26 Nisan 2021

Durum Modu Gevezelik



Bölüm bilmem kaç. 

Yeni döneme girdiğimden beridir aksatmadığım tek seri bu oldu. Zira geçen hafta başka yazı yayınlamadım. 

Neden mi?

Koptum yine. 

Tam kelime oyunu için birşeyler yazdım. Elimde telefon yerimden kalkacağım. Ekrana bir baktım ki yazdıklarım jet hızında siliniyor. Oraya buraya bastım ama kurtulamadı. Bende devreler yandı. Aklımdakini daha da dökemedim yazıya. Günler geldi geçti. Bak yine pazartesi. 

Gecede kalkamadım sahura. Yatmadan baya bir cips yemiştim. Bari kalkıp bir su içseydim iyiydi. Içim yanıyor şuan. Ve kendimi oruçlu hissetmiyorum kalkmayınca. Bugün ağzıma birşey atmasam iyi. Sanırım ömrümde ilk defa akşamdan oruç tutacağım. Emin değilim ama hatırlamıyorum böyle bir şey. Zaten bu sene sahurda sadece yoğurt ve hurma yiyorum. Ilk gece iki yumurta haşladım ama birini bile zor yedim. Bende vazgeçtim yemiyorum. Açlıkda olmuyor öyle. Hatta bir gün enerjime ben bile hayran kaldım. 

Ama şuan sıfır enerji mevcut. Zira  aklım başka yerlerde. 


  

19 Nisan 2021

Durum Modu Gevezelik

Bugün 19 Nisan.

Günün anlam ve önemi var sayın okuyucu.

Zira bundan 6 sene evvel, 19 Nisan 2015 de, saat 14buçuk sıralarında belediye başkanının sorduğu o mühim soruya, evet demiş bulunduk biz. 

😂😂

Amma uzattım lafı değil mi?

Evlilik yıldönümü de, geç.

Ama olmaz. Çene çalma modundayım şuan. Tam başlığa uygun mod. Yaşasın. 

6 yıl. Kimine çok kimine az bir zaman dilimi. Bana göre biraz çok biraz az gibi geliyor. Şöyle bir düşününce ne çabuk geçmiş. Sanki kısa bir zamanmış gibi. Ama değil. Koca bir 6 yıl geçmiş diyorsun sonra. 

Neler yaşanmadı ki bu yıllar içinde. En başta ve en mühimi de iki çocuk sahibi olduk. Eş durumundan anne babaya terfi oldu bu zaman içinde. Az birşey değil zira bu. Rabbim cümlesini korusun. İsteyene de hayırlısıyla sağlıcakla nasip etsin. 

Şu sıralar kızımla ilgili başım dumanlı. Detaya girmek istemiyorum. O iyi merak etmeyin. Sadece sanırım herhalde galiba benim anneliğimi kendince sorguluyor. Sabrımın sınırları ne kadar, merak ettiği de aşikar ne yazık ki. Geçecek İnşaallah bu günlerde. Sabır lazım bana o kadar. 

Ramazanın ilk haftası bitti bile. Ben ise bu haftayı yine boş geçirdim. 

Turşunun birini açtım ama yiyemedik. Zira bir acılık tat vardı. Sanırım karnabaharın kendisi acı idi. Ona ayrı üzüldüm. Morlahanayı daha açmadım. Bir yanım onunda olmamasından korkuyor galiba. Hep unutuyorum. 

Unutmak demişken, aklıma taktığım bir mevzu varsa unutkanlık oluyor bende. Bildiğin iki saniye öncesini unutuyorum. Kalıyorum öyle, ben ne yapacaktım, niye buraya geldim, niye dolabın kapağını açtım gibi basit ve anlık soruların yanıtı olmuyor. Bazen çabuk hatırlıyorum bazen uzun sürüyor hatırlamak. 

Nette eski kazaklardan yolluk yapılıyordu. Aslında aklımda onlardan kendime uzun ve cepli hırka yapmak da var ama yolluk da yapabilirim. Zira girişteki halı beni deli ediyor. Tam eziyetlik tam. Öyle bir yapısı var ki üzerinde kıl tabakası oluşuyor. Süpürmek bile kafi gelmiyor. Kan ter içinde kalıyorum onu süpürürken. Onu kaldırmak ve bir daha sermemek istiyorum. Parke süpürüp silmek onu temizlemekten kat kat kolay olur. 

