30 Mart 2021

Z.U.nun Doğum Hikayesi

30 Mart 2018. 

Doktor kontrolüm var. Ve ben artık doğurmak istiyorum. Sancım ve ağrılarım çok oluyor çünkü. 39.haftaya günler var sadece. Yani 38 bitmiş 39dayım. Zaten sezeryanda 39 bekleniyor. 

Saat 3 gibi hastaneye geldik. Doktor önce nts istedi. Benim sonuçlar bu şekilde. Anneler görünce anlar durumu.

Sonra bana haftaya çarşamba gel dedi doğum için. Ben dedimki bugün olmaz mı ben hazırım. Biz hazırız. Eşyalarla gelmişiz tam takım. 

Yemek yemediğimi söylüyorum ama bir elma yedim diyorum. Evet açlığa dayanamamıştım artık napıyım. Anestesi uzmanı neyseki sorun olmaz dedi de biz doğum için hastaneye kayıt yaptırmaya başladık. 17.30da ameliyata alındım. 6ya 10 kala kızım dünyaya geldi. Ama ilkten ağlamadı. O süre öyle uzun geldi ki bana. Biliyorum, belden aşağı anestesi verildi. Bekliyorum ki çocuğumun sesini duyayım. Ve duydum. Ağlamaya başladı. Rahatladım. 

Yanıma getirdiler minik kızımı. O an çok sessizdi ama sonrasında çok ağladı. Gazdan çok çekti. Çok uykusuz kaldı. Uykusuz bıraktı. Aç bıraktı. Ama hepsi geçti çok şükür. 

Yerinde durmayan, cimcime bir kız oldu başıma. Ya yerde idi ya yukarda. Evdeki düzeni alt üst etti. Hâlâ da belli süre sesi çıkmasın hemen peşine giderim ne işler karıştırıyor diye. 

Merhametli koca yürekli kızım, iyiki doğmuşsun.

Rabbim ömrün boyunca sağlık mutluluk ve başarılar nasip etsin Inşaallah. 


🥰🥰🥰


29 Mart 2021

Bonibon Makinesi

Pazartesi gevezeliği yapalım önce de mi ama. :))

Geçen hafta çocuğun okulunda başka sınıfta corona çıkmış. Bizim sınıfta da hasta uşaklar varmış. Bizde çocuğu göndermeme kararı aldık. Şükür bir hastalık belirtisi de olmadı. Tabi benimki okula gitmiyorum diye sevindi. Sabahta gideceğim diye üzülmedi değil hani :)))

Pazar günü mutfakta karınca yuvası aradık eşimle. Bulaşık makinesiyle buzdolabının arkalarına baktık ama yoktu. Bence fırına yakın  yerde yuvaları. Zira fırına bile girmişlikleri var. 

Temizlikte çıktı aradan. Sonra yıllardır tezgahın üstünde olan çöp kovasını da tekrar yere indirdim. Karıncalar onada gelip duruyordu zaten tezgahta. Iyi oldu. Tezgahta açıldı. Bende baktıkça açılıyorum valla 😁

Sonra börek yapmaya koyuldum. Içi için soğan doğrarken sağ orta parmak hafif kesildi. Ilkten kanamadı. Hamura el atmadan kontrol edeyim dedim bastırınca kanamaya başladı. Eldivende yok. Mecbur sol elle yoğurdum. Solak olmanın avantajı bu işte  :)))

Sabahta çatalı tutamadım acıyordu değince. Canım kıymetli biraz :))

Dün birde oğlumun günlerdir istediği bonibon, onun deyimiyle bonbon, makinesi yapmaya koyuldum. Akşam bitmişti ama çocuğun istediği gibi olmamıştı. Sabah okuldan dönünce bu hale getirdim. Beğendi. Istediği gibi delikten bonibonlar dökülüyor. 


 Öndeki kırmızı çubuğu çekince alttan bonibonlar dökülüyor. 

Malzemeler ise şöyle efenim. 🤣 çok iş becerdim ya tarif vereyim birde. Eksik olmasın. 

1buçuk litrelik boş su şişesi. Boş şeker kutusu ve bir adet dondurma çubuğu. 

Boş şeker kutusunun altını deldim. Bonibon geçecek kadar. Dondurma çubuğu ile açma kapama mekanizması oluşturdum. Altına da su şişesinin alt kısmından yer yaptım. Kaydırak gibi. Bonibon kayıp geliyor bu sayede efenim. 

Üstünü de eva ile kapladım. Nette gördüğü kırmızı idi. Bende kırmızı yaptım. 

Bizden bu kadar. 

🌷



....


27 Mart 2021

Gülmeyi Bilen Gözler 3

Bölüm 2 



Arabanın içinde Iraz ve eşi sessizce oturuyordu. Fırtına öncesi sessizlikti âdeta. Eşi Irazın yüzüne bakıp:

"Iraz, konuş benimle. Bağır çağır. Ama konuş. Susma böyle. "

Iraz yalancı bir gülümse ile:

"Bağırıp çağırayım öyle mi... Ne değişecek peki ben bağırınca. O kadın ben bağırınca  ayağa kalkacak mı?! .. hııı... söyle bana. Kalkacak mı ayağa? "

Sustu. Göz yaşları dökülmeye başladı gözlerinden. Parmağındaki yüzüğü ileri geri oynatarak konuşmasını sürdürdü. 

"Senin yüzündenmiş. Senin...."

"Bilmiyordum. Bilerek mi yaptım sanki. "

"Senin yüzündenmiş.... "

Yüzüğü çıkardı Iraz. Eşine uzattı. 

"Sen benim sevdiğim adam değilsin. Ben senin gibi bir adamla evli olmak istemiyorum. "

Evlerinin önünde onlara bakan küçük Irazı farketti. 

"O kızın yüzüne nasıl bakarım şimdi. Bile bile.. "

"Benim bir suçum yok ki Iraz. Ben gördüğümde gayet sağlıklı idi. Hem benimle..."

"Yeter!!!.. Sus dinlemek istemiyorum. Bitti anladın mı bitti. "

Yüzüğü eşinin yüzüne fırlattı. Arabadan indi. 

"Iraz dur. Doğacak çocuğumuzu da düşün. Beni ondan mahr...."

Fren sesi tüm sesleri susturdu birkaç saniye için. 

"Iraz.... !!!!!"

"Öğretmenim!!!... "

........

1 ay sonra. 

Küçük Iraz ve babası kapıda bekliyorlardı. Öğretmen Irazın avukatı,  eşinden bir mektup getirmişti. Avukat mektubu sesli olarak okudu.

"Sevgili Iraz. Herşey için üzgün olduğumu söylemem sanırım boş bir laf olacak. Seni çok seviyorum bunu bil. Ama sen beni görmek bile istemiyorsun. O halde istediğin olsun. Bende boşanmak istiyorum. Avukatıma tam vekâlet verdim. Bu şekilde olsun istemezdim. Sana şifa diliyorum. "

Odadaki herkes gizlice gözyaşlarını silmeye çalışırken, avukat öksürüp,

"Ne diyeceğimi bilemedim. Iraz hanım iyi misiniz?"

Iraz yattığı yerden başını sallayarak iyi olduğunun yanıtını verdi. 

Odaya giren hemşire ve bakıcılar sedyeyi hazırladılar. Iraz bugün hastaneden çıkıyordu artık. Geçirdiği kazadan sonra uzun süre yoğun bakımda kaldı. Günler önce uyandı. Yatağa mahkûm kaldığını, sadece başını oynatabildigini öğrendi. Eşi ise Iraz onunla konuşmadığı için o günden sonra bir daha gelmedi. Öğretmen Irazı, öğrencisi Iraz ve babası kendi evlerine götürmek için gelmişti. 

........

.......



Son.

.....



23 Mart 2021

Kelime Oyunu 17

Düğün Havası 


Minik Efrin çok heyecanlıydı bugün. Mahallede yine düğün vardı. Düğünleri çok severdi. Göbek atmayı da çok severdi Efrin. Hele ki düğün başlamadan pamuk şekeri satmaya gelen Hori ablasını pamuk şekerden daha çok severdi. Hori ablası düğünden evvel onlara mini konser verirdi şekerlerini hazırlarken. Efrin büyülenmiş şekilde dinlerdi her seferinde onu. Bazen düğün sahibi olanlar Horiyi kınada şarkı söylesin diye çağırırdı. Efrin atılırdı hemen gelir diye. Horide kırmazdı kimseyi. Önce ağlatır sonra herkesi coştururdu söylediği şarkı ve türkülerle. 

Efrinin düğünlere dair sevdiği şeylerden biride dağıtılan nikah şekerleri idi. Ama onları yemezdi. Büyükçe bir kutu edinmiş, onu güzelce süslemişti. Gittiği her düğünden aldığı nikah şekerlerini bu kutuda toplardı. Mahallede çok düğün olurdu. Efrinlerde hepsine giderdi. Hatta bir kere üç düğüne gitmişlerdi bir günde. Biri öğlen diğer ikisi akşam olmuştu. Öyle denk gelmiş demişti annesi. Aileler uygun günü hep o gün bulmuşlar. O gün Efrin çok yorulduğunu iyi hatırlıyordu ama çok da güzel eğlenmişti. 

Bugün olacak düğün nerede olacaktı acaba diye düşünüyordu. Hori ablası da gelirdi. 

Giyinmiş süslenmiş düğün saatini bekliyordu Efrin. Kulağına hiç müzik sesi gelmiyordu. Hâlbuki bundan önceki tüm düğünlerde mahallede sesten yer yerinden oynardı. 

Annesi babası da çıkınca daha mutlu oldu Efrin. Babası arabayı çalıştırdı. Neden düğüne araba ile gidiyorlardı ki? Annesine sorunca düğün yeri uzak dedi. Ondan ses gelmiyordu demek, diye düşündü. 

Mahalleden çıkmışlardı ama hâlâ gidiyorlardı. Sonra kocaman bir binanın önünde durdu babası. Indiler arabadan. Efrin, şaşkınlıkla bakıyordu. Buraya neden gelmişlerdi? Annesi buranın düğün salonu olduğunu, düğünün burada olacağını söyledi. Efrin iyice şaşırdı. Onun gittiği tüm düğünler sokakta olmuştu. Salonda düğün olur muydu hiç. İçeri girdiler. Her yerde masalar ve sandalyeler vardı. Millet nerede oyun oynayacaktı? Efrin bu salon işini hiç sevmedi. Etraftaki bissürü ışıktan, tıkış tıkış masa ve sandalyelerden çok rahatsız olmuştu. Yukarı bakınca yıldızları bile göremiyordu. Hori ablasını aradı gözleri. Ama oda yoktu. Hepten üzüldü. Bari iki göbek atıp mutlu olayım dedi ama müzikler bile oynamasına izin vermiyordu. Adamın biri sarı bir alet çalıyordu. Annesi onun saksafon olduğunu söyledi. Damat orkestrada saksafon çalıyormuş. Düğününde de çalmak istemiş. Babasına kalsa çalgıyı bedavaya getirmekti. Efrine göre ise can sıkıcıydı. Ilk kez saksafon görmüştü. Ama sevmedi. Hori ablası olsa belki şarkı söylerdi çalarken. O zaman severdi. 

Sonra baktı ki nikah şekerleri dağıtılıyor. Hemen koştu. Bari şeker alayım da kutuma koyarım diye sevindi. Ama o da ne? Bu dağıtılan minicik bir saksıda kaktüs çiçeği idi. Şaşkın gözlerle kadının elindeki kaktüse bakarken, kadın, bunu annene ver de eline dikeni batmasın, diyordu.

Efrin, boynu  bükük, boğazında düğüm olmuş hıçkırığı ile elinde küçük kaktüs annesine koştu. 

.....

........

...........


22 Mart 2021

Yeni Döneme Merhaba

Hadi bir besmele çekip yeni düzende tekrar merhaba diyelim. 

Aklımda oluşan bir düzen henüz yok ama karar verdim.  Bu şekilde yapacağım. 

Yazıları akşamdan  yayınlarım. Zira gündüz elimde telefon çok durunca kızımın canı çekiyor istiyor. :)

Şuan yukardalar. Okuldan geldik. Yoruldum. Daha evi sileceğim. Gitmeden evvel süpürdüm. Silerdim de kızı önden parka götürdüm hava iyiyken. Oğlan istemiyor park nedense. O yüzden onu almaya gitmeden kızı götürüyorum. 

Temayı da değiştiriyorum olursa artık. Bakacağız. 

Yorumlara cevap kısmına da geri dönüşler yapacağım. 

Bugün böyle konuşma gevezelik günü olsun hakikaten. Arada ağaç ev sohbetleri için de yazarım. Kelime oyunu var. Birde kendimce yazdığım öykülere yer veririm bir gün seçip. Aslında cumartesi günü hikayem vardı. Bu hafta yazamadım. Yarım kaldı onu bitireyim bu hafta. Çok da abartıp hergün birşey yazmayacağım. Yazamam da zaten. Üç gün konu yayınlasam kafi bence. Pazartesi tamam. Bağımsız gün ilan ettik. 

Çarşamba kelime oyunu var. Devam ettiği kadar.

Aaa cumartesi günü de hikaye günü oldu bak. Düzen yok derken oldu bile. 

Hadi bakalım. 

Hepbirlik hayrını görelim İnşaallah. 

🌷😍





Tema bunu düşündüm yapabilirsem eğer.


 

21 Mart 2021

Haftanın Raporu Diyelim

 Şuan bilgisayar başında yazıyorum ama aslında yazmaya çalışıyorum. Zira telefonun klavyesine öyle alışmış, bu klavyeyi neredeyse unutmuşum. Misal noktadan sonra kendiliğinden büyük harf gelmiyor. Ne büyük kayıp. :)

Ya diğer harflere ne demeli peki ? ı, ü gibi harfleri gözüm resmen yok sayıyor. Zira diğer harfleri onlardan daha kolay bulduğumu farkettim. Bu durum iyi mi kötü mü kestiremiyorum. Sizce ? :)) 

Blogumla ilgili yenilik yapmak istiyorum ama yapamıyorum. Yani zihnimdekileri hayata geçirmeye sanırım üşeniyorum. Neden mi....

Blogda bir düzen olsun istiyorum. Misal pazartesi gevezelik günü olsun. Salı öykü günü. O tarz bir rutin oluşturmak gayesi içinde olsam da yapamıyorum. Galiba gerçek olamayacağını hissediyorum. Tutturamayacağım hedefi. O yüzden baştan pes ediyorum resmen. 

Yorum olayı da ayrı mevzu zaten. İnanır mısınız alıştım bu duruma. Kafam rahat resmen. Millet o yüzden yapıyormuş bunu. Ama bazen öyle yorumlar oluyor ki, cevap vermek istiyorum. Yani konuşmak babında. Çünkü bence yorumlarla konuşuyoruz. Diyalog yolumuz bu bizim. Ama işte birileri seninle konuşmak sana derdini anlatmak yerine başkasına anlatınca ip kopuyor. Evet hala ordayım ben. Unutmadım. Hatta konu ile ilgili ayrıntılı bir konu bile yazmak istiyorum. O derece içimde hala.

Neyse...

Salı sütçü geliyor süt alıyorum. Okula başladığımızdan beri kapıda yakalıyorum adamı. B u hafta ya gelmedi ya kaçırdık. Başka yerden aldım süt ama iyi değil. Sütü yoğurt yapıyorum. Bayadır ev yoğurdu yiyoruz. Hatta sert kıvamlı yoğurt yapmaya başladım desem yalan olmaz. 

Birde ne yapıyorum biliyor musunuz? Çıkan suyunu pipetle içiyorum tencereden. Nefes vermeden tabi. Direk içime çekiyorum. Yoğurda birşey olmuyor. Hoş gelen giden olsa yapmam. Aile içinde yediğmiz için yapıyorum. Sonuçta yoğurt süzme yoğurt gibi taş gibi oluyor. :))

Yağmurlu bir haftada okula çocuk götürmek de sıkıntı oluyor. Birde yanında bonus bir çocuk daha olunca daha sıkıntı. Geçenki yağmurda ayakkabısı su aldı okula gidenin. Dedim okulda çıkar, çıkarken tekrar giyersin. İyiki öyle yapmış. Zira ayakkabılar baya ıslak imiş. Bot aldık ama henüz kargo gelmedi. Yarın sabahtan yağmur yağmasa bari.

Artık okula gitmem demeden gidiyor. Alıştı. Gelince ne yaptın diye de sormuyorum.  Kendi bazen birden anlatmaya başlıyor. Hoşuma gidiyor. :)

Küçüğüde bende gideceğim diye ağlamıyor artık. O da alıştı.

Bende sanırım bu kadar uzun yazınca klavyeye alıştım. Daha hızlı yazmaya ve harflere dikkat etmeye görmeye başladım. :)) ah birde yukarı tuşu ile harfleri büyütmek için bastığım tuş yan yana olmasa imiş süper olacakmış. Yanlışlıkla ona basıyorum. Bakıyorum ki yazdığım harf nerde, yok .. :)) işte burda o delice gülen ifade iyi giderdi. Evet ya ben telefondan yazmaya iyi alışmışım. 

Haftanın raporu dedik de genel birşey oldu bu. 

Sizin fikirleri bekliyorum. 

Dahası önemsiyorum. 

;)






20 Mart 2021

Kelime Oyunu 16

 Güven.


Günlerdir evde oturmaktan artık çok sıkılır. Yıllardır çalıştığı şirket dara düşer aylar evvel. Patrona durumu sorduğunda, eleman azaltmaya gideceğini ama gidecekler listesinde kendi adının kesinlikle ve kat-iyetle olmadığını söyler. Buna rağmen  ilk işten çıkarılanlar arasında olur. Sebep olarak da maaşı gösterilir. Komik gelmiştir o an. Hâlen aklına geldikçe güler. Ne ikiyüzlü insanlar var diye.

Yine evde sıkıntıdan patlamak üzere iken bir yazı görür nette. Blog yazın rahatlayın diye yazıyordur yazıda. 

Neden olmasın diye kendine bir blog açmaya karar verir. Ilkokuldan beridir hep kullandığı bir rumuzu vardır. Hemen onu yazar ama daha önce kullanılmıştır uyarısı çıkar karşısına. Şaşırır buna. Ilk kez kendinden başka biri üstelik blog açarken bu rumuzu kullanmıştır. Merak edip o blogu aratmaya karar verir. Bulur hemen. Açar blogu. Şaşkınlığı daha da artar. Zira blogda yer alan fotoğraflar ona çok tanıdık gelmiştir. Evet evet, fotoğraflarda gördüğü eşyalar, ev, onun evi onun eşyasıdır. Blog sahibinin adına tıklar ki ne görsün. Yıllardır  arkadaşı olan Guru. Evet o. Profil resmini o çekmiştir hatta.

Kafası karışır. Binlerce düşünce dolar beynine.  Bir yandan da yazılarını okumaya çalışır hızlıca. Okudukça neye uğradığını ne düşüneceğini bilemez hale gelir.

Guru, onun evini kendi evi gibi paylaşmıştır. Onun aldığı eşyaları kendinin gibi anlatmıştır blogda. Okuduğu neredeyse herşey onundur ama o yazmamıştır. Bir gölge gibi yaşadığı hayata baktığını hisseder. Oysa gölge değil gerçektir. Yoksa bilmediği gölgesine mi bakıyor?! 

Guru kendi hayatı dururken neden onun hayatını kendi hayatı gibi yazmıştır. Sebep düşünür. Kıskançlık mı yoksa cesaret mi ? Ona göre tüm bunlar cesaret ister. Aciz bir cesaretlik örneği üstelik. 

Tam kapatacakken karasevda isimli yazıyı açmaya karar verir. Gördüğü şey ise tüm herşeyi geride bırakır. Yazıdaki fotoğrafta eşi ile Guru var. Altında ise karasevdam yazmaktadır. O an tüm kanı çekilmiş gibi hisseder. 

"Seviyorum ama evli napalım bizimkide böyle kavuşma hayaliyle karasevdaya döndü. "

Bu yaşadığı gerçek midir yoksa bir kabusun içinde midir... tüm bu gördükleri okudukları gerçek olmamalı. Olmamalıydı. Guru onun en yakın arkadaşıydı. Sırdaşıydı. Kardeşim dediği, ailem gibi oldun dediği insandı. O Guru idi. Tüm bunları o yazmış olamazdı. Olmamalıydı. 

Bir insan bu kadar zıt olamazdı. Nedendi bu çaba. Evet neden ondan bu kadar uzakken neden bu kadar yakın olmak için çaba sarf etmişti ki... 

Elleri titrerken, ayaklarında güç yok gibiydi. Oturduğu yerden kalkmaya çalışırken düşmemek için son anda tutabildi masayı. Işte tam o an yaşlar süzülmeye başlar gözlerinden. Herşeyin gerçekliği, düşmemek için tutunmaya çalışırken vurur yüzüne. Acı duyar bedeninin her noktasında. 

Derken bir titreşim sesi ile Gurunun sesi duyulur evin duvarlarında. 

"Zilfi.. Zilfi... Ben Gurun ... hadi bekletme. .."

Titreyen eliyle zar zor kapatmayı başarır telefonu. Birden gülmeye başlar. Bu melodiyi ilk eşine yüklediği düşer aklına. Sonra kıskanma sanada yüklerim diye onada yüklediği. 

"Zilfi... zilfi..."

Telefonu aldığı gibi duvara fırlatır. 

" sus Allah'ın cezası sus!!!.... " 

Tüm bedeni, öfkeden gelen bir güçle sanki yeniden doğar. 

Bilgisayardaki eşi ve gurunun resmine bakıp onuda yere atar. Masadaki herşeyi savurur. 

Içindeki öfke öyle büyür ki bir anda, şuan karşısında olsa napar kimbilir.

Kapı çalar o an. Gözündeki yaşı silmeye çalışırken,

"Zilfi... Zilfi evde misin canım? Telefonun kapandı  birden...."

.....

........





16 Mart 2021

Durum Modu - Diş Çekildi

Edit: 

Hadi gelin hepbirlikte gülelim 🤣🤣

Neden mi efenim. Zira doktor yanlış dişimi çekmiş. 

Evet evet, yanlış dişimi çekmiş. Ama çürük dişti. Aklımda onuda çektirmek vardı da ne bilim şimdi kök diş çektirmeye gidip başka diş çektirmek de komik oldu. 🤣

Birde dedimki aşağıda adam pek kolay çekti  🤣🤣🤣


....

Az önce geldik.

Iki iğne vurdu da bana mısın demedi çene. Tam uyuşmadı nedense. Çekerken bu yüzden canım az acıdı. Ama adam iyiymiş çekti aldı sadece ucu görünen dişi tek seferde. 

Diğeri on gün sonra. 

Akşam yediye kadar yemek içmek yasak. Sonraki iki gün sıcak yemek yasak.

Hala uyuşukluk var. Ağrı yok. Geçince olur mu bilmem. Olmaz İnşaallah. 

Diğer konuda bahsi geçenlere, aklımda kalanlara cevap vereyim. 

Özele gittik. Devlette randevu almak zor malum.

Doktoru eşim çok iyi tanıyor. Güvenimiz tam. 

Iyi dilekleriniz için çok çok teşekkür ederim. 

Eksik olmayın. 

Sağlıcakla kalın. 

🌷




14 Mart 2021

Durum Modu - Diş Sağlığı

Sağlık dedim amma sağlıklı olma yolunda bir adım atmak lazımmış. 

Yirmilik dişlerim 37 yaşında çıkınca başıma dert oldu. Çıkarlarken bile tüm yüzüm ağrımıştı. Ki o zaman dişten haberim yok tabi. Bu yüz kemiklerim neden ağrıyor diye epey kafa yormuştum ama diş çıkarmak aklıma gelmemişti. Hemde sağlı sollu geldiler peşi sıra. 

Sol taraf gecen haftalarda bir acıma yaptı. Baktım kızarmış yanak tarafından. Yara oldu herhalde dedim. Ki olur öyle bünye alışık. Sonra günlerce geçmedi. Bir ara baktım çıkan dişin yanında beyazlık belirmiş. Çok da önemsemedim. Sonra yok oldu. Bu süreçte tvde bir doktora denk geldim. Dediki; özellikle kök dişlerdeki apseyi önemseyin. Beyne ordan çabuk ulaşım olur. 

Ben sonraki günlerde dişimi unuttum tabi. Ama bu arada diğer diş etlerim neredeyse 7/24 kanıyor. Yok normalde de kanayan bir diş et sorunum vardır da böylesi hiç  olmamıştı. 

Neyse baktım yine bembeyaz birşey var dişin yanında. Elledim. Diş mi değil mi diye. Acıdı. Diş değil yumuşak. Sonrasında ağrı oldu. Doktorun dedikleri bir bir aklıma düştü. Eşime haber uçurdum. Sağolsun hemen bir randevu bulabildi. Gittik baktı. Antibiyotik verdi. Bittiğinde o sonradan çıkmaya çalışan kök dişleri çekeceğini söyledi. 

Eşime kalsa pıt pıt çekecek bitecek. Öyle diyor.

Ablam o küçücük dişi nasıl çekecek. Illa başka bir şey daha yapar. Bir akraba daha yeni çektirmiş. Dikiş mikiş demişler. 

Velhasıl bu iş nasıl oluyor?

Bilgi verin bana. 

Çekinmeden korkmadan söyleyin doğruları. 

Zira çekilmezse apse yaparmış devamlı. Sıkıştırıyormuş diğer dişleri. 

Geçmiş olsun dilekleri  ve bilgilendirme için şimdiden herkese teşekkür ederim. 

🌷


13 Mart 2021

Gülmeyi Bilen Gözler 2

Bölüm 1


Öğretmen Iraz, eşinin karşısında sinirden ve öfkeden tirtir titriyordu.

"Sen ne ara böyle bir insan oldun ? ! ... Nasıl yapabiliyorsun bunu nasıl? "

"Ben işimi yapıyorum Iraz. Işimi. Senin bu koca evde yaşamanı sağlayan işimi."

Sesi de kendi de oldukça sakindi eşinin, Irazın aksine. Bu hep de böyle olmuştu aslında. Ani patlamalar yaşayan, bağıran çağıran  genelde hep Iraz olurdu. O ise sakince fırtınanın dinmesini beklerdi. Yine öyle olacağını seziyordu. 

"O evde yaşayan küçük bir çocuk var. Ve yatalak bir kadın. Bir insan o haldeyken bu yaptığını bile bile nasıl yaparsın bunu aklım almıyor. "

"Yatalak kadın mı? Küçük çocuk mu? Aynı evden bahsettiğine emin misin sen Iraz? O evde sadece bir adam yaşıyor. O da inatçı keçinin önde gideni."

"Hayır hayır. Aynı ev. Rengarenk olmuş ama eminim. Neden mi?  iki yanında dikilmiş senin yaptığın o koca binaları tanıdım. Yıkılsın da o güzel binalarınız tamamlansın değil mi? "

Sustu ve yine aynı şiddetle konuşmasına devam etti Iraz.

