Meryem, tüm üzüntüsüne rağmen,
yüzüne kocaman bir gülümseme kondurarak çocuğunun odasına
girdi. Kapı açılır açılmaz oğlu ile göz göze geldiler. O an,
yavrusunun gözlerindeki korkuyu gördü. Yabancılaştığını
hissetti. Gözlerine bakar bakmaz, o acı sonun artık gelmiş
olduğunu gördü. Gözleri doldu. Ama ağlamak istemiyordu. Yanılmış
olmak istiyordu.
-Yavrum... Nasılsın ?
Çocuk, annesi yaklaştıkça geri
çekiyordu kendini.
-Sende kimsin?
Meryem, kalakaldı olduğu yerde.
Çocuğu, canının parçası, onu artık hatırlamıyor.
Tanımıyordu. Doktor bu sona hazırlıklı olmaları gerektiğini
söylemişti ama bir anne buna kendini nasıl hazırlayabilirdi ki..
Oğlu rahatsızlığından dolayı,
kademe kademe her şeyi unutmaya başlamıştı. O kademelerin
ilerleyen safhalarında en yakınlarını bile tanımayacaktı. Yani
annesini, babasını. Kardeşini.
Meryem, bunu öğrendiğinden beri
dualar ediyordu. Ama o gün gelmişti işte. Çocuğu ona yabancı
gözlerle, dahası korkuyla bakıyordu.
Meryem, dizlerinin üstüne çöktü.
Yaklaşamadı daha fazla biricik yavrusuna.Onun korku dolu o bakışları yüreğini deliyordu. Evladı ondan bir yabancı gibi kaçıyordu. Korkuyordu.
Ağzını açtı bir şeyler demek için. Ama konuşamadı. Kapadı ağzını eliyle. Eğdi başını. Gözyaşları sel gibi akıyordu gözlerinden.
Derken, kapıda diğer çocuğu belirdi. 3 yaşındaki ufaklık, bir annesine bir de yatakta, yorganın altında öylece duran abisine baktı. Masumca. Olan bitene anlam kazandırmaya çalışır gibiydi.
-Kardeşim... Umutcan..
Yatağından fırlayıp koşarak gitti yanına. Kucağına aldı. Öptü.. öptü.. Ağlıyordu bir yandan da.
Meryem gözleri yaşlı bakakalmıştı iki oğluna. İki kardeşe. Anladı ki, oğlu durumunun farkına vardı. Yüreği bir kez daha parçalara ayrıldı.
Yanlarına gitti. İkisini de sardı kollarıyla. Kokularını çekti içine. Oğlu baktı annesine. Biraz mahçup ama hala yabancı gibi...
öyküdür..
Ağzını açtı bir şeyler demek için. Ama konuşamadı. Kapadı ağzını eliyle. Eğdi başını. Gözyaşları sel gibi akıyordu gözlerinden.
Derken, kapıda diğer çocuğu belirdi. 3 yaşındaki ufaklık, bir annesine bir de yatakta, yorganın altında öylece duran abisine baktı. Masumca. Olan bitene anlam kazandırmaya çalışır gibiydi.
-Kardeşim... Umutcan..
Yatağından fırlayıp koşarak gitti yanına. Kucağına aldı. Öptü.. öptü.. Ağlıyordu bir yandan da.
Meryem gözleri yaşlı bakakalmıştı iki oğluna. İki kardeşe. Anladı ki, oğlu durumunun farkına vardı. Yüreği bir kez daha parçalara ayrıldı.
Yanlarına gitti. İkisini de sardı kollarıyla. Kokularını çekti içine. Oğlu baktı annesine. Biraz mahçup ama hala yabancı gibi...
öyküdür..
Amanınnn neden karanlığa gömüldü blog kuzu?
YanıtlaSilHayırlar ola???
:D
SilBir şey yok.. resme uysun diye böyle yaptım.
amann bi an korktum vallaaa :)
SilSağolasın. :)
SilDeğiştireceğim zaten.
:'(
YanıtlaSil):
Silyapmayın böyle..
ama yaaa olmasın böyle şeyler gerçekte sadece öykülerde kalsın hiç bir insanoğlu bunu tecrübe etmek zorunda kalmasın inşaallah...
YanıtlaSilbu arada nerelerdesin yaa.. özledim yorumlarını :)
Ben buralardayım. :)
Silyazılarına denk gelirsem yorumumu eksik etmem :)
Amin.. olmasın evet.
hımmmm oluyodur di mi böle şeler :)
YanıtlaSilOluyordur.. olmayabiliyordur.. :)
Sil:( içim burkuldu...
YanıtlaSil):
Silarada üzüyorum böyle..