Vakaların artmasından, hastalıktan dolayı bayadır anneme de gidemedim. Gittiğim tek yere de gidememek moralimi bozuyor. Ona ayrı üzülüp kafamı takıyorum. Ev kuşu olan ben bile bunaldım. Herkesten uzağa gitmek. Hiçbirşey düşünmeden saatlerce tek başıma kalmak istiyorum. 

Egsersiz yapmayı bırakalı aylar oldu. Hep istiyorum yapmayı ama o gücü bulamıyorum kendimde. Iki hareket yapsam, sanki yorgunluktan gebereceğim ve öylece yığılıp kalacağım olduğum yere. Öyle zor böylesi saçma bir moddayım egsersize karşı. Oysa durum böyle olmayacak biliyorum. Ama yapamıyorum işte. Şu göbekten kurtulacaktım oysa....

Neyse..

Bu düşük mod halinden bahsetmek bile moralimi düşürüyor ne yazık ki. 

En iyisi burda bitirmek.

Sanırım aklımdakileri yazdım. Kalanlar varsa da şansına küssün artık.

....

.....





16 Nisan 2021

Güzel Bir Gün

 


Karı koca, oturmuş konuşuyor. Konuşuyorlar ama karşılıklı değil. Kadın başka birşey anlatıyor. Adam bambaşka birşey. Ama ikisi de kızgın. Ve dahası üzgün de biraz. Günleri güzel geçmemiş belli. 

Kadın, bugün ilk kez katıldığı gün aktivesinde yemekleri beğenilmediği için gelenlere kızmış. Hatta biri neredeyse hiç yememiş. Zira alerjisi varmış. Kadın hatır için yer insan, bir tadına bakar, diye söyleniyor. 

Adam, halı saha maçından geliyor. Yenilmişler. Hâlbuki kendi gol bile atmış. Ama ofsayt diye vermemişler. Baklava yiyememiş. Hakeme kızgın. Ona kırmızı kart vermiş. Hakkım değildi, diye söyleniyor. 

Kapı açılıyor. Takım marşını coşkuyla söyleyerek içeri evin oğlu giriyor. O da maçtan geliyor. Üstü başı toz ve kir içinde. Ama neşesi yerinde. Gözleri parlıyor mutluluktan. 

"Oğlum, bu halin ne? "

"Maç çok çetin geçti anne. Sarı kart gördüm. Az daha kırmızı olacaktı. " 

Baba, bunu sevinçle söyleyen oğluna;

"Sarı kart iyi birşey değil, biliyorsun değil mi oğlum?"

"Biliyorum baba. Ama ilk sarı kartım baba. Çok heyecanlıydı. Birde gol attım.  Tam sevinçten bağıracağım, derken hakem ofsayt dedi biliyor musun?"

"Of oğlum sorma banada aynı oldu. Deli oldum sinirden."

"Golüm ilk kez ofsayt sayılmış baba. Ne deli olması. O sevinç bir anda şaşkınlığa dönüşüyor ya, ne acayip bir duyguymuş. Hakem ofsaytı anlattı. Anlaştık. Bundan sonra ofsayta gol yedirmek yok baba." 

Babasına çak işareti yapıyor. Baba şaşkın şaşkın karşılık veriyor. Çocuk annesine dönüp;

"Anne bugün takımda hiç cevizli baklava yiyemeyen bir çocuk vardı. Alerjisi varmış. Ama meğer takım kaptanı biliyormuş da ona fıstıklı yaptırmış. Bende ilk kez fıstıklı baklava yedim. Cevizli gibi değil ama güzeldi. Çocuğa tadına baksan az olmaz mı dedim. Alerjisi yüzünden yüzü kızarıp şişiyormuş. Çok dikkat etmesi lazımmış. Insanın alerjisi olması ne kötü değil mi anne? Iyiki alerjim yok hiçbirşeye. Sonra insanlara hep dert anlatmak zor olurdu değil mi? Çoğu da anlamaz, birşey olmaz der  dururdu. Takımda bir çocuk ısrar edecek oldu da kaptan ona durumu anlattı. Sonra hep birlikte baklavayı yedik. "

"Kazandınız yani aferin oğlum. "

"Yoo baba kaybettik biz. Ama baklava bu hepbirlik yenir, ki tadı gelsin. Damağında tatlı bir hoşluk bıraksın."

Karı koca birbirlerine bakıp öylece kalıyor. 

Çocuk marşını tekrar coşkuyla söyleyerek banyoya doğru gidiyor.

....

......

..........




12 Nisan 2021

Durum Modu Gevezelik

Pazartesi muhabbeti var de mi...

Ama moralim hiç yok benim bugün. Aslında birkaç gündür. Sebebi birçok şey aslında ama sadece bir şey. 

Anlatmak istesem de vazgeçtim. 

Birazda rahatsızım aslında. Cuma ve cumartesi boğazım acıyordu. Dün öksürük başladı. Kuru öksürük. Bugün sabah yine var gibiydi ama geçti o da. Böyle bakınca korona gibi duruyor. Ama hep evdeydim. Perşembe pazara gittim. Ki gidip gelirken ayaklarımdan acayip üşüdüm. Gelince de birşey yapmadım. Sabahında boğazım acıyordu zaten. Üşüttüm mü boğazım acır direk. Oğlumda aynı. Zaten kötü ne huyum varsa almış. Kız desen ayrı âlem. O kadar zıtlar ki. Geçen onlara bakıp zıtlıklarını düşündüm. Nasıl kardeş bunlar ya, demedim değil  :))

Günlerim iyi ve verimli değildi bu hafta. Sinirli ve hastalıklı geçti. Bu hafta yine ve hatta şuan canım yine içli köfte istiyor. Dolaptan çıkarıp pişirmek istiyorum. Ama o tadı aklıma geliyor. Vazgeçiyorum. Git gellerdeyim anlayacağınız üzre. Bakalım akşama var daha. Ama bu bezgin ruh halimle kesin yapmam ya neyse...

Sinirli iken, önceden sinirimi bozan insanı gördüğümde, herşeyi beni rahatsız ediyor. Yaptıkları söyledikleri geliyor aklıma herhalde. Bugün meselâ, blogları dolaşırken, böyle sinir olduğum birinin yorumu beni acayip sinir etti. Hatta cevap vereyim dedimde yapmadım. Neyseki öfkemle hareket eden bir insan değilim. 

Aslında öfkeli yada sinirli bir insanda değilimdir. Yani çabuk sinir olan o tiplerden değilim. Yorgunsam  daha çabuk sinir olurum. Yakın olduğum kişilere daha çok sinirlenirim. Ve bunları şimdi niye anlatıyorum bilmiyorum. 

Bazen kimsenin beni anlamadığını düşünüyorum. Herkesin ...

Neyse burda bitirelim. 

.....

Hayırlı Ramazanlar olsun Inşaallah. 

Rabbim şükür kavuşturdu. Güzel günlere vesile olsun Inşaallah. 

....

......


8 Nisan 2021

Kelime Oyunu 19


 Ertelenen Hayaller


Küçük bahçeli bir ev. Önünde geniş verandası. Bahçe kapısından verandaya kadar patika yol. Yolun kenarı rengarenk akşam sefaları ile âdeta çit gibi kapatılmış. Bahçenin kenarında  sıralı  beyaz zakkumlar. Evin bir yanında kocaman bir erik ağacı. Yana uzanan kalınca dalında bir salıncak. Az berisinde oturaklar. Yazın sıcağında hararet basınca gidilecek bir liman. 

Diğer yanında sırasıyla biber, patlıcan ve mısır. Veradanın bir kenarında boylu boyunca çilekler. Kapıda kapaklardan yapılmış el emeği sineklik.

Içeride oturmuş 30 senelik evli, Hikmet bey ve Nimet hanım. Televizyonda eski sahil güvenlik dizisini izliyorlar. 

"Size yine hararet bastı herhalde Nimet hanım. İç çekip duruyorsunuz belli bir süredir. "

"Şu kumsalın güzelliği. Denizin çekiciliği. Özledim ben o kokuyu Hikmet bey."

"Şimdi David dururken kuma denize çekici demekte ayıp olmasın Nimet hanım. "

"Asıl sizin yanınızda Davide çekici demek size ayıp etmek olur Hikmet bey. "

Öper karısının mis kokulu saçlarından. 

"Özledin biliyorum. En az o haylaz torunlarını özlediğin kadar özledin denizi. Diziyi açtığın ilk an anladım ben. Ama elden de birşey gelmiyor Nimet hanım. Bu korona illeti bitmeden denize de torunlara da olan hasret bitmez."

