Size O'nu anlatayım. Bakalım ben kadar sevecek misiniz?
Bakıyorsun gülüyor hemen. Bazen yan yan klas tebessümler atıyor. Başı durduğu yerde hiç durmuyor. Kendi de. Yalnızlığı sevmiyor hiç. Yalnız kaldığı an basıyor çığlığı.
Gözü yükseklerde. Bazen öyle dalıyor ki, seslen seslen hiçç duymuyor bile seni.
Pek bi rahat insan. Yanımda gazda çıkarıyor, kusuyor. Dil çıkarıyor.
Sıkıntıya hiç gelemiyor. Daral geliyor hemen. Zaten kıpır kıpır. Yerinde duramıyor. Durduğu yerde başını sağa sola döndürmekten saçı düğümleşiyor çoğu vakit.
Evet, O'nu size, çok zaman önce okuduğum, “tavuk suyuna çorbalar” tadında anlatmak istedim.
O, çok sevdiğim, miniminnacık yeğenim Utku Eymen. Şuan henüz 3.5 aylık. Başını yeni yeni dik tutabiliyor. Arada sallanıyor. Görmeniz lazım. Oyuncak gibi. Sana bakıp güldü mü, yiyesin geliyor. Öyle tatlı ki. Allah nazarlardan saklasın. Küçükken başı kolumda bile durmuyordu. Öyle küçüktü ki. Ki bunu demem gerekmiyor, biliyorsunuz zaten.
Küçük Utku'cuk. Dedesinin “BayramAlisi”, ananesinin “paşası”, kuzenlerinin “küçük Osmanı”.
Resmi yok. Nazar değmesin diye. (: