30 Aralık 2020

Kelime Oyunu 5

Çıtır ile Pıtırın Hikayesi 


Eve girdiği gibi yine aynı şeyi yapıyor. Eşyaların yerini değiştiriyor. Bir yandan değiştiriyor bir yandan da " sana diyorum böyle güzel duruyorlar. Elleme. " 
Arkasını dönüyor yine aynı manzara. Çıtır düzeltiyor. 
"Bırak benim yaptığım hali daha iyi. Sen bozuyorsun asıl. "
"Düzgün değiller Pıtır anlasana." Deyip son bozulan eşyayı da kendi  istediği yere koyuyor Çıtır. 
Pıtır hafif tebessüm eder bu duruma sonra derin bir nefes alıp 
" offf... çok sıcak.. çok " deyip, kırışmasın diye üzerindeki elbisenin eteklerini bir güzel toplayıp koltuğun tam kenarına bacak bacak üstüne atıp kuruluyor.
Çıtır da tam karşısına geçiyor. Ayaklarını altına toplarken " rahat ediyorsun sen şimdi öyle oturarak öyle mi ?" Diye sorar Pıtıra.
"Rahatım canım ben. " eliyle kendini serinletmeye çalışıyor bir yandanda.
Ilk kez gelmiş gibi yine gözleriyle evi geziyor. Duvardaki fotoğrafı görüp;
"Bu kim kız elinde kemençe." Iyice yaklaşıp bakıyor. "Babanda değil bu. Kim bu asmışın resmini evin baş köşesine." 
"Dedem" deyip ekliyor Çıtır;
 "Elindeki kemençe değil keman. "
Pıtır dudak büküp, "ne farkı var ikisi de gıy gıy ses çıkarıyor işte." 
"Olur mu.. Dedem bu kemanla çok ödüller almış. Başarılar elde etmiş. " 
"Hayırdır da niye şimdi astın bunu. Sonra elini ağzına götürüp " ay yoksa ... ayyy ay kız koronadan mı gitti yoksa adamcağız." Eliyle dizini dövmeye başlar bile bunları derken.
"Yok yok. Dedem öleli çok oluyor." 
"Iyi. Ay yani Allah rahmet eylesin de yeni değilmiş o bakımdan dedim." 
"Anladım canım. Tamam." Fotoğrafa bakıp, "annem yollamış bana. Biliyorsun rahatsızlığı arttı iyice. Koronadan sonra tam düzelmedi." Gözleri doluyor ama devam ediyor sözüne. "Ölmeden bana ulaşsın istemiş işte. Ananemin kaynanasının vasiyeti gibi birşey. Oğlunun bu başarıları unutulmasın istemiş kadın."
Pıtır şaşkın. "Kusura bakmada niye bu kadar abartılmış ki. Keman yani. Çalması zor mu canım bu kadar. "
"Dedemler 6 kardeşmiş. Dedem hariç hepsi çalışıyor tarlada bahçede. Annesi en küçüğü deyip zor bela ikna ediyor kocasını. Dedemin şansı işte. Keman çalan ve idealist bir öğretmene denk geliyor. Annesi de çok uğraşıyor o zamanlar evladı için. Kocasıyla ayrı kaynanasıyla ayrı köyün halkıyla ayrı uğraşmış. Laflara eziyetlere boyun eğmemiş. Evlat işte. "
Yaşlar akıyor gözünden ikisininde.
Pıtır ortamı değiştirmek için camdan bakıyor ki karşısında mahallenin demirbaşı, sarı dev lakaplı koca kedisi. Görünce boş bulunup bir çığlık atıyor kadın korkudan. 
Çıtır cama yaklaşıp, " korkma yemek almaya gelmiştir hayvan." 
"Allah iyiliğini versin. Kediyi camdan mı besliyorsun. Dalacak içeri. Seni beni yer bu aç kalsa. Baksana şuna. Benim yarım kadar olmuş."
Çıtır gülüyor bu lafa. Pıtır yerinden kalkıp Çıtırı kenara ittiriyor, " çekil de kapayalım camı. Dalmasın korkuyorum bu iri hayvandan ben."
"Içeri girmez. Girmedi hiç şimdiye kadar. Mivaylıyor gelince ben görmezsem. Yemeğini alıp gidiyor."
Pıtır iyice şaşırıp, " yok birde camı tıklatıyor de de tam olsun. Kedi değil sokak çocuğu sanki."
"E niye kapadın. Hem sıcak diyorsun." 
"Ayy olsun. O ordayken duramam ben." 
"Gidecek zaten dur yemeğini getireyim unutturdun banada."
Çıtır mutfağa giderken Pıtır söylenir peşinden.
 "E biz kapıdan geldik hata ettik tabi. Bu kedi gibi camdan gelecektim ki bir bardak su getirirdin belki banada."
Çıtır gülerek gelir yanına. Camı açıp kedinin yemeğini verir. Kedide dediği gibi yemeğini alıp uzaklaşır camdan.
"Git git. Git ağaca çık da orda ye yemeğini  çitalar gibi. Onlar kadar olmuşsun zaten."
Çıtıra dönüp, " e hani bana bir bardak su. Ama yok sen bana ayran ver buz gibi. Içim yanıyor. Sıcaktan hasretten. Yaktın bizi korona yaktın." 
"Tamam canım hemen." 
Çıtır mutfağa girer. Pıtır eline kumandayı alıp televizyonu açar. 
"Dünya kadar para veriyorsunuz şu kanallara. Aç  da izle bari yazık."
Mutfaktan Çıtır seslenir, " doğru valla. Alışmışım işte kapalı duruyor. Sen bul bir film yada dizi izleyelim birlikte."
Pıtır kafa sallayarak cevaplar Çıtırı,
"He canım he. Dünya kadar kanal var da düzgün birşey arada bulasın şimdi." 
Çıtır buz gibi bol köpüklü ayranlarla gelir oturur yanına. Birlikte film bulup izler iki arkadaş. 

......





29 Aralık 2020

Eski Yayını Yeniden Yeni Tarihle Yayınlama

 




Hem bu konuda benim gibi isteyip yapamayanlara gelsin bu konu.
Hemde ay nasıl oluyorsa oluyor diyenlere.
Yayınlar bölümünden konunun üstüne tıklayınca konu direk düzenleme olarak açılıyor malum.
Istediğimiz düzeltmeyi yaptık. Ve tekrar güncel olsun istiyoruz bu konumuz. Yani tekrar okuma listesinde olsun. Herkes yine görsün okusun.
Ilk resimdeki o işaretli yerdeki o ayar düğmesine tıklıyoruz. 
Ikinci resim gibi bir ekran çıkıyor. Yayınlama Tarihi yazan yerin yanındaki oku tıklıyorsun önce. 
Burda benim ayarım görüldüğü gibi tarih ve saati ayarla da tıklı. Otomatik olarak seçtiğimizde ise konu tekrar sıfırdan yeni yayın gibi yayınlanıyor. 
Bu kadar basitmiş yani.
Yok bir ara bir konu için baya uğraştım da olmamıştı. Millet nasıl yapıyor bunu demiştim. 
Böyle yapıyormuş. 
E bizde öğrendik.
Lazım olur diye bilmeyenler içinde paylaşıyorum. 
Bu ayarı açtığınızda otomatik ise ve yayının tekrar okuma listesine en baştan girmesin istiyorsan diğer seçeneği işaretliyorsun. 
Kolay gelsin.
Bu arada Komşuluk konumu bilerek tekrar listeye aldım. Güncelleme yaptım. Bilginize efenim.
.... 

Bir şey denedim. Olursa sorun yok 

28 Aralık 2020

Komşuluk

Bu sokak sakindir. Sadece öğlen saatleri biraz şenlenir. 

Iki karşı komşu. Iki bahçeli ev.

Birinin köpeği var. Diğerinin ilkokul çağında bir oğlu. 

Öğlen saatleri çocuk bahçesine çıkar. Köpekte onu izler karşıdan. Çocuk izlendiğini hemen farketmez. Farkedince de aralarındaki mesafeye rağmen oyunları başlar. Sokak köpeğin ve çocuğun şen sesleri ile renklenir.

Çocuk elindeki turuncu oyuncağını atar bahçenin diğer köşesine. Koşarak gider almaya. Sonra köpek koşar köşeye. Çocukta. Önce kim varırsa kazanan o olur.

Çocuk kendini yerlere atar. Köpekte. 

Her gün aynı saatte sözleşmiş iki arkadaş gibi bahçeye çıkıp, karşı iki bahçede oyun oynarlar. 

Derken bir gün çocuk çıkmaz bahçeye. Köpeğin gözü bahçede. Saatler geçer. Gün, olur akşam. Çocuk çıkmamıştır. Ertesi gün yine yoktur. 

Köpek sessizce bazen delice havlayarak bekler çocuğu. Yemeğini yemez. Sahibiyle ilgilenmez. Sahibi ne olduğunu anlamaz. Hasta sanır. Veterinere götürür. Sonraki birkaç gün köpeğin de çocuğun da sesi duyulmaz olur sokakta. Derken köpeğin sesi duyulur. Sonra ambulansın. Karşı komşunun kapısına gelir. Kapılar açılır. Çığlıklar feryatlar yükselir sokakta birden. Ambulansın siren sesine köpeğin sesi karışır. Günlerdir süren sessizlik yerini çığlıklara bırakmıştır. Köpek gece boyu susmadan âdeta inler.

Ertesi günün sabahında, anne baba çocuk evlerine  gelir. Üçüde yorgun ama mutlu. Köpek onları görünce yerinde duramaz. Deli gibi havlamaya ordan oraya koşmaya başlar. Boynundaki tasmanın ipi kopar. Köpek bunu beklercesine bahçeden fırlar. Doğruca karşı evin bahçesine girer. Anne baba ve çocuk korkuyla birbirine sarılıp kapının önünde kalakalmıştır. Çocuk  anne babasından  sıyrılıp  öne bir adım atar. Köpek bahçedeki turuncu oyuncağı bulup çocuğun önüne koyar. Oturur bekler. Çocuk  eğilir, köpeği okşar oyuncağı alıp köpeğe uzatır. Köpek sevinçle havlayıp oyuncağı alır ve yine bahçesine döner. Bunları kapıdan izleyen sahibi, anne babaya geçmiş olsun dileyip evine döner. 

Ertesi gün çocuk bahçeye çıkar yine aynı saatte. Köpek çocuğu görünce havlamaya başlar. Sahibi çocuğun annesinden aldığı izinle köpeği salar. Köpek doğru karşı bahçeye. Ağzında turuncu oyuncağı.

 


 

25 Aralık 2020

48 Saatlik Su Kesintisi

 Evet tam 48 saat olacakmış. 

Yani daha yaşanmadı ama yaşanacak. Yaşanmaması umudu içindeyim ama olmaması gibi bir durum yok galiba.

Yetkili kişi yapmış açıklamayı. 

Tramvay için yol uzatılıyor. Bu yol su deposunun üstüne denk geliyor. Yol güzergahı değiştirilmiyor da deponun yeri değiştiriliyor. Koca il 2 gün susuz bırakılacak. 

Ne diyebilirim ki....

Allah başka dert vermesin. 


Var mı aranızda bu konuda tecrübe yaşayan? 

Neler yapalım yada yapmayalım da az sıkıntı yaşayalım...


24 Aralık 2020

Dereotu




Burda iki demet dereotu var.

Alıp yıkayıp sulu süzülünce de doğrayıp bu şekilde buzluğa koyuyorum. Yemeklere yumurtaya dolmaya koymaya hazır. Tadı da bozulmuyor rengi de. Resimde biraz sarımsı çıkmış ama değil. 

Oğlumla yemek yüzünden ufak kriz yaşadık. Moralim bozuk biraz.

Öyle işte. 

Dereotu iyidir. Maydonuzu da aynı şekilde saklıyorum bu arada. 

 

23 Aralık 2020

Kelime Oyunu 4 - Dedemin Masalları




Yaşım 15. Sıcak bir yaz günü dedemle evde yalnız kalmışız. Nicedir aklımda, masallarını nasıl yazdığını sormak istiyorum. 

Koltukta oturmuş bulmaca çözüyor. O vakitler sağlığı yerinde.

Usulca yanına oturup bulmacasına göz attım. Amacım dikkatini çekmekti. Gözlerini bana çevirdi. Bende gülerek;

" Dede daha hiç çözmemişsin neredeyse."

"Ne istiyorsun bakalım "

Hepimiz biliriz ki dedem bulmaca çözerken rahatsız edilmeyi, hele çözümüne karışılmasını hiç istemez. 

Biraz mahçup bir eda ile,

"Birşey soracaktım. Çok önemli de benim için. Çok merak ediyorum." 

Bulmacayı koydu  koltuğa. Yaslandı arkasına. 

"Dinliyorum." 

"Dede bana anlattığın masalları nasıl yazıyorsun."

Şöyle bir doğruldu önce. Sonra eliyle sırtıma dokunup ;

"Sabah beri birşey yemedik. Sana özel bir yemek yapmamı ister misin?.. "

Yüzüm düşmüştü. Ama dedemin özel yemeğine de hayır diyemezdim. Ara sıra yaptığı muhteşem yemeklerin tadı  herkesin damağında iz bırakırdı. 

"Olur. Anlatmayacaksın yani... "

Güldü. 

"Herşeyin bir adabı vardır evlâdım"  diyerek koluma girdi. Birlikte mutfağa geçtik. Beni tezgahın önüne oturttu. Kendi geçti tezgaha.

Önce vok tavayı aldı koydu ocağa. Sonra başlamıştı  kelimeler dökülmeye. 

"Zamanın birinde kötü kalpli bir kral varmış. Ülkesinde kimsenin saçını uzun istemez. Dahası uzun saçlı birinin varlığını haber alırsa hemen ülkenin meydanında sıfıra vurdururmuş bu kral. 

"Neden ki?"

Bunları anlatırken de önüne yemeğin malzemelerini toplamıştı. Pırasayı aldı eline önce. Başladı temizlemeye. 

"Çünkü bu kralın başı kelmiş. Genç yaşında neden bilinmez saçları dökülmüş. Oysa çok severmiş simsiyah sırma saçlarını. Bundan sebep ülkesinde de kimse saçlı olsun istemezmiş işte." 

Tavaya yağ ekliyor. 

"Günlerden bir gün kralın kulağına yine uzun saçlı birinin olduğuna dair söylenti gelir. Derhal bulunması için askerlerine emir verir. Sarayın çok da uzağında olmayan bir ailenin tek kızları vardır. Bu kızcağız çok güzeldir. Simsiyah saçları vardır. Annesi kıyamaz bu güzel saçlara. Kızını evinde gözlerden ırak büyütür ki saçlarını kimse görmesin. Ama gelin görün ki görenler görmüş krala haber verilmiştir. Askerler kızı bulur. Ama öyle hayran kalırlar ki saçlarına. Kral da pek beğenir. Dahası kıskanır. Toplar cümle alemi. Alır eline koca satırı. Yatırır kızı koca taşın üstüne. Hiç acımadan indirir satırı. 

Dannn !!.. "

O an korkutan titredim. Çünkü tam o an, dedemde elindeki bıçakla pırasayı ortadan ikiye ayırdı tek hareketle. Yeşil yerleri dağıldı tezgaha. 

"O an esen rüzgarla kızın kesilen saçları dağılmış dört bir yana. Kız ağlıyor,  anası babası ağlıyor. Herkes korkmuş. Kızın kalan saçlarını da berber elleri titreye titreye kesmiş. "

Dedemde pırasayı bir güzel doğrayıp atıyor tavaya. Alıyor eline bu sefer yeşil biberleri.

"Zavallı kız öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki bir gece evden ayrılıp yollara düşmüş. Gitmiş .... gitmiş.... Anası babası kızlarının gitmesine çok üzülmüş. Öyle ki ikisininde saçları bir anda bembeyaz olmuş. 

Aradan  yıllar yıllar  geçmiş.

Ülkede bir dedikodudur yayılıp durur olmuş. Yeşil zırhlı bir şövalye, halkına eziyet eden ne kadar kral varsa tahttan indirip sürgüne yolluyormuş. Bu dedikodu krala da ulaşmış. Başlamış mı onda da bir korku bir telaş." 

Pırasalar kavrulurken o esnada biberlerde ekleniyor tavaya. Ortaya bir mis koku yayılıyor. 

"Gün gelir o yeşil zırhlı şövalye ülkeye gelir. Görenler bakar bakar. Görenin içi ferahlar âdeta. Korku değil huzur kalır geçtiği yollarda. 

Dosdoğru saraya varır. Kimseler duramaz karşısında. Kral da da korku ve huzur karışıktır tam karşısında dururken. Krala yaklaşır, eliyle kel başına dokunur. Dilinden de şiir gibi birkaç  kelime dökülür. Sonra kral bir bakar ki saçı var. Artık kel değildir. Öyle mutludur ki, saçının bembeyaz olduğunu bile göremez. Git der krala şövalye. Git ve dönme bir daha. Kral çocuk gibi şen. Uçarak gider adeta ülkeden. "

Baharatlarını da ekler yemeğin. Zeytin doğramaya başlar. 

" Yeşil zırhlı  şövalye kral gidince zırhını çıkarır. Görenler gözlerine inanamaz. Meğer bu şövalye, yıllar önce kralın saçını satırla kestiği o güzel kızdır. Saçları uzamış daha da güzelleşmiştir. Ordan hemen evine doğru yol alır. Kapısına varır. Anası babası kızlarını görünce hemen sevinçle sarılırlar. Tamda o an saçları eski rengine döner ikisininde. 

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. "

Deyip tabağı önüme koyar dedem. Ne ara bitirdi ki daha ocağın altı yanıyordu az önce. 

Derken bir alkış sesi ile irkildim yine. Arkamı döndüm ki herkes dönmüş. Hiç duymamıştım. 

"Bizede var değil mi yemek... karnımız çok aç haberiniz olsun." 

O yemek o gün herkese yetti. Bu masalsa dedemin bana  anlattığı son masal oldu. 

Yaşadığı her an ve olaydan bir kurgu bir masal çıkarmayı hep başardı dedem. Günler sonra aniden rahatsızlanıncaya kadar. Hasta olup yatağa düşünce çok başka biri olmuştu adeta.

Ama insan sevdiğinin hep iyi halini hatırlamak istiyor değil mi....



....





 

20 Aralık 2020

6 Gün Dayanan Telefon Şarjı

 Vayy be... 

Dile kolay , 6 gün. En olmadı 5 olsun. 

Evet eskiden telefonumun şarjı bu kadar gidiyordu sayın okur.

Inanmazsın sen şimdi belki de. Inanılmaz gibi geliyor insanın kulağına çünkü. 

Zira şuan bir gün zor dayanıyor şarjı. 

Peki ne değişti bende böyle. Eskiden çocuk yoktu şarj duruyordu. Şimdi çocuk değil çocuklar var. Şarj dayanmıyor. 

Çocuklara verdiğim için değil tabi. Onlar bitiriyor desem yalan olur. Zaten küçüğü meraklı büyüğü eline bile almaz. 

Sorun bende. 

Yok şeker kır.

Yok instagrama bak. 

Yok blogtu falan. Yok arada kaçırdığın bölüme youtube dan bak.

Falan filan işte. 

Var da var yani.

Ama yarından itibaren bırakıyorum tümünü. 

Yok yok sen üzülme burayı bırakmıyorum. 🤣 Ay eski ben geri dönmüş bırakır mıyım hiç. 

Bissürü yeni blog keşfetmişim. Diyecek sözüm çok daha. Kolay kolay bırakmam gibi. 

Şimdi akşamları mı yoksa sabahları mı bakayım ona karar veremiyorum iyi mi... 🤔😂

Ikisi birden olsa olur mu... 

Bakarız nasıl olur. Bakmak için kendimi zorlamayacağım. Millet iki gün sonra anca yorum yayınlıyor yahut cevap veriyor lütfedip. Artık iki dakika oturup iki tık yapmak zor geliyor herhalde. Neyse bu konuda kızdığım var birkaç blog. Ondan böyle konuştum. Herkes alınmasın üstüne. 

Şimdilik akşam mesaisi bitti diyelim biz.

Şarj olmuş 68. Sabaha kadar 65 olur kendi kendine zaten. Yarın o 65 ile kaça kadar gidecek göreceğiz a dostlar. 

Görüşürüz o zaman 

🙃🙃🙃




16 Aralık 2020

Kelime Oyunu 3 - Dedemin Masalları

 

Bugün günlerden 16 Aralık. Dedemin doğum günü. Ananemle birlikte mezarlığa gideceğiz. 

Eve gittiğimde bir an unutup ananemin nerede olduğunu sordum. Bahçede olduğunu söylediler. Başka nerede olabilirdi ki bugün. 

Bahçede yine aynı yerde buldum onu. 

" Nene hadi gidelim dedemin yanına. Oradaki zambaklarında  bakıma ve suya ihtiyacı var."

Usulca kaldırdı başını. Bal rengi gözleri nemliydi. 

"Bana ilk tanışmamızda zambak getirdi biliyor musun senin deden. Beyaz bir zambak. Hemde izinsiz koparmış kimbilir kimin bahçesinden."

Başını sallıyor istemsizce ve ayağa kalkıyor.

" Dikildi karşıma elinde zambak. Bir dedene bakıyorum bir zambağa. Dedenin yüzünde gülümsemesi. Gözleri ışıldıyor. Sanırsın yıllardır tanışıyız da bana çiçek getirmiş. Öyle bir duruşu var kendinden emin. "

Iç çekiyor. Diyemiyor ki o an tutuldum dedene. 

" Hayırdır dedim tabi. Kimsin necisin sen. Seni gördüm sonrada bu güzel zambağı. Zariflik asalet güzellik. Bir bütünsünüz âdeta diyor bana. Ben zambak sevmem diyorum. Çekil yolumdan. E tabi güzel güzeli ne zaman sevmiş ki bu diyarda. Lafları görüyor musun dedendeki. "

Gülümsüyor. Tıpkı o an gülümsediği gibi.

" O gün anladım ben,  bu adam hep hayatımda olacak. Oldu da. Her sene aynı gün elinde zambakla geldi yanıma. O gün bir zambakla geleceğini bilirdim de ne  zaman nasıl nerede vereceğini hiç bilemedim. Bana hep o ilk heyecanı yaşattı deden. Birde doğum günlerimde unutmazdı vermeyi. Şimdi işler döndü tersine... 

Yine doluyor gözleri. Ah nenem. 

Sarılıyoruz birbirimize. Sonra mezarlığa doğru yola çıkıyoruz. 

Bu tanışma  hikayesini eksiğiyle fazlasıyla her sene dinlerim ananemden. Her  seferinde aynı heyecan ikimizde. 

Ananemin anlatamadığı o ince detayları dedemden bilirim. Birde o sınırsız kocaman hayal dünyasında masallaştırdığı halinden. 

Masaldaki korkusuz şehzade özgürlüğünden vazgeçer de sevdiği Zambak diyarının güzeller güzeli prensesinden vazgeçmez. Tabi mutlu son olur yine.

Dedemin masalları hep mutlu biter zaten. 

Masallarda da mutlu olmayacaksak nerede mutlu olacağız değil mi...

Hayattaki tek dileğimiz de bu değil mi zaten. 

Mutlu olmak. 

.....






15 Aralık 2020

Geçen 7 Senenin Ardından

15 Aralık 2013.

Saatler gece yarısı  2 yi gösterirken telefon çalıyor.  

Arayan yoğun bakım hemşiresi. 

Yoğun bakımın kapısına gidiyoruz ablamla. Zaten ikimiz varız bekleyen o gün. 

Hemşire kapıyı açıyor. Birşeyler söylüyor. Sonra 

"Başınız sağolsun " diyor.

Anlamıyorum bir an. Sadece kısa bir an. Öldü mü... diye sorarken gözlerimden yaşlar akmaya başlıyor bile. Ayakta duramadım galiba o an. Ablam tutuyor beni. Oturtuyor merdivene. Bense hıçkırarak ağlıyorum. Tam o sırada hemşire şöyle diyor;

" Acıları son buldu. Böyle düşünün. "

Son bulmuştur değil mi...

Sonrasında kime nasıl söyledik hiç hatırlamıyorum. Gün aydınlanırken eve doğru gidiyorduk. 

Annem acı haberi vermek için telefonun başına geçti. Aklına gelen herkesi aradı. Ilk cümlesi,

" Necatiyi kaybettik...."

Oldu her defasında. Annemin bu hali ablamlardan birine garip gelmişti. Belki sizede gelebilir. Herkesin acı ile başetmesi bir değil. 

Misal ben. Sonrasında istesemde o denli ağlayamadım. Günler aylar sonra babamın ölüm tarihini bile unuttum. 

15 Aralıktan eminim de yıl kaçtı 

Kaç yıl geçmişti ki üzerinden. Bilemedim bir süre. Hep unuttum. Oysa tarih ve saatlerde aram çok iyidir. 

Son bir yıldır falan galiba. Artık unutmuyorum. 

Öğrendim 2013 yılını.

Belkide yeni kabullendi beynim bunu.

Istediğin kadar mezarına git. Başında Kur-an oku. Beynin bir şekilde yok  sayıyor. Yada kalbindir o. Bilemiyorum. 

Bu başka bir şey. Yokluğuna alışmak ama öldüğüne alışamamak.



......


 

13 Aralık 2020

Mutlu Pazarlar Efenim

 Gece aklıma babam düştü. Yattığım yerde ağladım. Sonra uyumuşum.

Sabahın yedisinde ezan okurken telefon çaldı. Uzak bir akraba. Dedim kesin birine birşey oldu. Annem değildir de ya teyzem ya dayım. Meğer yanlışlıkla aramış kadıncağız. 

Tabi bende uyku gitti. O arada oğlum inleyerek uyandı. Karnı ağrıyormuş. Zor bela az çıkardı da canı çok acımış. Onun ağrısı midesine vurdu tabi. Günlerdir balgam sorunu vardı. Yutma diyoruz ama yutuyor yine çocuk. Kustu üstüne birde tabi. Balgamlar çıktı. 

Su içti yine çıkardı. Sonra yine. Yüzü dudakları oldu bembeyaz. 

Sonra rahatladı tabi biraz.

Su içti ama bu sefer çıkarmadı. Az biraz yedi kahvaltıda birşeyler de kendine geldi.

Bu arada tıkanan tuvaletle uğraştım. 

Kızım çekmeceye parmağını kıstırdı. 

Bir yandan kahvaltıyı hazırlamaya çalışıyorum. 

Saat olmuş 10. 

Ne ara geçti o 3 saat acaba... 

Evet, mutlu pazarlar efenim. En kötü günümüz böyle olsun deniyor galiba. 

Buna da şükür. 

Ne diyelim. 

....




10 Aralık 2020

Kelime Oyunu 2 - Dedemin Masalları

 

Benim dedem, küçükken bana çok güzel masallar anlatırdı. O ölünce o masalları bir kitap haline getirdim. Dedem artık sadece bana değil birçok çocuğa masal anlatabiliyor.
Dedemin bu masalları bazen hayal bazen gerçek ile karışık olurdu. Hayalgücü o kadar genişti ki, kocaman bir çocuk gibi.
Ömrü orda burda geçmiş dedemin. Misal çocukluğunu Avustralya da, gençliğini Irlanda da geçirmiş dedem. Orada küçük bir kitap dükkanı açmış kendine para kazanmak için. Kitapların yarısından fazlası Türkçe olunca pek kazanamamış ama pes etmemiş bundan.
Aşkı ve ayrılığı Irlanda da yaşamış. Tutku dolu bir aşk yine tutkuyla bitti derdi. Ama ananeme olan aşkının yeri ayrıydı. O benim  kırmızı ışığım derdi. Yani son durağı. 
Ananem ölürken mutluydu der. Dahada yaşardı da zamanında  içtiği viskiler çürüttü onu der durur aklına geldikçe. 
Ne ananem ne ben doyamadık dedeme. 
Şimdi gözünde gözlüğü, elinde dedemin masalları kitabı. Hem ağlar hem söylenir dedeme. O ömre neler sığdırdın sen Hakan....

....





7 Aralık 2020

Tam Iyiyim Derken...

Bir ay önce doktora gitmiştim. Kan değerlerime ve vitaminlere bakılsın diye. Acayip yoruluyordum. 
Sadece D vitamini eksik çıkmıştı. Ilaç verdi. Aksatmadan içiyorum. 
Bugün ilk kutu bitince ikinciyi yazdırmak için aile hekimine gittim. Yakın yer. Çok da beklemedim. 
Ama yine yoruldum yine yoruldum ben. Artı birde elimde ödem oluyor yorulunca bunu farkettim. Yada kilodan ellerim büyüdü de ben farkında değilim. Komik. Ezcanede tartıldım. Yine kilo almışım vermek şöyle dursun. Onada bir canım sıkıldı zaten.
Sırtımda ağrıyor sankim. Halbuki ben iyiydim. Toparlamıştım kendimi. Mutluydum. Herşey gözüme güzel görünüyordu. Kışlık eteğim olmuştu totoma. Nasıl kilo almış olabilirim ki ben. Bu işte bir hata olmalı. Böyle kendimi avutayım biraz. 
Spor ve egzersiz yapmak istiyorum da kendimde o gücü bulamıyorum nedense. Yaptığım o zamanlar nasıl yapmışım acaba.
Bu sırt ağrısı da soğuk yedim galiba ondan. Zira giderken ince giyindim. Neyime güvendim acaba. Rüzgar soğuk esiyordu. Çabuk geçer Inşaallah. Tam toparladım derken olmaz olamaz. Bunu bana yapamazsın bedenim. Beden sağlam olmalı ki ruhum da ayakta kalsın. De mi ama... 
.....



Görüşelim efenim
Sağlıklı günlerde. 
Bu ara ne yazsam beğenmiyorum. Yayınlamadan duruyor öyle. Sonra yine okuyorum ve siliyorum. 
Böyle bir iç dökeyim dedim. Baktım orda burda dökülüyorum. Gerçi dost var düşman var. Ünüm dağları aşmış. 🤣
...