Ben ve Fidan, fotoğraf çekimi için,
Fidan'ın aklına uyup, ıssız terk edilmiş bir yere gittik. Mekan,
çekim için çok güzeldi. Ama bir o kadar korkutucuydu. En azından
ben çekime kendimi kaptırmadığım zamanlarda tırsıyordum. Fidan
korkmuyordu.
Çekim için eski bir kulübeye
yaklaştık. Kapısındaki çizimler, desenler hala bozulmamış ve
çok güzel duruyordu. Derken, içeriden bir ses geldi. Fidanla
birbirimize baktık. Kedi ya da köpektir yahut faredir diye
geçiştirecektik ama ses devamlı olarak gelmeye başladı. Biri
sanki içeride başka bir kapıya vuruyor gibiydi.
-Fidan, gidelim hadi.
-Kim var orada...
-Fidan napıyorsun, hadi gidelim.
Fidan'ın koluna yapıştım.
Sürüklemeye çalışıyorum ama nafile. Yerinden kımıltamadım
bile. Ses devamlı olarak gelmeye devam ediyordu. Etrafa baktım.
Bizden başka kimse yok.
-Gül, kolum moraracak. O kadar sıkma
lütfen.
-Korkuyorum, gidelim.
-Ya içeride yardıma ihtiyacı olan
biri varsa !
-Niye seslenmiyor o zaman. Sadece
vuruyor. Tabi vuruyorsa.
-Belki ağzı bağlı.
Gözlerimi faltaşı gibi açıp
Fidan'a diktim.
-Ciddi olamazsın. O zaman kesin
gidiyoruz. Onu buraya tıkan bizide yakalayıp tıkar. Polisi ararız.
Hadi ama...
Fidan, ne desem ikna olmadı. İçeriye
seslendi, ses gelmedi. Ama vurma sesi hiç eksilmeden devam ediyordu.
-Napıyorsun ?!
-Kapıyı açmaya çalışıyorum.
Yardım et.
-Hayır... ! Ya içeride kocaman bir
hayvan varsa, kapıyı açınca üstümüze atlarsa..
-Bir hayvan bu kadar uzun süre aynı
sesi çıkarabilir mi.. hayır.. Ya içeride yardıma muhtaç biri
olabilir. Öylece gidersek vicdanın nasıl rahat olacak ?
Haklıydı ama korkuyordum. İsteksizce
kapıyı açmasına yardım ettim. Bir yandan da etrafa bakıyordum.
Biri gelecek diye daha çok korkuyordum.
İkimizin çabası ile kapı
cıdırdayarak açıldı. İçerisi karanlıktı. O an farkettik ki,
tüm camlar itina ile korunaklı bir şekilde kapatılmıştı.
Fidan, telefonunun fenerini açtı. İçeri tuttu. Bende tüm
kuvvetimle koluna yapıştım. Işığın sayesinde içerideki sesin
kaynağını gördük.
İçeride, boynundan bağlanmış bir
köpek vardı. Evet, bir köpek. Yere uzanmış, ön ayakları ile
önündeki kapıya vuruyormuş. Kapıya vurmaktan ayaklarından kan
gelmeye başlamıştı. Çünkü yetişmesi zordu. Ama vazgeçmeyip
devamlı olarak vurmaya devam etmişti. Onu bu halde görünce
Fidan'dan evvel içeri girdim. Başını okşadım önce. Bizi
görünce sanki gücü tükenmiş gibiydi. Fidanla boynundaki bağı
çözmeye çalıştık ama olmadı. Ve Fidan beni bir kez daha
şaşırtmayı başardı. Çantasından çakı çıkardı ve ipi
kesti.
Onu bağından kurtarmıştık ama
dışarı nasıl çıkaracaktık bilmiyorduk. Çünkü irice bir
köpekti. Zayıf düşmüş görünüyordu ama ikimiz birden canını
yakmadan onu nasıl taşıyacaktık. Soran gözlerle birbirimize
baktık. İkimizinde bu konuda bir fikri yoktu. İpi kesip atmak
kolay kısmıymış meğer.
Etrafa bakındık. Sonra Fidan birden
ayağa kalktı. Bekle deyip dışarı çıktı.
-Dayan dostum. Seni buradan
kurtaracağız. Lütfen dayan.
İnliyordu. İçeride bir insan
bulsaydım bu kadar şaşırmazdım herhalde. O sesi umudunu
kaybetmeden nasıl da çıkarmaya devam etmişti. Havlamamıştı da.
Sanırım onu hayvan sanıp öylece bırakıp gideceğimizi
düşünüyordu. Yanında ne yemek ne de su vardı. Kimbilir ne
zamandır buradaydı. Kim yapmıştı ki bu vahşice işi. Dili olsa
da söylese keşke.
Fidan, çok geçmeden el arabası
ile geldi.
İkimiz bir olup, kaldırmaya çalıştık.
İlk denememiz başarısız oldu. Ben baş tarafından o diğer
taraftan tutuyordu. Sonra yanıma geldi. Başını okşadı. Kulağına
eğilip:
-Hadi kızım. Bize yardımcı ol.
Kendin için değilse de yavruların için. Hadi.. Son kez daha gücünü kullan.
Köpek başını kaldırdı. Ve ilk kez
havladı. Fidanla tekrar kaldırmak için tuttuk. Kendisi de bize
yardımcı oldu gerçektende. Yavaşca arabaya koyduk ve onu dışarı
çıkardık.
Sonrasında su verdik. Yetkilileri
aradık. Bu zalimliği yapanın bulunmasını istedik.
Aradan 1 ay geçti. O akıllı bıdık
annenin, 4 yavrusu oldu. Fidan'a hamileliğini nasıl anladığını
sordum. Sadece tahmin ettiğini söyledi. Gülümsedim. Gönlü
güzel, cesur arkadaşım benim.
öykü :)