocaayı ve Maşa

Aslında Maşa ile Kocaayı ama ben koca yürekli koca ayıya öncelik verdim. :)

Herhalde çoğunuz bu çizgi filmi biliyorsunuz.
Küçük bir kızın ayı ile dostluğu üzerine kurulmuş bir çizgi film.
Bilmeyenler için söyleyelim. Sadece insan olan Maşa konuşuyor. Ayı ve diğer tüm hayvanlar konuşmuyor. Yani normal hayatta olduğu gibi. Konuşmadan da çoğu şey paylaşılabilir.
Izledikçe ayıya başka gözle bakmaya başladım resmen.
Nasıl yani derseniz,
Anlatıyorum.
O aslında bekar bir baba. Evet, çocuğu da Maşa oluyor.
Sevgi dolu.
Ama otoriter de.
Her şeyi biliyor. Elinden her iş geliyor.
Yaramaz bir çocuğu var. E tabi haliyle bazen bunalıyor. Çocuğu bakıcıya bırakıp az kafa dinlemeye kaçıyor.
Kızıyor. Çok kızıyor. Ama asla şiddete başvurmuyor.
Şefkatli.
Seviyor. Koruyor.  Kolluyor.

Hasta olduğunda iyileşmesi için elinden ne gelirse yapıyor.
Yeri geliyor çocukla çocuk olup oyunlar oynuyor. Yeri geliyor, bir eğitimci olup tüm bildiğini öğretmeye çalışıyor.
Velhasıl bu kocaayı, tam istenilen bir baba modeli.
Öyle değil mi...
Bu saydığım özelliklere sahip bir babanız varsa size dünyada kim yanlış yapabilir. Hadi yaptı diyelim. O yanlış yanına kâr kalmaz. Bakınız, ikinci resim. Maşa 'yı yemek isteyen kurt, ayı tarafından berteraf edildi. Ve mutlu son.
Tabi sonrasında o  kurtlar bile Maşa' dan kaçar oldu da o ayrı mevzu. 😂
Belki de verilmek istenen mesaj da bu.
Tarzan misali.
Onu da büyüten hayvanlar arasında ayı yok muydu...
Yoksa o aslan kral mıydı....
Neyse..
Hatlar karıştı bende.
Lafımı balla kesip,
Koca yürekli tüm babaların babalar günü kutlu olsun.  🌷
Der.
Bu yazıyı da onlara hediye ederim.
Aman alınmayın sakın haaa...






10 Haziran 2020

Vay Başımıza Gelenler 2

Sanırım bu başlıkta yazsam daha iyi olur.
Zira başlık bulmak zor olur.
Geçen hafta perşembe günü sabah saat sekiz gibi mutfaktan kızımın acı çığlığı geldi. Koştum baktım ki ocakta kaynamakta olduğunu bildiğim cezveyi üstüne devirmiş.
Hemen alıp banyoya soktum. Yüzüne gelmişti. Soğuk suyu tuttum hemen yüzüne. Sesimize babamız uyanmış. Hemen hastaneye gittik. Acile. Ordan yanık merkezine.
Iki kolunu sardılar. Yüzüne ilaç sürdüler. Ağrı kesici, antibiyotik ve yanık merhemi reçetesi ile çıktık.
O gün oturduğu yerden hiç kalkmadı. Yanıkları ciddi değilmiş çok şükür.
Sol eli daha çok yanmış. Sağ elinde az var. Yüzünün yarısına gelmiş su. Sanırım sol eli ile yüzünü kapamaya çalışmış ondan ona çok gelmiş. Yüzünün sağ tarafı kızarık çünkü.
Canım benim. Cezvelere hep meraklı idi. Içinde yumurta pisliğini de biliyor. Çok seviyor. Hemen alıp yemek ister. Kendi başına yapmak isteyince de bu olay oldu maalesef.
Şimdi daha iyi. Eski hareketli kızım geri geldi. Yaralı kuzum.
Bugün pansuman sonrası elini yıkayabilirsin demisti doktor. Az bir yerinde bandaj kaldı  sadece.
Ama ne oldu...
Her gün yıkanmak isteyen güzel yavrum, suyun üstüne değmesini bile istemedi. Yıkanmadan çıktık.
Yaraları çabuk geçsin. Korkusu da.
Bu süreçte onun kadar üzüldüm. Onun kadar korktum.
Geçmiş olsun diyenler sağolsun beni suçlamadı.
Biri hariç. Öz ablam, duymuş diğer ablamdan. Aradı, açtım telefonu. Dediği ilk laf şu, naptın çocuğa...
O an ne diyeceğimi bilemedim. Sadece o cümleyi tekrarladım. Naptım çocuğuma...
Sonra konuşamadım zaten. Sonradan şaka dedim falan dedi. Tabi onu derken başka yaralar açtı farkında olmadan. Suçlu kimmiş...
Evet, sizde bir suçlu arabilirsiniz.
Beni annesi olarak suçlu görebilirsiniz.
Ama bunu burda dile getirmeyin.
Içinizden sövüp sayın da burda yazmayın.
Gerçi sizinki ablamınki kadar acıtır mı acaba, bilemiyorum.
Yine de yazmayın.
Yeni yeni moralim düzeldi. Çocuğumu düzelmiş gördükçe bende iyi oluyorum.
Allah'ın izniyle cildinde de yüreğinde de izi kalmayacak.
Kalın sağlıcakla.








1 Haziran 2020

Saldım Çayıra Mevlâm Kayıra

Eskiden çocuk olmak güzelmiş de anne baba olmak da ayrı güzelmiş bence.
Çocuk nerdeyse tüm gün sokakta ama sen rahatsın. Gönül rahatlığıyla işine odaklanıp yapıyorsun. Sen mutlu, sokakta şen şakrak oyun oynayan çocuk mutlu.
Ama artık bu lüks yok, değil mi sevgili okur...
Ne yazık ki...

Bugün itibariyle yeni normal hayata geçiş yaptık ya, ben bir hususu anlamadım.
Şimdi...
Hala 18 yaş altına sokağa çıkmak yasak.
Değil mi..
Ama bir diğer yandan kreşler, anaokulları açıldı.
Bir diğeri de anne baba ile seyahat etme hakkı oldu.
Eeee...
Ben bundan ne anladım... !?
Anladığım şu:
Çocuklara sokak yasak. Yani saldım çayıra mevlâm kayıra, yok öyle yağma efenim.
Ya o çocuk kırıp dizini oturacak anasının dizinin dibinde ya da... alacan çocuğunu birlikte çıkacaksın gideceksin artık nereye gideceksen.

Ben mi yanlış anlamışım a dostlar....
Sorarım size.

🤔