Bu
bir hikayedir.
“ İsteksizce
çaldı kapının zilini. Açılmasa keşke diyordu. Çalmasaydım
diye düşünemiyordu bile. Hatta gelmemeyi bile.
Kapı
açıldı. Karşısında yine o kocaman gülümsemesiyle O vardı.
Sarıldılar. Yani daha doğrusu O sarıldı.
Mutlu
olduğu belliydi gözlerinden, ışıl ışıldıydılar. O ışıldayan
gözlerde biraz olsun pişmanlık aradı. Özür aradı ama yoktu.
Dahası bu sevinci, zafer sevincine benzetti. İrkildi ve kaçırdı
gözlerini gözlerinden.
Oturdular
koltuğa. Elini tuttu. Sımsıkı tutuyordu ellerini. Tutup göğsüne
kaldırdı elini:
“Bak, nasıl atıyor kalbim sevinçten. Uçacak
nerdeyse..” Ve öptü elini.
“Seni
seviyorum ben.. “
Şimdiye
kadar açmamıştı ağzını. Yine sustu. O'da sanki bu normal bir
şeymiş gibi, cevap beklemeden kalktı:
“ yemeği hazırlıyorum
şimdi.. sana çok güzel yemekler yaptım. Bayılacaksın..”
diyerek mutfağa gitti.
Yine
başbaşa kalmıştı. Gayri ihtiyari eline baktı. Öptüğü yere.
Gülümsedi ve rujun izini sildi. Müzik sesi başladı birden.
Mutfağa doğru baktı ve O'nun kafasını gördü. Gülümsüyor ve
göz kırpıyordu. Sebebi belliydi. Çalan şarkı kendisinin en
sevdiği şarkı idi. Jest yaptığını düşünüyordu belli.
Her
seferinde kendine söz veriyordu ama yine de kendini Onun yanında
buluyordu. Öyle sevimsiz öyle suratsız hali vardı ki, kendinde ne
bulduğuna anlam veremiyordu. Her dönüşünde dahada
sessizleşiyordu. O ise her dönüşte daha bir sevinçli oluyordu.
Neden
dönüyordu peki? Çekip gidiyordu. Ve dahası O istiyordu gitmesini.
Kovuluyordu. Sonra binbir nazla her saniye arıyordu. Dönmesi için
yalvarıyordu. Ağlıyordu. Sadece dön diyordu. Sadece dön...
Aynen
öyle yapıyordu geçekten. Sadece dönüyordu. Yaptığı başka bir
şey yoktu. Bedeni burda idi ama kendi yoktu. Peki niye dönüyordu..
bunu bilmiyordu.
Seviyor
muydu? Sevseydim, gördüğümde sevinirdim diye düşünüyordu.
Gittiğimde de üzülürdüm. Ama ikisi de yoktu. Böyle olduğu
halde neden döndüğüne dair, kendine bir cevap veremiyordu.
Belkide hiç “gidiyorum” demediği için, dönebiliyordu.
Gidişinde sessizlik vardı. Konuşan, git diyen hep O idi. O da
gidiyordu. Şimdi ise gidiyorum deme sırası kendisindeydi.
Yerinden
kalktı. Mutfağa yönelmişti ki, kapıda karşılaştılar. Onun
gözlerine baktı ve:
“Gidiyorum..” dedi.
Gitti
gözlerindeki o ışık, yüzündeki mutluluk.
“Demek
o gün, bugün.. Hep umut vardı içimde. Ama şimdi, beklemem.
Bekleyemem dönmeni. İsteyemem de. Hakkım yok. Biliyordum
istediğini. Ama hiç demedin. Bende hiç dillendirmedim. İstemem
çünkü gittiğini. Öyle kızgınlıkla derim ama senin demen,
istemen farklı. Dönüşü yok bunun. Affet beni.. çok çektirdim
sana.”
“Sana
kırgın değilim. Hoşça kal...”
Kapıya
yöneldi ve gitti. Dönmedi bir daha geri.
Böyle olmalıydı
gidişler. Dökülmüşse dilden “gidiyorum”, gitmeliydi insan. "
hıı evet gitmeli sonra hasından bi acı faslıı, iz daha az daha..
YanıtlaSiltabi ya...
Hikayede acı gidildiğinde azalıyor ama. Kalmak bazen acı verir.
SilCem doğru demiş..O acı faslı hiç bitmez zaten..Yani kaldığında da, gittiğin gibi üzüleceksen ..Kaldığında hiç gelmeyeni umutsuzca bekleyeceksen, git daha iyi..Evet üzülürsün ama zamanla üzüntün hafifler..Acı, uzaklaştıkça azalır çün ki..İzleri hiç saymıyorum..O izlerden herbirimizin içinde az biraz var zaten..Gelmeyenlerin yada gidenlerin bıraktığı izler..Bak şimdi bi sezen iyi giderdi yahuuuu:):):)
SilEvet katılıyorum. Sezen dinlemek lazım. :)
Silsezen dinlemeyin sezen, zararlı o zararlı..:)
SilBir kereden birşey olmaz. :)
SilÖncelikle yazın muhteşem belirtmeden gidemem :)
YanıtlaSilEvet kalacak bir nedeni yoksa gitmeyi bilmeli insan..
Geldiğinde kimse yoksa eğer..
Kararsız kalmaktansa, emin adımlarla gitmek iyidir..İyi!!
Teşekkür ederim. :)
SilEvet ençok o husus önemli. Zaten gitmek birine düşüyorsa, eksik birşey vardır diye düşünüyorum.