Daldın yine. Kaç kez seslendim.
Ama çok güzel. Değil mi?
Evet. Güzel. Birde senin gözünden bakınca daha güzelleşti.
Eymen dedesinin yanında marangozluk yapmaya başladığından beri ahşaba olan bakışı değişmişti. Ahşap eşyaları hayranlıkla inceliyor nasıl yapıldığını anlamaya ve anlatmaya bayılıyordu.
Hadi gidip yakından bakalım.
Olur mu öyle şey. Başkasının evini gözetlemek olur.
Kimse yok ki. Hem burdan bakınca da aynısı oluyor o zaman. Öyle mi?
Onu demek istemedim. Ne biliyim. Beni ürpertiyor neden bilmiyorum.
Bahane arama. Gel benimle. Tek gidersem dediğin gibi gözetlemiş gibi olurum.
Elmas ikna olmasa da Eymen elinden tutup yürüttü onu.
Eymenin yaklaştıkça heyecanı artıyordu. Detayları yakınlaştıkça ortaya çıkıyordu. Eymende durmadan nasıl yapıldığına dair ya fikir üretiyor ya da anladığı haliyle anlatıyordu.
Kapıya kadar geldik. Verandaya gitmeyeceksin herhalde... !?
Bu nasıl olur?!
Ne.. Ne oldu Eymen?
Baksana bu dedemin yaptığı bir sandalye.
Nereden biliyorsun ki?
Onun yaptığı diyorum. Dedem yaptığı her işe imzasını bırakıyor. Tanıdım.
Diyerek verandadan içeri giren Eymen, sandalyeyi incelemeye başladı.
Evet bak dedemin yaptığı bir sandalye bu. Bu deseni her yaptığı. ..
Derken evin kapısı açılır.
Eymen hızlıca geri kaçarken Elmas geri doğru gayri ihtiyari kaçarken çıktığı iki basamaktan az daha düşüyordu.
Korkuttuysam özür dilerim.
Ragıp evin sahibi idi. Çocuklara izinsiz girdikleri için kızmamıştı.
Elmas ablalık içgüdüsü ile Eymenin yanına gitti kendini toparlayıp.
Asıl siz kusura bakmayın. Kardeşim ahşabı çok sever. Evde kimse yok sanıyorduk. Yani bilseydik tabi izin alırdık.
Eymeni kolundan tutup gitmeye yönelmişti ki
Neden bu güzel evde oturmuyorsunuz? Yaptırdınız yenilendi üstelik. Dışı harika içi de öyledir eminim.
Eymen.... bize ne.. hadi gidelim.
Ragıp ses etmeden sandalyeye oturdu.
Bu sandalyeyi eşim için yaptırmıştım. Hep hayali böyle ahşap bir sallanan sandalyede oturup doğanın tadını çıkarmakmış.
Bir süre sustu. Sanki boğazında bir şey düğümlenmişti.
Ama kısmet değilmiş. Evlendik. Buraya, evimize doğru yola çıktık. Ama gelemedik. Yolda kaza geçirdik.
Tekrar sustu. Ayağa kalktı. Eymen ve Elmas birbirlerine baktılar.
Eşim kurtulamadı, dedi titreyen sesiyle.
Başınız sağolsun.
Anladın mı şimdi neden kimse oturmuyor bu güzel evde.
Eymen mahçup olmuştu. Ne diyeceğini bilemedi.
Böyle bir ihtimal aklıma hiç gelmemişti, deyiverdi.
Istersen sandalyeyi alabilirsin.
Sahiden mi
Elmas Eymeni dirseği ile sertçe dürtü.
Olur mu canım öyle şey. Alamayız. Hadi gidiyoruz Eymen.
Biliyorum. Deden artık bu kadar ince işçilik isteyen işler yapamıyor. Bu son yaptığı sandalye.
Siz o bahsettiği adamsınız yani. Dedemi kurtaran kişisiniz.
Bundan 1 buçuk yıl önce Ragıp, o zaman nişanlı olduğu eşi için dedesine sandalye yaptırmaya buralara gelir. Eymen ve Elmasın dedesi civardaki en iyi marangozdur.
Sandalyeyi bitirdiği gün talihsiz bir kaza geçirir. Ragıp eğer o gün gelmemiş olsaymış dedesi kan kaybında ölebilirmiş.
Sandalyeyi çok beğenen ve dedeyi çok seven Ragıp, dedenin de tavsiyesi ile bu kulübeyi alır.
Ama ne yazık ki oturmak kısmet olmaz.
U.H.