22 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacı Haftalık Özet

 

Bu hafta gelen yeni yarışmacı Selin idi. Giden de o oldu. 

Bu hafta, haftalardır beklenen yarışmacı Walison oldu.

Geçen iki haftada yeni gelen yarışmacılar kaptan seçildi ve elendi. Bu haftaki mavi takım kaptanı olan Uğur, öyle yapmadı. Eskilerden bir isim, Emir i seçti. 

5 dk.lık avantaji da Uğur kazanmış. 

Bu onun 2. kaptanlığı. Ilkinde 3 mağlubiyet almıştı kendisi.

Bu sefer bakalım ne yapacak takımıyla. 

Geçen hafta Serhat ilk kez potaya gönderildi. Ve birinci olarak potadan çıkmayı başardı. 

Potaya girmeyen tek isim Barbaros kalmış. 

Tabi birde şimdi yeni gelen Walison var. 

Şahsen Barbarosu hiç sevmiyorum. Adamda bir iticilik var. Niyeti belli değil. Safı belli değil. Eray da gıcık ama en azından adamın gittiği yol belli. Niyeti belli. 

Eskisi kadar izlemek cezbetmese de bakıyorum işte yinede. 

Birde sosyal medyada giden ismi söylüyorlar ya hepten izlemeye heyecan kalmıyor. Bunun neden önüne geçilmiyor, araştırılmıyor bilmiyorum. Çok sinir bir durum bence bu. 




Deniz Yıldızı

 Gün gelir insan kendini kıyıya vurmuş bir deniz yıldızı  gibi hissedebilirmiş.

Bir yanı denize kavuşmak isterken,

Bir yanı da içten içe kıyıda öylece  kalıp birinin saçına süs olmak istermiş. 

Peki nerede bulurmuş ki aradığı değeri...

Onu kıyıya sürükleyen denizde mi...

Onu alıp denize geri atmak varken saçına süs yapan kişide mi... 

Yoksa herşey için çok mu geç kalmıştır deniz yıldızı...

Hak ettiği, kıyıda öylece kalmak mıdır...

Nedir..





16 Eylül 2020

Durum Modu: Sinirli


Bugün ablam aradı. Yaşadıkları olaya nasıl tepki vereceğimi şaşırdım. Ama kızdığım aşikar. 

Bugün anneme tahlil yaptırmak için aile hekimliğine gitmişler. Sıra bekliyorlarmış. Bir adam gelmiş. Yaşlıca. Anneme yakın mesafede bu arada. Bu adam, doktora birşeyler söyleyip önden giriyor içeri. Bir zaman sonra adam çıkıyor. Doktor cık cık demiş ardından. Kapı kapanmış. 

Sonra....

Doktor tekrar çıkıyor ve diyor ki bekleyen hastalara, 

Deminki hasta korona pozitif imiş, çıkın dışarı da bir hava alın da gelin.

!!!!!

Şimdi, 

Burada dikkat edilmesi gereken husus ne dersiniz...

Korona olduğunu bile bile dışarı çıkmış bir vatandaş mı...

Yoksa doktorun temiz hava ile hastalığa yakalanmazsınız deyişi mi...

Bence ikisi de.

Sen nasıl bir sorumsuzlukla hasta olduğunu bile bile dışarı çıkarsın ki.. üstelik bir sağlık kuruluşuna gidiyorsun. Orda kimbilir nasıl insanlar var. Hastalığı ne... Misal annem. Kalp krizi geçirdi. Kalp hastası şuan. Şekeri var. Kronik bir hasta anlayacağınız. Ve adam anneme oldukça yakın mesafede imiş. Allah'tan maskesi varmış diyoruz. Bak onu ihmâl etmemiş. Allah razı olsun kendisinden. 

Te Allah'ım. Sen böyle sorumsuz insanlardan uzak eyle bizi de sevdiklerimizi de.

Diğer husus doktorun tavrı ve uyarısı. 

Ya adamın hasta olduğunu sonradan öğreniyor. Yahut uyarmak sonradan aklına dank ediyor. Orası muamma şuan. 

Temiz hava virüsün bulaşıcılığını da yok ediyormuş. Bunu da öğrendik. Bunu bizden sır gibi sakladılar hâlbuki değil mi...

O zaman aşıya ne hacet canım. 

Otur mis gibi temiz havada, ölsün virüs. 

Oh mis...

Şahane...

Bir laf vardır bilirsin.

Al birini vur ötekine...



.....

Bu arada tahlil yaptırmadan dönmüşler tabi. Geri içeri girmemişler. 





15 Eylül 2020

Ağaç Ev Sohbetleri



Blogumda ilk kez yer verdiğim bir etkinlik. Zira çok eski bir etkinlik ve ben yakın zamandan beri aktifim. Ve açıkçası kafama göre takılmayı çok sevdim. Sayın okuyucularım da sevdi diye düşünüyorum. Eksik olmayın. 

Gelelim sohbet konusuna. 

Blog okuma alışkanlığımız nasıldır?

Şahsen bu konuda galiba biraz seçici imişim. Birkaç blogdaki okuduğum bu konudaki yazılardan bunu anladım. Bu anlamda taşa tutulabilirim. 😂

Her blogu okumuyorum meselâ. 

Sadece kitap, sinema, moda , güzellik gibi tek tip konu ile ilgili yazan bloglar ilgimi çekmiyor. 

Neden ?

Onada cevap vereyim efenim. 

Misal kitap blogları. Sadece kitap üzerine konular. Ben evlendiğimden beri kitap okuyamadım. Şimdi gidip filan kitap hakkında nasıl yorum yapabilirim ki.. 

Ne diyeceğim yani. Aaa güzel kitap. Sürekleyici yahut duygu yüklü. Okuyalım mı diyeyim. Kitabı bilmiyorum, okuma ihtimalim varla yok arası. Yani herhangi bir düşüncem yok ise yorum falan yapmayı sevmiyorum özetle. 

Film blogları içinde aynı şey geçerli. 

Amma velakin her telden yazan, hikâye öykü döktüren, kendi hislerini korkmadan paylaşan blogdaşları çok seviyorum yalan yok.

Zira onları okurken keyifleniyorum, hüzünleniyorum, düşünüyorum. Yani bir fikrim oluyor. Ve yorum yaparken gerçekten hislerimi yazıyorum. 

Çünkü ben , kuru kuru bir teşekkür ederim, yazısını yorumdan pek sayamıyorum kusura bakmayın. Ya da güzel bir paylaşım, yazı gibi düşülen notları. 

Insan oraya o kadar yazmış. Sen tutup teşekkür ederim diyorsun. Hele çok alakasız olduğu yazılarda hepten abes duruyor o teşekkür benim nazarımda. 

Okurum, yorum yaparım. Dahası yorumumu takip eden biriyim. Gelen cevabı da okurum. Merak ederim ne cevap vermiş. 

Kimi blog yoruma cevabını hemen yazar. Kimi günler sonra. Kimisi de hiç yazmaz. O hiç yazmayan kesimi çözemedim ben. Niye evine gelmiş, iki kelâm etmiş birine bir ses bir seda vermezsin ki... ben olaya böyle bakıyorum açıkçası. Hatta bu sebeple yazmaktan ve okumaktan vazgeçtiğim birden fazla blog vardır. 

 Başka...

Başka bir şey şuan itibari ile aklıma gelmiyor. Uykumda geldi ondan galiba 😂

Görüşürüz o zaman 🌷






14 Eylül 2020

Kırkayak Paniği

 Hemde gece gece. Hemde çocukların odasında. Daha doğrusu yataklarında. 

Kızım erken uyudu,öğlen uyumadığı için. Oğlumu da 9a doğru yatmaya götürdüm. Yatırdım. Üstünü örtmek için örtüyü aldım ki içinden duvardaki yastığa doğru giden bir kırkayak gördüm. 

Oğluma çaktırmadan halledeceğim sözde, gel sen aşağı dedim. Yataktan indirdim çocuğu. Kızım kendi yatağında uyuyor. Sessiz olmaya çalışıyoruz bu arada. Çocuğu indirdim. Yastığı oynattım ortaya çıktı yine. Yastığa ve yine örtünün üstüne geldi. Örtünün diğer ucundan tutup üstüne atıp tutmayı düşünüyordum ki bir anda kayboldu. Baktım elimde. Ben bir panik telaş elimi salladım düştü kızın yatağına. O ara geri kaçtım tabi birde. Arkamdaki oğlumda gördü kırkayağı. Bastı çığlığı. Onun sesine kızım uyandı. Başladı ağlamaya. Babamız geldi ne oluyor diye. Oğlumu içeri yolladım. Kızımı uykusu kaçmasın diye kucağıma aldım. Çıktık bizim yatağa. 

Babamız kırkayak avına başladı. Yatakları yerinden oynattık. Çarşafları kaldırdık. Yok. Nerdeyse bir saat kırkayak aradık odada. Sanırım kapıdan çıktı başka odaya gitti biz görmedik. 

Tabi bu arada kızın da uykusu kaçtı. 

Karşımızdaki eczane nöbetçi idi. Babamız böcek ilacı aldı. Yatakların altına konuldu. Yataklar dikkatlice tekrar yapıldı. Bol bol ayetel kürsi okunarak çocukları geri yatırdım. Tabi uykusunu azda olsa alan kızım geri zor uyudu. 

Gece gece aksiyon yaşadık. 

Daha öncede görüyorduk tabi evde kırkayak. Ilk kez değil ama yatakta ilk kez gördüm. Üstelik çocuğun yatağında. Çok şükür farkettim. 

Küçükken benim yattığım yatağın ayak ucundan çıkmıştı kocaman kırkayak. Bildiğin kocaman birşeydi. Iyi hatırlıyorum, ayaklarımı uzatmak istemiş ama sonra vazgeçmiştim. Sonrada kalkmıştım zaten. 

Isırır mı bilmem de oğlum onu yatağında kendi farketmiş olsaydı çok kötü olurdu. Allah'ım çok şükür. Zira benim sinek tiksintim onda sinekten  korkma olarak oluştu. Geçecek Inşallah kısa zamanda korkusu. Korktuğunda, sinekten korkmuyorum tiksiniyorum. Pis hayvan diyorum. Zamanla düzelir diye düşünüyorum. 




12 Eylül 2020

Telefonsuz Bir Gün

 Bugün anneme gittik yine. 

Akşamdan turşu kurdum. Saat onikiyi geçiyordu yattığımda. Kavanozların kapağını kapatıp, mutfağı öylece bırakıp yattım. 

Sabah 7 buçukta kalktım. Kalktık daha doğrusu baba hariç, her zamanki gibi. Ortalığı topla , çay demle, kahvaltıyı hazırla. Çocukları tuvalete götür, babayı kaldır. Saat oldu 8 buçuk.

Alel-acele çıktık evden babamız geç kalmasın diye. O telaşla telefonumu evde unutmuşum. 

Tüm gün elim telefon aradı. Sanki boşluğa düştüm. Ama sonra alıştım. Yokluğunu unuttum.

Bu arada biraz yemeğe yönelmiş olabilirim. Ilk zamanlar tabi. 😁😁

Isteyince telefonsuz oluyormuş. 

Yok isteyince deyince duruma uymadı. Zorunlu olunca demek daha doğru aslında.  🤣

Bunlarda turşularım.



Yarında lahana kuracağım Inşaallah. Sonra kırmızı biber alıp bir şekilde onu kışa saklamak istiyorum da nasıl olacağına karar vermedim henüz. Birde tarhana yapmak niyetindeyim de anında tükenen enerjimle nasıl yapacağım bilmiyorum. Onun içinde doktora gideceğim daha. Ne çok yapacak işim varmış. Yapacak adam olsa ya birde..

😂




11 Eylül 2020

Dördüncü Aranmıyor

 

Sabahtan beri bu kaçıncı oyun saymadık. 

Benim üçüncü kazanışım ama. Belki dört de olabilir. 😂

Merak etmeyin arada yemek molası verdik.


🤣🤣



9 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacıları 4

 



Dün akşam dokunulmazlık oyununu mavi takım kaybetti.

Tam izlemeyedim bu kısmı da her iki takımın da eksik tabağı vardı. Duygu mavi takımda, tadım kaşığını tekrar yemeğe sokmuş ve yemek iptal. 

Kırmızı takımda pazılar alınmış. Niye alınmış orası yok. Görmedim. 

Uzun lafın kısası mavi takımda Berker kişisel dokunulmazlık kazandı ve potaya gitmekten bu seferlik kurtuldu. Duyguyu potaya yolladı. Bu sefer gerçekten haklı sebeple gitti potaya kadın. Bunu da şefler dahil herkes belirtti. Zira önceki haftalarda kişisel nedenlerle yollandı hep.

Oylamada da, son oylamadan sonra 3 kişinin de oyu eşit çıktı. Kaptan seçim yapıyor böyle durumda.

Emir, Ebru ve Furkan.

Kaptan Esra, Emir ve Ebruya oylamada oy verdim diyerek Furkanı seçti. 

Furkan ilk kez potaya düştü. 

Ve ben o potadan çıkacağına ihtimal vermiyorum. 

Emirde bence öyle düşünüyor ki Esraya beni yolla deyip durdu. Arkadaşı Furkanı tanıyor ve o da potada zayıf olacağını düşünüyor bence. 

Bu haftanın gideni Furkan benim gözümde. 

Bakalım kimler daha potaya eklenir. Ama yine de fikrim aynı. Adam tatlı harici bir tabak beğendiremedi diye hatırlıyorum ben. Sadece tatlıcı değilim desede diğer yemeklerde çok zayıf. Bu da o potadan çıkma ihtimalini düşürüyor bana göre. 

Göreceğiz bakalım. 




2 Eylül 2020

Masterchef Yarışmacıları 3

 Bu konu yarışma bitene kadar 20 falan olur herhalde.

Akşamki bölüm olaylı idi. Bildiğin erkekler ortak olup iki kız yarışmacıyı potaya göndermek için yarıştı. 

Kırmızı takım kaybetti. Ki bu kaybetme bile belki de en başta düşünüldü de yapıldı. Allah bilir. Belki zamanla çıkar ortaya herşey. Göreceğiz. 

Dokunulmazlık oyununda takımın kaptanı Eray kazandı. Tabağı iyi olan diğer erkek yarışmacıların tabağında  nedense birşey eksik kalmıştı. Bak bu da düşündürücü. 

Eray ilk olarak potaya Özgülü yolladı. 

Neden?

Çünkü ilk hafta Özgül de onu dokunulmazlık kazandığında potaya yollamıştı.

Mehmet şef idi galiba. Yemeği soğuk seviyorsun galiba, dedi. O da gülerek evet dedi. Anladınız demi mevzuyu. Intikam yani bir nevi. Takıma bile onun için seçtiğini ben değil sadece, en baştan Özgül bile anlamıştı. Kadın bekliyordu ve istemiyordu bu takıma gelmeyi. 

Duygu da aynı şekilde. O da istemedi gelmeyi. Ama sanırım itiraz hakkı olmuyor. 

En baştan planlanan bir diğer potaya gönderme planı da bu. Oylama da tüm erkekler Duygu ve Gülşaha oy verdiler. Bunu önceden konuşmuşlar. Zira Furkan, Duygu biliyordum bana oy vereceklerini dediğinde, nereden bilecek duymuş işte, dedi. Bu da herşeyin planlı olduğunun ispatı benim gözümde. Kaldıki her oy veren bir neden söylerken diğer erkekler kıs kıs gülüyordu. Çok açık etmeseler bile olayın bu olduğu gün gibi ortadaydı. 

Istedikleri oldu. Duygu potaya girdi. Eleme adayı oldu. 

Hep kadın birliği dayanışması denir ya, akşam tam bir erkek dayanışması gerçekleşti. Bakalım bu ittifak bozulur mu bozulmaz mı... 

Bir yemek yarışmasında mevzu yemekten başka herşey. 

Bu bakımdan ilginç cidden. Insan zaten sırf bu yüzden izliyor. Ben meselâ 😂😂





1 Eylül 2020

Kilo Verme Macerası

Sanırım hamilelik harici olarak hayatım boyunca en yüksek kilodayım. Kaç ki kilon diye sorarsanız söylemem. 😂
Arkadan toto. 

Önden göbek çıkıyor.  

Ve anladım ki kilo alma şeklim armut oluyor.  Zira ne zaman kilo almış olsam toto büyüyor. Ki zaten aldığımı da böyle anlıyorum. Çok zekice. 

Peki ne yapıyorum vermek için.  

Boğazımı tutuyorum ilk teknik olarak tabi. Gün içinde hoplayıp zıplamaya. Aklıma gelen hareketleri yapmaya çalışıyorum. Akşam yatmadan önce de yapıyorum. 

Ben gençken böyle değildim ama yaaa...

Yerdim yani. Ama kilo sorunum olmazdı. Sanırım yaş ilerledikçe kilo almak kolaylaşıyor. 

Değişen yaş harici iki çocuk doğurmam. Ki sezeryan oldum. 

Kızı sütten kesmek de kilo alma sebebim olabilir diye düşünüyorum. 

Evet kendime sebep arıyorum. Çünkü hala o kiloları nasıl aldım merak ediyorum. 

Akşamları belli bir saatten sonra yemek yemem. Şu zaman zarfında hatırladığım bir kere yedim. O da sütlü bir tatlı idi. Sonucun böyle olacağını bilsem yemezdim.

Inanıyorum. Vereceğim bu kiloyu. 

Bunca yıldan sonra, yaş 37, bünyem bana bunu yapmaz diye düşünüyorum. 

Yapmaz değil mi...

Yapmaz yapmaz.

Inandık şef 

🥺😂😂😂