Çok
sevdiği arkadaşının doğum günü yaklaşıyordu. Ona değişik
bir hediye almak istiyordu. Arkadaşının da değişik bir insan
olduğunuda düşünmüyor değildi. Bazı zamanlar ona hayranlık
duyduğu bile olurdu.
Yolda
giderken birden güzel bir koku duydu. Çiçek kokusuydu bu. Çok
hoşuna gitti. Baktı ki çiçekçinin önünde. O an arkadaşının,
evimde imkan olsa sera bile yaparım, dediğini anımsadı. İşte
değişik bir hediye seçeneği, çiçek. Demek ki bitkileri seviyor.
Uğraşmayı seviyor. Çiçekte seviyordur dedi. Çok düşünmeden
çiçekçiden içeri girdi.
İçeride
iki kişi vardı. Biri orta yaşlarında kadın, diğeri elinde
çiçekle kadına bir şeyler anlatan genç bir adam. Etrafına bakıp
başka biri var mı diye kontrol etti ama başka kimse yoktu.
Yanlarına yaklaştı. Muhabbetleri öyle koyuydu ki, onu
görmemişlerdi bile.
Kulak
kabartıp dinlemeye başladı. Genç adamın sesinden etkilenmemek
elde değildi. Anladığı kadarıyla elindeki çiçeğin hikayesini
anlatıyordu. Ama anlatmıyor, adeta yaşıyordu. Elindekini bir
bebek, kırılacak narin bir eşya gibi öyle narin tutuyordu ki.
Sadece elindeki çiçeğe ve anlattığı hikayeye odaklanmıştı.
Karşısındaki kadında büyülenmiş gibi onu dinliyordu.
Çok
geçmeden o da kendini hikayeye kaptırmıştı. Ama çabuk bitmişti
ne yazık ki. Genç adam sözü bitince ona doğru döndü ve
hoşgeldiniz dedi. Diğer kadın da çiçeği alıyorum dedi,
heyecanla. Gülümsedi ikisi de. Onlar kasaya doğru yöneldiler. O
da çiçekler arasında dolaşmaya başladı. Çoğunu ilk kez
görüyordu. Dikkat ettiği başka şey ise, dükkanın düzeni idi.
Çiçek açan ve açmayanlar çok iyi birleştirilmişti. İçerisi
rengarenkti ve mis gibi kokuyordu.
Çiçeklere
bakıp dalıp gitmişken, sanırım aklınızda hiçbir fikir yok,
diyen o genç adamın sesiyle irkildi. Gülümseyerek, hayır
anlamında başını salladı. Utanırcasına, usulca, yardım eder
misiniz? Diye sordu.
Genç
adam, usulen şimdi kim için alacaksınız sorusunu sormam lazım
ama sormuyorum. Ben, kim çiçeği alacaksa, onun için seçerim,
dedi.
Ama
beni tanımıyorsunuz bile, dedi o da. Genç adam, göz kırpıp, bir
dakika işareti yaptıktan sonra, ve yine gülümseyerek az ileriye
gitti. Şöyle bir bakındı. Sonra bir şey kapıp geldi yanına.
Bunu
almanızı tavsiye ediyorum, dedi. Uzattı. Ne olduğunu anlamaya
çalışarak aldı eline. Bu sadece soğana benziyordu. Birkaç tane
soğan. Çiçek konusunda o kadar cahil değildi. Bunların ekilmesi
gerektiğini biliyordu. Ama ben böyle istemiyorum diyerek,
elindekileri uzattı. Ama genç adam almadı.
Hayır,
dedi. Bunların ne çiçeği olduğunu bile söylemeyeceğim. Tamamen sürpriz olacak. Sürpriz bir hediye.
Hediye
olacağını söylememiştim ki, dedi. Genç adam, o da benim sırrım
olsun, diyerek elindeki soğanları aldı ve bunları güzel bir
hediye paketi yapalım, dedi. Alıyorum demedim ki ama. Alacaksın
ama... diyerek, ona bir bakış attı. Yüzü öyle masum gelmişti
ki, sanki ona alacaktı. Peki dedi, alıyorum. Ama ne çiçeği onu
söyleyin bana. Hayır dedi, söylemem. Arkadaşınla beraber
heyecanla bekleyin sonucu. Bunları şimdi ekebilir, zamanı. Çok
geçmeden büyürler. Arkadaşın onlara çok iyi bakacak. Biliyorum,
dedi.
İyice
artmıştı heyecanı. Aslında böyle bilmiş bilmiş konuşan
insanları sevmezdi. Ama bu genç adamınki öyle bilmişlik değildi.
İnsanı etkileyen bir yönü vardı. Sanki onun kararsız olduğunu
anlamış da kısa yoldan, hemencecik işini görmüştü. Saatlerce
kararsızlık içinde seçim yapmaktan kurtarmıştı onu. İçten
içe öyle sevinmişti ki buna. İyi ki buraya gelmişti. Hem işini
halletti, hem de bu yakışıklı ve etkileyici insanla tanışmıştı.
Arada gelse, çiçek alsa, çok tuhaf kaçar mıydı ki..
O
bunları düşünürken, genç adam çiçek soğanlarını çok güzel
paketlemişti. Eline aldığı kağıt ve kalemi ona uzatıp, küçük
bir not yazmaya ne dersin, dedi. Bu insana hayır demek ne mümkündü
ki, tabi diyerek aldı eline kalemi. İlk aklına geleni yaz,
düşünme, dedi adam. O da karaladı bir şeyler. Oldu mu diye sordu
ama adam bakmadı. Yazdıysan, olmuştur. Çok düşünme.
Haklıydı.
İçinden geçenleri yazmıştı işte.
Elini
uzatıp, çok teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz dedi. Genç
adamda elini sıkıca tuttu. Asıl ben mutlu oldum. Ne desem, ne
yapsam hiç itiraz etmediniz. Senden önce çıkan o kadın, alacağı
çiçeğin hikayesi var mı diye sormuştu. Bende o an aklıma gelen
güzel bir hikaye anlattım ona. Sırf hikayeyi beğendiği için
aldı çiçeği. Yoksa alacağını hiç sanmıyordum. Ve sen, içeri
girdiğini farkettim. Kararsızlığın yüzünden okunuyordu. Çünkü
nereye bakacağını bilmiyordun ve hemen içeride birini aradın.
Yani acil yardıma ihtiyacın vardı. Bende sana yardımcı oldum.
Şaşkınlığı
ve hayranlığından ne diyeceğini bilemedi. Genç adam, usulca
elini öpüp bıraktı. Yine beklerim, dedi.
Geleceğim,
diyerek ayrıldı çiçekçiden. Öyle mutluydu ki.