"Bari torunlar geleydi Hikmet bey. Onların hasreti bitseydi. Aşı olduk işte. Niye gelmezler ki hâlâ. "

"Eee... ikisini de doktor eden biziz Nimet hanım. Bilemedik böylesi günlerin geleceğini... Aşı olduk olmasına da tehlike bitmedi ki ... bulaştırma riskimiz var hâlâ... Sen hele şu erikler gibi dallarında heba olmadan çilekleri toplada reçel yap olmaz mı?"

"Dizi bitsin de."

"Kapama kendini dört duvara. Çık bahçeye. Dua edelim de böylesi evimiz varmış. Apartman dairesinde oturuyor olsa idik geçmezdi şu günler geçmez..."

"Eline emeğine sağlık. Minik bir orman oldu sanki bahçe Hikmet bey. "

"Seninde eline emeğine sağlık Nimet hanım. O bahçeyi güzel eden sensin. "

"Sen ve o tatlı dilin. Hayat sensiz pek tatsız olur Hikmet bey. Sakın beni tatsız tutsuz eyleme şu dünyada. "

"Sende beni Nimet hanım sende beni... "

Yerinden kalkar ve eline bir leğen alıp verandaya çıkar Hikmet bey. Peşine de Nimet hanım çıkar. 



....

......

........


5 Nisan 2021

Durum Modu: Gevezelik

Kaldık bu saate. Ama geldim. 

Cumadan beri dolma sarıyorum. Devamlı olmasa da sarıyorum yani. Bugün bitti şükür. Dolabta yer açmak için çıkardım. Bayada varmış. Cuma yemeğe pişirdim. Buzu çözüldü geri koymayayım dedim. Ara ara sardım. Bugün bitti. Pişirmeden koyacaktım. Sonra dedim kendime, geri koymamak için uğraştın. Tencereye alıp pişirdim bende. Cumadan kalanları da koydum. Üç kap dolma hazır. Oh mis. Ramazana arada yeriz afiyetle İnşaallah. 

Yapmaya üşenip hazır yapılmışını alayım dedim. Pişman oldum. Ne mi? Içli köfte. Yapmayı beceremiyorum diye almak iyi fikirmiş gibi gelmişti ama damak tadı farklı oluyor işte. Yapan yabancı değil. Ama benim yaptığımın şekli bozuk olsada tadı daha lezzetli imiş. Bir kere ilk tuzsuz geldi. Ki çok tuzlu yemeyiz de biz. Birde kıyma kokusu geldi. Soğanı vardı ama kıymanın o çiğ kokusu gitmemiş. Baharat yoktu ondan herhalde. Bilmiyorum. Maydanoz da yoktu. Ben yemeklere, pulbiber, karabiber ve kimyon üçlüsünü illâ koyarım. Çocukların yediği yemeğe kararınca. Sadece bizim yediklerimize de bolca koyarım. Damak tadım alışmış galiba. Halbuki gece rüyalarıma girmişti. Pişirdim pişirdim durdum rüyamda içli köfteleri. O derece hayaller içindeydim ben yiyeye kadar. Düşünün artık nasıl hayal kırıklığı yaşadığımı.  :(

Kırkayak paniğinden beridir evde kırkayak görmemiştim. Geçen gece çocuk kucağımda, mutfakta denk geldim. Işığı açınca kaçacak yer aradı. Gitti bulaşık makinesinin altına. Sonra gelde uyu. Huylandım. Sanki evin her yerinde onlar var. Fır fır dolanıyorlar karanlıkta. Iyykkk...

Başka neler var bakalım.... hımmmm...

Okula ara verdik. Oğlumunda canına minnet. Sormuyor bile artık okulu. Şimdi gidiyoruz desem kesin yine gitmem diye ağlar. 

Turşu kurdum bu zamanda. Karnabahar ve mor lahana. Karnabahar ile seviyeli olan ilişkimiz bu sayede sevgi yumağı oldu diyebilirim. Turşusunda o tadı hiç yok. Biz sevdik turşu halini. Deneyin belki sizde seversiniz. Mor ise eşimin isteği. O da güzel oluyor. Sert ve kütürlüğü gitmiyor.

Şimdilik bu kadar. 

Yayınlayayım da pazartesi bitmeden 🤣

....



1 Nisan 2021

Kelime Oyunu 18

 


Minik Güneş 'in Duası 


Güneş, 5  yaşında, sapsarı saçları, bal rengi gözleri olan, akıllı mı akıllı bir kızdı. Ama bu günlerde biraz üzgündü. Annesi hastaydı. Ve yanına gidip ona sarılamıyordu. Yanına yaklaşmayı bırakın da odaya girmesine bile izin yoktu. Evde babası da maskeyle dolaşıyordu.  Oysa Güneş annesini çok özledi. Bu soğuk günlerde annesinin koynunda hem ısınmak hem mutlu mutlu uyumak istiyordu. 

Geçen gün dedesi geldi. Babası ona niye geldin diye kızdı hatta. İnsan babasına kızar mıydı hiç diye düşündü. Kızardı elbet dedi. O da bazen babasına kızardı ama belli etmezdi pek. Sonra zamanla geçerdi kızgınlığı. Gider öperdi babasını. Babası da şaşırırdı bu öpücüğe. 

Dedesi geldiğinde annesinin hastalığının sebebinin Güneş olduğunu söyledi. Babası ona olmaz dese de dedesi ısrarla sebebinin Güneş olduğunu söyledi durdu. Güneşin  çocuk olarak taşıyıcı olduğunu, virüsü eve taşıdığını söyledi. Güneş bunları duyunca o bal rengi gözlerinden boncuk boncuk yaşlar döküldü. Annesini cidden o mu hasta etmişti yoksa? Yoksa Güneş artık herkesi hasta eden ucube bir yaratık mı olmuştu ki? Bunları düşünüp ağlarken babası gelip onu teselli etti. Ona sevdiği çikolatadan verdi mutlu olsun diye. Güneşte o an herşeyi unuttu. Çikolatasını yemeye başladı. 

Günler geçtikçe Güneş annesini daha çok özlemeye başladı. Kimsede gelmiyordu. Gelen olsa babası kapıdan içeri sokmuyordu. Kendi işe gitmiyor Güneşi de okula göndermiyordu. Ne sıkıcı günlerdi. Arada dedesinin lafı aklına geliyor yine üzülüyordu. Yaratık olma hissi onu korkutuyordu. Annesine arada odanın kapısından bakıyordu açık bulursa. Sonra annesinin ona öğrettiği bir şey aklına geldi. Mutluluktan yüzü gözü ışıldadı. Ama annesinin yanına girmesi lazımdı. Bu nasıl bunca zaman aklına gelmemişti ki. 

Akşam olunca sessizce yatağından kalktı. Minik ayaklarıyla minik minik adımlar atarak babasını kontröl etti. Bilgisayar başında oturuyordu. Hemen kalkmazdı. Sevindi. Yine sessizce annesinin yattığı odanın kapısına geldi. Tüm cesaretini toplayıp, son defa etrafa bakıp içeri girdi. Annesinin baş ucuna geçti. Güzel yüzlü annesi uyuyordu. Usulca eliyle yanaklarına dokundu. Elini tuttu iki eliyle. Sonra başladı annesinin ona öğrettiği duayı okumaya.

"Allah'ım sen bu minik kulunun duasını kabul edersin. Annemi iyileştir. Ona şifa ver. "

Artık uykudan gözleri kapanana kadar tekrar etti duasını. Isterdi ki burada annesinin yanında uyusun. Ama yarın uyurdu. Çünkü annesi iyileşirdi artık. Odasına gitti. Mutlu bir şekilde derin bir uykuya daldı. 

Sabah yanağında bir  öpücük hissetti. Zar zor gözlerini açmaya çalıştı. Başını döndürdü. Uykudan mahmur gözleri birden kendine geldi. Karşısında annesi vardı. 

"Annem.. canım annem.. "

Diyerek atıldı annesinin kollarına. Anneside ona sarıldı büyük bir özlemle. Uzunca  zaman öylece kaldılar. Doyamadılar birbirlerine. 

"Biliyordum iyi olacağını biliyordum. Tüm gece dua ettim öğrettiğin gibi."

Bal rengi gözleri ile sevinçle bakıyordu annesine Güneş. 

"Adı gibi güneş renkli sıcak kanlı kızım benim."

Tekrar sarıldı annesine. Öptü öptü kokladı. 

......

....