Dün çok sinirliydim. Herşeye sinir olma potansiyeline sahiptim özetle. Sabah yataktan zor kalktım. Sanki haftabaşı değil de ben hiç tatil yapmamışım. Yorgunum. İsteksizim.
Ama şimdilerde iyiyim. Düşüncelerim değişti.
Sabah bir yazı okudum mesela. Hep doğru olanı, iyi olanı yapmış biri ama hiç iyilik güzellik görmemiş. Öyle diyor yazıda. Bunu anlıyorsun.
Kırmamış kırılmış, gitmemiş terkedilmiş, unutmamış ama unutulmuş.
Böyle bakınca doğru olan şeyleri hep kendi yapmış.
İnsan başına kötü bir şey geldiğinde bunu haketmediğini düşünür. Hep iyidir o. Kötü bir şey yapmamıştır. Ve bunları paylaşır derdini paylaşmaya gelenlerle.
Peki hep sevmeyi bilmek, istemek doğru mu?
Sevmeden sevilince yanlış yapan hangi taraf oluyor o halde?Sevmek güzelse, sevilmek güzelse, seven biz değilsek bu neden hoşumuza gitmez. İlk aklımıza gelen hep seviyordum terkedildim. Ama seviliyordum da.
O zaman sevmeden sevilmek, sevilmeden sevmek kötü bir şey. Kimse haketmiyor. Yapan yanlış yapıyor.
Öyle ya sevmek dediğin sevilince güzeldir. Yaşanası bir duygudur. Sen sevmiyormuşsun ama seni seven varmış sanane...
Sen mi istedin seni sevsin diye. Sen seni seveni sevdin. Ama seni seven de seni terketti. O sefer seni sevmeyeni sen seviyor oluyorsun. Sevilmeden sevmenin ne olduğunu anlıyorsun.
Aşk şiirlerinin de özü budur çoğunlukla. Sevip sevilenlerin kavuşamaması. Terkedilişler.
Attila İlhan'ın Üçüncü Şahsın şiiri farklıdır. O sevmiştir ama sevilmemiştir. Üstelik sevdiği başkasını seviyordur.
Peki insan en çok hangisine üzülür?
Severken sevilirken terkedilmeye mi?Hiç sevilmeden sevmeye mi...
Hangisini haketmiştir peki? ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder