Otobüse binmiş, Hicran'a doğru
giderken birden farkettim. 2 senelik evliliği boyunca, Hicran, beni
evine ilk kez çağırıyordu. Hep ben gitmiştim ona. Bazen
emrivakilerle, bazen çat kapı yaparak. Ama bu kez o beni bizzat
çağırmıştı. Arayıp çağırdığında da çok şaşırmıştım.
Ama bu detayı düşünmemiştim. İnşaallah kötü bir şey
olmamıştır. Her zaman karşılaştığım o manzaranın daha
beterini mi görecektim yoksa.. Ama sesi iyi geliyordu. Ama Hicran
bu, ruh halini oldukça iyi saklayan biridir. Onun yaşadıklarına
ben değil 2 sene, 2 dakika bile dayanamazdım.
Otobüsten inip, her gittiğimde
mutlaka uğradığım marketi es geçip, doğruca evine gittim.
Kapıyı o açmadan nedense gözlerimi
kapadım. Kapıyı açtı, bekledim. Ses etmiyor. Gözlerimi açtım.
Gülümseyerek bana bakıyor.
-Gözlerini dinlendirmen bitseyse hadi
gir içeri.
İçeri girdim. Sarıldık birbirimize.
O güzel yüzüne dokundum. Gözlerinin içi gülüyordu. Yıllardır
onu böyle görmemiştim. Sanki kendine güveni yerine gelmişti.
Yüzüne sinen o yılların kasveti yok olup gitmişti.
-Hadi anlat. Ölüyorum meraktan. Var
sende bir değişiklik. Bir farklılık var. Benim tanıdığım o
güzel bakışlı, gül yüzlü Hicran geri gelmiş. Söyle bakalım
ne oldu..
-Önce söyle, çay mı kahve mi..
-Kahve. Hadi ama.. bak bir çok
tahminim var. yoksa ...
-Yoksa ne..
Hala o esrarlı gülüş. Bir gizemler.
Mutfağa gidiyoruz. Yemek için bir şeyler hazırlamış. Dolaptan
kupaları alırken, gülümseyerek yine bana bakıyor. Artık,
heyecan ve meraktan nasıl görünüyorsam gözünde.
-Yoksa boşanmaya mı karar verdin
sen.. O da kabul etti. Medenice boşanacaksınız ?! ..
-Senin beklediğin bu değil mi..
-Yoo.. bu ikinci tahminimdi. Ölmüş
olmasını yeğlerim, yalan yok.
-Gel otur. Ölmedi de, boşanmıyorum
da. Anlatacağım. Az sabret.
Hicran'ın inadını bilirdim. O sonsuz
inancınıda. Severek evlendiği o adamın, onu neredeyse hergün
sebepsiz dövmesine rağmen hala sevdiğine inanması gibi. Biliyorum
derdi inatla. Biliyorum seviyor. Ondan mı dövüyor seni derdim,
cevap vermezdi. Ondan çağırmazdı beni evine, çağıramazdı.
Yüzündeki o morlukları görmeyeyim diye. Ama ben onu yalnız
bırakmak istemezdim. Evi evime çok uzak olmasına rağmen, ilk
fırsatta giderdim. Kendini yalnız ve çaresiz hissetmesin diye.
Arkasında birileri olduğunu unutmasın diye. Telefon edip
çağırdığında da korkum bundandı. Yüzü gözü dağılmış
bir şekilde görmekten çok korktum onu. Ama karşılaştığım
manzara ve Hicran tahminlerimden çok farklı çıktı. Sebebini öyle
merak ediyordum ki. Ayy.. yoksa bu kız hamile miydi yaa.. Evet ya..
kocası ondan dayağı bırakmıştı. Sıpasına bir şey olmasın
tabi eşşeğin.
Kahvemden bir yudum aldım ve kafamı
boşaltmaya karar verdim. Düşündükçe sinirleniyordum. Dahası aklımda dolanan onca senaryo boşuna idi.
Gerçeği söyleyecek kişi karşımda idi.
Ve sonunda Hicran anlatmaya başladı.
Bir gün yine, kocası olacak o adam,
onu dövmek için üstüne yürümüş. Hicran, bu seferki saçma
nedenini duyunca bir tuhaf olmuş. İki senedir sebepli sebepsiz
dayak attığı için alıştığını sanmış kendisi de. Ama o
akşamki dayak mazereti olur şey değilmiş. Kocası vurmak için
tam elini kaldırdığında:
-Eğer vurursan beni bir daha
göremezsin. Göremezsin !
Karşısında dimdik ve kararlı bir
şekilde öylece dikilmiş. Gözlerinin içine bakıyormuş. O an,
çok uzun zamandır göz göze gelmediklerini de farketmiş. Kocasının
eli havada kalmış. Bir zaman öylece kalmışlar. Ya da Hicran'ın
demesi ile o anlarda zaman aslında hiç geçmemiş. Sonra kocası,
gitmiş oturmuş koltuğa. Hicran aynı duruşuyla duruyormuş
ayakta. Korkusuz gibi görünse de, öyle çok korkmuş ki. Ama o an
o dayağı yeseymiş, cidden gitmeye kararlıymış.
Şimdi gözleri, o anları anlatırken
gururlu. Şaşkın. Ve dahası kocasına olan sevgisiyle dolu.
Kocası için, çocuğum diyor artık.
O yaramaz, laf dinlemez saygısız çocuğu, sevgisiyle ama en çok
kararlı duruşuyla adam etmeye başlamış. Kocasını haklı
bulmasa da, kendisinin baştan hata yaptığını anlamış.
Kocasının o kör inancını kırmış.
....
senin ses çıkarmadığını ses etmediğini anladıkları zaman daha çok üstüne geliyorlar daha çok eziyorlar
YanıtlaSilama eğer dişini gösterirsen kafalarına dank ediyor ona haksızlık yapamayacağını anlıyor insanlar
Evet kimi insanlar maalesef dediğin gibi oluyor..
SilAh ne hikâyeler sönüyor evlerikn içinde, hem de hiç beklemediklerinde bile...
YanıtlaSilKesinlikle.. o dört duvarlar neler saklıyor neler..
SilSevmek aynı zamanda karşılıklı birbirini kaybetme korkusunu yaşamaktır.
YanıtlaSilKarşılıklı olunca.. çok önemli bir detayı her şeyin..
SilHer hayat, her ev bir muamma şu koca ömür dünyasında...
YanıtlaSilGünaydııın :)
Kesinlikle...
SilSize de tünaydın olsun.. :)
Bu yakinlarda benzer bir hikaye dinlemistim. Kadin henuz kararli durusunu sergileyememisti ama...
YanıtlaSilAllah iyi insanlarla karşılaştırsın cümlemizi İnşaallah..
SilTakip et butonunu göremedim bloğunuzda? Yok mu?
YanıtlaSilİnşallah tekrar etmez. Allah yardımcısı olsun :(
YanıtlaSilHoşgelmişsiniz.
SilBlogumu anasayfadan linkini alıp kumanda panelinden izle butonu ile ekleyip izlemeye alabilirsiniz.
Cümlemizin İnşaallah. Bu yazdığım sadece kurgu bir hikaye olsa da...
:)
yine beklerim İnşaallah.
Aaa kurgu muu? gercek sandiim :) gelirim tabikii :)
YanıtlaSil:)
Silbeklerim efenim.
ay bak bi blogçu arkadaşımızın böle benzer bi kitabı çıktı ya. kezban şahin taysun. aynadaki göz. ülkemizdeki kadınlık halleri yani :)
YanıtlaSilTebrik ederim kendilerini. :)
Sil