Bankada sırasının gelmesini bekliyordu genç adam. Acelesi vardı ama bankada sıra çoktu. Oturmuş, elindeki bilgisayardan diğer işlerini yapıyordu.
Arada dikkati biraz ötede oturan kız yüzünden dağılıyordu. Genç kız yanındakilerle muhabbet ediyordu. Şen bir sesi vardı. Rahatsız edici değildi. Aksine dikkat çekici idi. Bir ara göz göze geldiler. Genç adam sanki suçlu gibi kaçırdı hemen gözlerini kızdan.
Bir zaman sonra bir ses:
" Bakar mısın ? Sıran geldi. " diyerek omzuna dokundu. O kızdı söyleyen. Şaşkın bir halde bakarken, sırasını nerden bildiğini de merak ediyordu. Ama birşey diyemedi. Kalktı vezneye yöneldi sessizce.
Hızlıca taksi durağına gidiyordu banka çıkışı. Birden ani bir fren sesi ile irkildi. Arkasına dönüp baktığında arabanın birine çarptığını gördü. Telaş ve panik havası oluştu hemen. O ise bakıp kalmıştı sadece. Sonra dönüp yoluna devam etti.
Telefonun öbür tarafındaki patronu gelmeden hastaneye uğrayıp birkaç evrak almasını istiyordu. Hayır dese olmazdı. Taksiciye hastaneye yönelmesini söyledi.
Hastanede evraklarını almaya ilgili bölüme giderken yapılan anonsları dinliyordu. Kan aranıyor anonsunda söylenen kan grubu onunkiyle aynıydı. Alması gereken evraklar için beklemesi gerektiğini öğrenince telefonla patronunu aradı. Beklemesini söyledi. Mecburen bekleyecekti hiç sevmediği bu mekanda. Beklerken anonsu tekrar duydu. Ve ani bir kararla boş boş beklemektense kan vermek için kalktı yerinden genç adam.
Kan verme işlemi bitmiş. Kalkıp giderken biri yanına geldi.
"Yakını mısınız? " diye sordu.
"Hayır, tanımıyorum hastayı. Anonsu duyunca geldim." diyordu ki eline birşey tutuşturdu soran kişi. Ve biraz beklemesini söyleyerek hızlıca ayrıldı. Eline verdiği bir çanta idi. Bayan çantası. Ağzı açıktı. Belli ki aramışlar çantayı. Pek de bişey yok gibiydi içinde. Faturalar, başka evraklar ve kağıtlar göze çarpıyordu. Üstte duran bir faturaya göz atarken adresi tanıdık geldi. Bu adres onun ev adresi idi. Aynı binada oturuyordu. Kim bu kişi diye merak düştü içine.
Sora sora hastanın odasını buldu. Şimdilik durumunun iyi olduğunu ama her ihtimale karşı bir gece kalması gerektiğini öğrendi. Sevinmişti. Tanımıyordu ama ne de olsa komşu idiler. Ve o an farkettiği şey, yaklaşık 1 senedir oturduğu binada kimseyi tanımıyordu. Ve tanımadığı biri için sırf aynı binada yaşadıkları için sevinmişti. Güldü bu haline. Apartmanda ona yemek getiren yaşlı teyze geldi hatırına. Öyle canayakındı ki hiç selam vermediği, adını bile bilmediği bu kadın sırf koktuğunu düşündüğü yada evde yemeği yoktur diye nerdeyse hergün bir tas yemek getirirdi ona.
Hastanın odasına girince şok oldu. Yatakta yatan kişi bankadaki kızdı. Yine ona gülümseyen gözlerle bakıyordu. Ve yine ilk o konuştu.
"Merhaba kurtarıcım Oğuz.
İkinci şoku da adını duyunca yaşadı. Yanındaki sandalyeye oturdu yine birşey demeden.
"Kim bu diyorsun değil mi? Bankada sıramı bildi. Şimdi de adımı. Aynı binada oturan Aslı teyzenin torunuyum ben. Sana yemek getiren. Biraz rahatsızdı. Faturalarını yatırmaya gitmiştim.
"Aslı demek adı."
" Evet. Annemin adı da Aslı'dır. Benimki de." Ve bir kahkaha.
Oğuz da gülüyor. Ama hala şaşkın. Düşünüyor. Aynı binada yaşadığı birini ilk kez görüyor karşısında. Ama sanki O, Onu çoktandır tanıyor.
"Ben bugün geldim yanına ananemin. Seni kapıdan çıkarken gördüm. Adını da kapıdan okudum. Ananem de bilmiyor adını. Sana telaşlı çocuk diyor. Öyle bir dünya telaşındaymışsın ki, gözün başka hiç birşey görmüyormuş.
Oğuz düşüncelere dalıyor. O an hatırlıyor. Sabah evden çıkarken Aslı'yı gördüğünü. Şöyle bir anlık da olsa. Aslı da Onu çok görmemişti ama O tanımış ve üstelik yardım bile etmiş sayılırdı bankada. Aralarındaki uçurum gibi fark Oğuz'u tedirgin etti. Geçmişini sorgulamaya karar verdi.
O gün Oğuz bakıp da göremediği, görüp de farkına varamadığı şeylere üzüldü ama hiçbirşey için geç olmadığını da biliyordu. Hem artık yanında ömrünü birlikte geçirmeye karar verdiği Aslı vardı. Aslı'ya her baktığında, bakıp göremediği o anı hiç unutmayacağını da biliyordu.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder