24 Şubat 2021

Kelime Oyunu 13

 

Noter Katibi

Zamanın birinde, bir küçük sahil kasabası varmış.  Bu kasabada herşey ve herkes kayıt altına alınırmış. Kasabanın ortasında, kocaman bir bina yapılmış. Binanın tamamı noter olmuş. Tüm kayıtlar bu noterlik tarafından tutuluyormuş. Her işin ayrı odası varmış. Her odanın ayrı bir arşivi. 

Kasabanın yarıya yakını da bu noterde çalışıyormuş. Her işin çalışanı farklıymış. Misal biri yenidoğan kayıt yaparken ölüm kaydını da yapamazmış. 

Bu noterin en işlek bölümü ise aşk kayıt bölümüymüş. Bu bölümde yeni çalışmaya başlayan bir kız varmış. Özellikle bu bölümü istemiş. Oysa herkes çok yoğun diye bu bölümü istemezmiş. Bu kız ise hiç aşık olmadığı için aşkı çok merak edermiş. Aşıklara bakmak, aşklarını dinlemek onun için bir keyif imiş. 

Günlerden bir gün. Iki aşık gelmiş yine. Elele, gözgöze. Demişler ki, biz aşkımızı onaylatmaya, kaydını yaptırmaya geldik.

Tabi demiş noter katibi genç kız. Hemen iki form uzatmış ikisine ayrı ayrı. Bunları doldurun demiş. Aşıklar karşılıklı oturup başlamışlar doldurmaya. 

Formun biri kişisel bilgiler içinmiş. Diğeri de aşk üzerine. Nerede nasıl tanıştıkları sorulurmuş meselâ. Sinema, park, restoran, aile arasında diye seçenekler varmış formda. 

En son aşklarına ne kadar süre verecekleri sorulurmuş. Ay ve yıl olarak seçenek varmış 12 ye kadar. Bazen bu formu dolduran aşıklar oracıkta anlaşmazlığa düşer, kayıtlarını  yaptırmadan ayrılıp giderlermiş. Ama noterlik onları bile kayıt olarak tutarmış. 

Gelen aşıklar sessizce formlarını doldururken kapıdan yaşlı bir çift girmiş. Genç katip onları görünce, bunların aşkları daha heyecanlı ve güzeldir diye düşünüp genç aşıkları başka katibe bırakıp yaşlı çifte buyrun demiş. 

Yaşları hayli var olduğu belli olan bu çift, birbirine bakıp şöyle demiş;

"Bizim aşkımız zaman aşımına uğradı. Tazelemek istiyoruz." 

Genç noter katibi şaşkın şaşkın bakakalmış bu yaşlı çifte. Şimdiye kadar duyduğu en ilginç en sıradışı kaydı yapacak olmanın heyecanı ve gururu sarmış bedenini. Hayranlıkla bakıp iç geçirmiş kendince. Ben böyle bir aşk yaşarmıyım ki diye düşünmeye başlamış bile.

Formlarını vermiş ellerine ama ikiside çok yaşlı olduğundan formu dolduramamış. Katip onlara bu konuda  yardımcı olmuş. O sormuş Onlar hiç düşünmeden birlikte cevaplar vermişler. Nerede tanıştınız sorusunda sinema demişler. Ama erkek söze devam ederek, o gün sinema filmi değil kukla gösterisi vardı ama, demiş. Kadın gülmüş. Bunu illâ belirteceksin değil mi her seferinde, demiş. Adam, elbette demiş elbette. Senin kukla sevdan olmasa o gün benim yaptığım kuklaları izlemeye gelir miydin hiç, demiş. 

Genç katibin hayranlığı dahada artmış bu çifte karşı. Dahada özlem duymuş böylesi bir aşka. 

Akşam olmuş. Tüm dosyalar arşivlere taşınmış. Herşey bitmiş, çıkmaya hazırlanırken patronu gelmiş yanına. Tebrik ederim, bu ayın elemanı siz oldunuz, bugünkü yaşlı çift size bir hayli yüksek puan vermiş, demiş. Tekrar tebrik etmiş ve eklemiş,

"Yarın resminiz ve unvanınız duvarda asılı olacak. Iyi akşamlar," demiş ve gitmiş. 

Kız ise bu habere sevinmemiş bile. Aklı, o zamana sığmayan büyük aşkta kalmış. Hayaller kurakura evinin yolunu tutmuş genç katip. Bir gün kendi aşkını da tekrar tekrar kayıt altına almanın heyecanını yaşamak istiyormuş. 



...

.....



22 Şubat 2021

Önemli Bir Bildiri

Evet.

Bekleyip kararım değişir mi dedim. 

Yok değişmedi.

Artık yorumlara cevap vermeme kararı aldım. 

Yorum yapan, yapacak blogdaşları bilgilendirmek isterim. 

Bu konuda dahildir. 

Ona göre bilginiz olsun.

Bu ara yazmak isteyip okumak istemiyorum. Ama yazmak da nasip olmadı, kafamı toplayıp. 

Bu yazıyı da bilgilendirme olsun diye yazıyorum. Zira kendimden olaya bakıp, niye cevap gelmiyor diye beklemeyin istedim. 

Ne de olsa yorum ve okunma peşinde koşan bir bloggerim ....


....





18 Şubat 2021

Kelime Oyunu 12

 


Bir Kocada Aranan Özellikler 

Koca dediğin, çevresinde sevilen saygın bir adam olacak.

Koca dediğin, sakin olacak.

Koca dediğin,  güvencesi geleceği olan bir  iş sahibi olacak. 

Koca dediğin, haksızlık karşısında öyle çaresiz kalmayacak.

Koca dediğin, sade ve sadece adam olacak.

😂😂😂



Gelecek haftanın kelimeleri de bunlar. (Kocamın seçimidir. 😂 ) Kelimeler 4 tane imiş. Hiç uyarmıyorsunuz da. Düzenledim. 






16 Şubat 2021

Ağaç Ev Sohbetleri

"Sınırların Olmadığı Bir Dünya. "

Aslında sınırsız yaşamayı seviyoruz. 

Neden mi... ?

Reklamlar bile bu yoldan yürüyor da ondan. 

Misal, sınırsız internet verenler. Sınırsız konuşma ve mesajlaşma paketleri. 

Kahvaltıda sınırsız seçenek ve alım sunan restoranlar. 

Ne çok severiz bunları. Ilk tercihimiz olurlar hep.

Ama ne var biliyor musunuz tüm bu sınırsız seçeneklerin sonunda ?!

Tabiki bir bedel. 

O bedeli ödüyorsunuz ve o sınırsız imkanları kullanmaya başlıyorsunuz.  

Dünyadaki sınırları da eğerki birileri kaldırırsa elbetteki bir bedel isteyecektir. 

Ama dünyanın çoğunluğu bu işe olur gözüyle bakar, bedeli ne olursa olsun öderlerdi. 

Değil mi...

Sonuçta sınırsızlığı seviyoruz. Bedeli ne olursa olsun derecesinde üstelik. Bu bedel bazen ekonomik olsa da bazen başka bedellerde ödeyebiliyor insan.

Şayet, bu sınırsız imkanı bize dünya kendiliğinden sunmuş olsaydı tabi herşey başka olurdu.

Bedeli ödeyen biz değil dünya olurdu.

Her zamanki gibi. 

Özetle,

Sınırsız olmak demek,

Sonunda elbet birinin bir bedel ödemesi demektir.

Soru bu değildi galiba ama aklıma gelenler bunlar oldu.

Sınırsız bir hayal bile kuramadım.

İyi mi...

😂


...



14 Şubat 2021

Sevgi Bu da Değil Bence

Ezik, başını okuduğu dergiden kaldırıp;

"Sevgi neydi ? "

Diye sordu.

Sinik, başını bilgisayardan kaldırıp;

"Bilmem." 

Dedi. 

Ezik tekrar dergiye bakıp,

"Bence bu değil."

Dedi.

Sinik, başını bilgisayardan tekrar kaldırıp Eziğe baktı. Yerinden kalktı. Eziğe bir öpücük kondurdu. 

"Peki bu sevgi mi?"

Dedi.

Ezik, Siniğin gözlerinin içine bakıp,

"Bilmem."

Dedi.

Sinik,

"Bence bu da sevgi değil."

Dedi.

Masasına yöneldi. 

Ezik ardından bakarak;

"Sevgi emeğindi."

Dedi.

Sinik tekrar döndü ve ikinci öpücüğü kondurdu.

"Bu da aşk. "

Dedi.

......


.....





12 Şubat 2021

Oddbods

Hayatımıza mavi ve mor olarak girdiler. Bir balonun içinde.

Konuşma olmadan,  mimikler ve belirli ses kalıpları ile hazırlanmış  bir çizgi film.

Oddbods. 

Yedi ana karakterden oluşuyor. Her biri farklı bir renk ve karakter.


Pembe olan. Renginden de anlaşıldığı gibi bir kız. Pembe rengi seven. Duygulu. Sevecen. Oyuncakları da pek kıymetli.

Bir diğer kız karakter ise sarı olanı. Ama tam erkek fatma tarzında. Bilime meraklı. Çok çeşitli icatları var. 


Gelelim ilk tanıştığımız maviye. Grubun haylazı. Şakamatik tam anlamıyla. Sulu ve eşek şakaları ile hepsini deli etmeye bayılıyor. Ilk mor ile karşımıza çıksa da genellikle kırmızı ile beraber. 


Kırmızılım sana yandı canım, demek isterdim ama bu arkadaş tam öfke makinesi. Herşeye sinir oluyor. Öfke patlamaları yaşıyor. Ortalığı yıkıyor geçiyor öfkesi ile. Onu kızdırmak çok kolay. 

Mor olan arkadaş ise tam temizlik hastası. Titiz. Düzen manyağı bir tip. Bildiğin takıntılı. 

Yeşil ise bunun tam tersi. Iğrenç. Midesiz bir tip. Çöpte yemek bulsun yer. Evi pislik içindedir. 

Turuncu ise tam yıldız. Görünüşü onun herşeyi. Müzik tutkusu ve dans sevdası olan havalı arkadaş. 

Her biri ayrı bir karakter sizin anlayacağınız. Ve tabi hepsinin bir adı var. Her ne kadar konuşmuyor olsalar bile. Ama isimlerini ben aklımda tutmuyorum.

Bizdeki isimleri renkleri.  :)

Her ne kadar çizgi film desem de büyüklere de hitap ediyor bana göre. Zira öyle sahneler var ki, küçük çocuk onu anlamaz. Misal yeşilin iğrençliklerini. Öyle şeyler yapıyor ki miden bulanır. Örnek verelim. Bir bölümde, sinema salonunu temizliyor süpürge ile. Süpürgeyi mısır patlatma makinesine bağlamış. Çöpün çoğu mısır tabi sinemaya hani. Sonra topladığı o çöplerle dolu mısırları tekrar millete ikram ediyor. 

Kısa kısa bölümleri hem de uzun süreli bölümleri var.  Tabi bu 7 ana karakterden hariç karakterlerde oluyor. Onlar ise gri renk oluyor. Tabi birinin anne babası değilse. Öyle ise aynı renkte oluyorlar. 

Didişip dursalarda çoğu zaman dostluk hep kazanıyor. 

Aslında filmi bile çekilebilir bence. Yani insanlı olarak. Nasılsa isimleri var zaten. Aynı mahalleyi yaptılar mı tamamdır. :)



Ve son olarak diyeceğim, bu üçlüyü bize teyzemiz yaptı. Çok yeteneklidir bu konuda. Maşaallah. 

....







10 Şubat 2021

Kelime Oyunu 11

Karşı Kaldırımdaki Çocuk 


 

Usulca kalktı yatağından. Gece annesi uyuyunca üstünü giyinmiş geri yatmıştı. Geç kalmak istemiyordu. Heyecanlıydı. Montunu değil de kapşonlu mevsimlik hırkasını giydi üstüne. Küçük sırt çantasını sırtına takıp, sessizce kapıyı açıp çıktı. Biraz bekledi. Ses olmayınca yola koyuldu.

Elleri ceplerinde, keyifli şekilde ana yola çıktı. Babasının dediği yer burası olmalıydı. Bir yufka dükkanı. Dükkân  kapalı idi. Içeri baktı. Önünde beklemeye başladı. 

Ama heyecandan yerinde duramıyordu. Üşüyordu da. Acaba heyecan mı yoksa sabahın ayazı mı üşütüyordu Onu. 

Yufkacının önünden az ilerdeki bakkalın önüne geldi. Gözü de bir yandan yolda idi. Babası gelince hemen koşmak istiyordu yanına. Gözü gelen geçen arabaların içinde babasını arıyordu. Geçen otobüslerin içindeki yolcularda ona bakıyordu. 

Bayadır bekliyordu. Babası yoktu hâlâ ortada. Olduğu yerde artık sıkıldı karşıya geçti. Belli bir süre de orda dolandı durdu. Artık umudu tükenmişti. Tam o esnada karşıdan bir köpek geçtiğini gördü. Koşarak yanına yaklaştı. Başını okşadı korkmadan. Köpekte ona usulca memnuniyet yanıtı verdi.

Köpekle oyunlar oynarak eve dönüş yolunu tuttu.

Babası yine sözünü tutmamıştı. Oysa bu sefer daha çok inanmıştı geleceğine. Zira hava güzeldi, sabah soğuk olsa da. Yağmurda yoktu ki yine bahane etsin. Acaba ne olmuştu ki.

Eve girdiğinde annesi uyanmıştı. Hemen nerede olduğunu sordu. Çocuk, babam dedi sadece. Annesi de sustu. Yanakları elleri buz gibi olmuştu oğlunun. Üşümüşsün yavrum, diyerek sarıldı. Öptü soğuktan al olmuş yanaklarından. Hemen sana ıhlamur kaynatayım da iç, ısın yavrum benim, dedi. Hemen mutfağa geçip hazırlığa başladı. 

Ihlamur hazır olunca oğluna verdi ve bugün fazladan iki sayfa okuyacaksın dedi. Tekrar öptü kokladı oğlunu. 


..........


Normalde hikâyelerime not iliştirmem ama bu hikâyenin gerçek bir yanı var. 

Geçtiğimiz pazar günü, sabah saat sekizde camdan öylesine bakarken bir çocuk gördüm. Sırtında çantası, üstünde şapkalı hırkası. Kısıtlama da var. Sabahın o saatinde dışarıda ne işi olduğunu çok merak ettim doğrusu. Hikayede de geçtiği gibi karşı kaldırımda yufkacının önünde bekledi uzun süre.  Sonra karşı tarafa geçti. Dakikalarca izledim Onu. Karşıya geçince tabi görüş alanımdan çıktı. Bir saat sonra yine tesadüfen gördüm. Geldiği yoldan geri yanında bir köpekle oynarak gidiyordu. Gözden kaybolana kadar izledim yine.

Yanına gidip konuşmayı çok istedim ama yapamadım. Neden niye kimi beklemişti ki o soğukta tek başına. 

Aklımda oluşan bir ihtimali de böyle hikâye yaptım. 

Daha önce yazacaktım ama fırsat olmadı. Sonra kelime oyunu ile yazarım diye bu güne kaldı. 

Sizce ne olmuştur. 

Aklınıza ilk ne geldi gözünüzde canlanınca?

....



6 Şubat 2021

Sinirler Havada

Hamsiler tavada değil ama 


Pasta önümde yiyorum. 

O çizgiden itibaren yiyorum, korkmayın. 

Niye korkacaksanız artık bilmiyorum. 

Mide benim

Kilo benim

Sinir benim

Öyle böyle değil ama 

Baya baya bağırıp çağırıp haykırmak istiyorum şuan. 

Kendime yapıyorum biliyorum. 

Ama elimde değil. 

Herkes kafasına göre birşeyler kuruyor.

Suçlu sen oluyorsun. 

Hayret birşey 

Hayret birşey Hayret 

..............

.............

............

..........

........


4 Şubat 2021

Kelime Oyunu - 10




Anne Olmak mı ?



"Sana şimdi ne demeliyim bilmiyorum. Kafam öyle karışık öyle bulanık ki şuan. Tam gidiyordum elime tutuşturdular kağıdı kalemi. El kadar bebekdin. Ne diyecektim ki sana. Anlamazdın. Belki şimdi okurken bile 
anlamıyorsun beni.  Seni terkeden bir anneyi anlaman da beklenmemeli. 
Sana veda bile etmeyecektim güya. Şimdi ise sana bu saçmalıkları yazıyorum. 
Bunlar bir özür değil. Bağışlanma ise beklemiyorum bile. Ben ömrümde sevilmek nedir bilmedim. Ben seni doğurmak da istemedim ama senin kaderin doğmak imiş. En başta bunun için affet beni belki de. Çünkü bana sorsalardı ben doğmak istemezdim ki. Doğdum da ne oldu ki. Acılar çektim durdum. Dayak, işkence, istismar. Aklına gelen ne varsa gördüm bu yaşıma kadar. Yaşımı da büyük sanma. 23 yaşındayım. Doğduğum güne her sene küfürler savurarak girerdim bu yaşa kadar. 23. yaş günümde seni doğurdum. Doğduğum gün ölüm günüm olsun derken bir can daha kattım bu dünyaya. Ne komik değil mi?
Seni görmeden gitmekti niyetim. Bırakmadılar. Gör dediler. Kucakla dediler. Nasıl kucaklardım ki seni tek elle. Diğerini baba dölün olacak o vahşi yaratık satırla kesmişken. Ama merak etme sen. Seni ona asla bırakmıyorum.  Ben yoksam hayatında o da olmayacak merak etme.  Zira artık yaşamıyor. Seni benim yaşadığım cehenneme sürükleyecek kimse kalmadı. Sen mutlu ol. Inan annensiz ve diğer akrabaların olmadan daha mutlu ve güvende olacaksın. 
Şuan ağlıyorsun deli gibi. Odadaki kadınlar anladığını söylüyor. Sahi anladın mı ?
Bana birşeyler ifade edecek gibisin ama inan ruhum öyle yaralı öyle perişan ki. Anne olacak gücü kendimde göremiyorum. Hissettiğim son gücümle seni doğurdum. Ve bütün enerjim bitti. Üstelik nedir annelik, bilmiyorum ki ben. Tek bildiğim güzel şey, aklımda kalan şu cümle:
"Parmağının ucuna diken batsa senin canın daha çok yanar."
Düşündükçe içim ürperiyor. Hisseder miyim diye garip bir his kaplıyor içimi, bedenimi, ruhumu. Insan bilmediği görmediği bir şeyin acısını duyar mı ?
Sen benim içinde mutlu ol bu hayatta. 
Bir vedayı bile beceremeyip yazdığım şu satırlara bak.
Bana herşeye rağmen anne ol diyorlar. Hâlâ. 
Ben kendime bile güvenmezken , dört duvarın arasında hiç tanımadığım insanlara nasıl güvenebilirim sen söyle.
Hayat işte. Kimisi anne olabiliyor. Kimisi de sadece doğuruyor. 
Çok üzgünüm. Seni sadece doğuran olmak istemezdim. Ama anne olmayı bile çok gördüler bana. 
Hoşça kalasın benim parmağının ucuna diken batsa canım yanacak olan yavrum. Yani öyle umuyorum. Diliyorum. 
Hoşça kal....
.... "


Hazır mısın diye sordu bana.
Bilmem. Böyle bir şeye hazır olabilir miydi insan. Beni doğuran öz annemi yıllar sonra parmaklıklar ardında da olsa görmeye  ne kadar hazır  olabilirdim ki...
...

....







2 Şubat 2021

Mavi Renk Kek Mi ?

Yok canım bizimki biraz yeşilimsi oldu 😂

Bu rengi nasıl mı sağladım. Anlatıyorum. İyi dinleyin. Not edin. 😁
Bildiğiniz mor lahanayı kaynattım suyun içinde. Suyunun rengi iyice koyulaşınca kapadım. Renk mor gibiydi. Bir bardağa yarımı kadar koydum. Içine az karbonat attım. Zamanla maviye döner gibi oldu.
Kek hamurumu ise göz kararı hazırladım. Iki yumurta kırdım. Yaklaşık iki kaşık tereyağ. Bir bardak şeker. Portakal suyu, bir portakalın suyunun yarısını koydum. Kabuğunu rendeledim. Unu da yine yaklaşık iki bardak koydum. Akıcı bir kıvamı oldu. Birde tabi mavi renk suyumuzu koydum. 

Rengine aldanmayın. Dökünce mavi renk görünüyor 😂
Bundan biraz daha koydum rengini vermeyince. 
Gelelim esas konuya. 
Tat.
Tadı nasıl oldu acaba diye meraktasınız değil mi sayın okuyucu.
Karbonatı az daha az koysaymışım mükemmel bir yeşilimsi bir kek olacakmış. 
😂😂
Ama yenmeyecek gibi değil. Ben kekte kurabiyede  karbonatın verdiği o tadı sevmiyorum. Onun harici dediğim gibi herşeyi tutmuş güzel bir kek olmuş. Rengi hariç 😁
Niye mavi renk için uğraştım peki?
Evet evet
Sen anladın beni sayın okuyucu.
Oğlum havlunun üstünde mavi renk kek gördü. Istedi. Bende ona yeşilimsi kek yaptım. 
Yedi mi yedi.
Oh afiyet olsun.
Fırından mis gibi balkabaklı kurabiyelerde çıktı. 
Diyet mi...
O ne ki....
😂😂😂