Bu sonuca giden yol, 4 rakamının basmaması ile başladı. Dört rakamı basmıyordu, ben bassın diye zorluyordum. Hatta zamanla, benim büyük çabamla, telefonun tuşundaki o 4, yok oldu. Yerine delik açıldı.
O deliği gördükçe telefonumdan utanıyordum resmen. Aslında kendimden utanmam lazım ama, ben meydana getirdiğim o eserden utanıyordum işte.
4 tuşu, başka tuşların yerine geçmekle kalmıyordu artık. Telefonumu kitlemeyi de başarıyordu. Kitlenip açılıyor ve bastığım tuş, 4 çıkıyordu.
Sonunda, cumartesi günü yine kitlenmişti. Açıldı dedim, çünkü sonra 4 belirmişti ekranda. Ama yok, 4 kalmıştı ekranda. Silinmiyordu, artmıyordu. Öylece kalmıştı ekranda 4. Işığı bile sönmüyordu, ışıklı, ihtişamlı bir 4 olmuş kalmıştı ekranda. Galibiyet mi yoksa son vedası mıydı bu 4'ün ?
Kapadım telefonumu. Sonrasında belirli aralıklarla, aklıma geldikçe denedim açmayı telefonumu. Ama bazen tuşlara basılsa da yanlış çıkıyordu şifrem. Hattı kaybetmemek için uğraşmaktan vazgeçtim artık.
Şimdi yeni sayılacak başka bir telefonum var. Tüm numaralarım defterimde yazılı sanıyordum ki, değilmiş maaselef. Son zamanlarda edindiğim numaraları deftere eklememişim. Şimdi birkaç kişinin numarası yok bende maalesef.
Bu sabahta, sanki biri beni test ediyor gibi, bir mesaj geldi. “ günaydın canım.” diye. Allah Allah, kimse bana böylesi bir mesaj atmazdı ki. Bir arkadaşım geldi aklıma, acaba o mu? Evi aradım, -defteride evde unutmuşum tam gününde- baktırdım deftere, öyle bir numara yok. Kesin yanlış numara. Yoksa kim bana bunca zaman sonra “günaydın canım” der ki... yanlış yanlış.
hoşgeldiin bloguma.
YanıtlaSil:)
bak bi mim var ya istersen yapsana.
:)
hadi uyuşukluk yapma.
:)
Sizde hoşgeldiniz. (:
YanıtlaSilTamam uyuşukluk yapmaz, bakarım.