"Senin o inatçı keçi dediğin o adam, hem yatalak karısına hem küçük bir çocuğa bakıyor. Ya ben Irazın üstünü bir gün ütüsüz görmedim. Yemeği olmadan geldiği günü de bilmem. Hele ki okula geç kaldığını hiç. Düşünsene tüm bunları babası tek başına yapıyormuş. Böylesi fedakâr bir insana sen keçi diyebiliyorsun. " 

"Sen sırf tanıdığın için bu insanları böyle düşünüyorsun farkındasın değil mi? Zira ben birilerini evinden ilk kez çıkartmıyorum. Ki kaldı ki bunu yaparken onları sokağa da atmıyorum. Ama seni duyan, beni milletin evini başına yıkan bir cani sanacak. Sakin ol biraz. "

Eşine yaklaşıp elini tuttu. Iraz elini tutan ele sonra eşinin gözlerine baktı. Sonra delice bir ağlamaya tutuldu. Hıçkırarak ağlıyordu eşine yaslanmış. Tuttuğu eli sıkıca tutarak;

"Yapma.... eşi sadece parmağını oynatabiliyor diye sokak lambasının düzeneğini elinin altına getirmiş. Tek parmağı ile ona uzakta bile olsa ulaşabilsin diye..."

Eşinin elini öpüyordu bunları söylerken. 

Eşi Irazı oturttu. Ona su getirdi. Yüzünü sildi. Iraz ise hala titriyordu. 

"Iraz, bir eczaneye gidelim mi? Ne dersin? Belki müjdeli bir haber alırız."

Iraz anlamsızca eşine baktı. Eşi ise gülümsüyordu. Saatlerdir adama demediğini bırakmamıştı ama o gülüyordu. Irazda birden gülmeye başladı. 

"O neden peki?"

"Tüm bu sinir harbinin, ağlama krizinin sadece fedakar bir babadan kaynaklandığını düşünmüyorum da ondan. Hatırlarsan biz bir takım planları hayata geçirmeye başlamıştık. Hatırladın mı canım karıcığım. "

Iraz biraz düşündü bu sözlerden sonra. 

"Sahi olur mu ? "

"Neden olmasın. Gel hemen gidelim. "

Herşeyi bir anda unutan Iraz, eşiyle eczanenin yolunu tuttu.



....

.....


11 Mart 2021

Kelime Oyunu 15

 


İnsanoğlunun rabıtaları ne muğlak.

Ya aşırı diğerkâm,

Ya aşırı bencil.

Ya kavi,

Ya pestenkerani bir sebeple bitecek kadar zayıf. 

Ya kara,

Ya beyaz.

Ortası yok... 

Ucu bucağı hiç yok....

.....


9 Mart 2021

Çukur Dizisi #efyam

Dört sezondur ucundan köşesinden ortasından izledim, eşim izlerken. Haliyle diziye hakimim. Kim kimdir necidir gibi. Iyi mi kötü mü bilirim.

Size diziyi anlatmaya gelmedim. Içinizde izleyen de yoktur kesin.

Ben sadece bir karakterden bahsetmek istiyorum. 

Efsun.

Sanırım 3. sezondan beri dizide. Ama beni etkileyen kısım 4. sezondan. Yani final sezonundan.

Finale sayılı bölümler kalmadan evvel bu Efsunu hamile haliyle pavyona attılar. Derdi bana düştü. Hemde ne düştü. Rüyama girdi. Rüyamda Efsunu kurtarmaya çalıştım o adamın elinden. 

Sonra ben gelecek bölümü âdeta bekler oldum. Fragman çıktı mı çıkmadı mı hergün bakar oldum.

Sonraki bölümlerde yıllar geçmişti. Çocuğunu doğurmuştu ama hasret gibiydi âdeta. Kısıtlı bir zaman diliminde görebiliyordu. Bu bir anaya yeter miydi... yetmezdi tabi. 

Sonrasında hap bağımlısı olduğu çıktı ortaya. Gördüğü işkencelerin izlerini gördük. Intihar girişiminin de. 

Geçen iki senede çok şey yaşamıştı Efsun. 

Ve nedense bu beni çok etkiledi. Bilmiyorum neden. Belki bir kadın bir anne olarak o yaşadıkları bana çok  ağır geldi.

Biliyordum diziydi. Hepsi hayal ürünü. Ama gelde bunu bana, benim zihnime anlat işte. 

Son bölümde kurtuluyor galiba. Çocuğunun babası geldi. Bunca zaman nerdeydi derseniz o ayrı mevzu. Ama bulundukları evden güvenli bir yere gitmeden bitti bölüm. Sosyal medyada kurtuldu denmiş ama ben o evden çıktıklarını görmeden inanmam arkadaş. 

Üstelik asıl suçlulardan olan pavyonun sahibi hala hayatta iken. 

 Işte böyle. Içime dokundu Efsunun o hali. Yaşadıkları. 

Sırf bu yüzden bu huyumu bildiğimden kırmızı odayı izlemiyorum. Orda da dramlar diz boyu. Her türlüsü var. Uzaktan bakıyordum da onu da bıraktım. Yani sosyal medyadan kısa kısa bölümden parça gösteriyorlar ya, onlara bakıyordum. Onu bıraktım. 

Son olarak efyam ne diye soranlar olabilir.

Bu Efsun ve Yamaç aşkının sosyal medyadaki kısa adı. 

Buna benzer çok var. Her dizideki aşıklar için uydurulmuş. Bana ise aşırı saçma geliyor.


 Salyangozun bir anlamı var tabiki sevgili okur 🤣🤣

Dizi yavaş yavaş ilerliyor da biraz. Gereksiz öyle çok sahne ekliyorlar ki asıl mevzu koca iki saatte bazen 15 dakika geçiyor. O derece. Inanmazsın 

.....

....


6 Mart 2021

Gülmeyi Bilen Gözler 1



Öğrencisi Iraz'ın peşine takılmış gidiyordu, öğretmen Iraz. Öğrenci Iraz, neşe dolu, çalışkan, gözleri hep ışıl ışıl. 

Öğretmen Iraz, sevgi dolu, idealist, cesur yürekli. 

Okulda velisini tanımadığı bir Iraz kaldı. Her seferinde bir sebep sundu Iraz. O da kabul etti. Baktı ki böyle olmuyor, öğrencisinin peşine takılıp, evlerine gitmeye karar verdi. 

Öğrenci Iraz, babam boyalarla harika işler yapar diye anlatırdı. Annem sessizdir. Evden pek çıkmaz diye söylerdi. 

Yol boyunca nasıl bir aile diye düşündü öğretmen Iraz. Çocuklarını iyi yetiştirmişlerdi. Gurur duyulacak bir çocuktu Iraz. Sınıfın neşesi ve zeka küpü idi.

Tam karşıdan geçeceklerdi ki, öğrenci Iraz, neşeyle bağırdı; baba!...

Öğretmen Iraz, çevreye bakıp hayaline uygun bir baba aradı gözleriyle. Karşıdan bir boyacı el sallıyordu onlara doğru. Yeşil ışık yanınca koştu öğrenci Iraz öğretmenin elini bırakıp. Bir solukta babam dediği ayakkabı boyacısına sarıldı. 

Geriden şaşkın bakışlarla geliyordu öğretmen Iraz. Öğrencisi babasını öyle bir anlatmıştı ki, gideceği yer burası değil bir atölye olmalıydı oysa.

Şaşkınlıktan kurtulup selam verdi adama. Adam memnuniyetle aldı selamı. Elini uzatmak istedi. Ama baktı ki boyalı. Vazgeçti. 

Öğrenci Iraz, öğretmenine bakıp, "Görüyorsunuz değil mi babamın sanatını. Ne de güzel boyuyor." 

Babası okşadı kızının saçını. 

"Bizide bu halimizle sanatçı yaptı bu kızan."

Öğretmen Iraz gülümsedi. 

"Her iş bir sanattır efendim. Ama itiraf etmeliyim ki , sakın yanlış anlamayın, beklediğim meslek bu değildi. Kızınız sizi çok seviyor. 

"Biliyorum."

"Sizi meşgul etmeyeyim fazla. Veli toplantılarına hiç gelmiyorsunuz. Tanışamadık. Sınıfta bir siz varsınız birebir iletişim kuramadığım. O yüzden geldim."

"Haklısınız gelemedik. Sanmayın işi gücü bırakamamak neden. Eşim. Onu yalnız bırakmak istemiyorum. "

"Şuan nerede. Onunla da tanışmak isterim. "

Adam karşıya doğru bakıp,

"Evde. Tam karşıdaki rengarenk küçük ev bizim. Irazın fikri böyle renk renk olması. Kıramadım bende çocuğu. Eskiden boya fabrikasında çalışırdım da, boyalar ordan kalma idi." 

Sustu sonra. 

"Eşimi sordunuz de mi. Yatalak benim eşim. Yaklaşık iki senedir. Birden oluverdi. Ama doktorlar birden de düzelir diyor. Allah'tan umut kesilmez. Bir gözleri ile konuşur. Birde sağ işaret parmağı oynar. Bende sokak ışığının bağlantısını hemen yanına parmağının altına kadar getirdim. Gözüm ordadır hep  boya yaparken. Işık yanarsa koşuyorum hemen yanına. "

Öğretmen Iraz, eve baktı. Gözlerine inanamadı. Bu ev, mühendis eşinin yıkmak için uğraştığı o küçük gecekondu ev idi. Tekrar dönüp baba kıza baktı. Eve baktı. Gözlerinde yaşlar gülümsüyordu yine de.

....

....