21 Ağustos 2013

Anlık Bir şey...

Kapı rüzgarın etkisiyle ileri geri hareket ediyor. Rüzgar, sıcak havayı biraz olsun unutturuyor. Ortalık sessiz. Sadece klavyenin sesleri duyuluyor. Yazarken düşünüyor. Düşündüklerinin çoğunu yazamıyor. Arada parmaklarını çıtlatıyor. Bir ekrana bakıyor bir de klavyeye. Sonra saate bakıyor. Az kalmış mesainin bitmesine. Kelimeleri yanlış yazıyor. Düzeltmek istiyor hemen ama bırakıyor sonra. Tekrar okurken toptan düzeltmeyi seçiyor. Arada klavyeye bakmadan yazmayı deniyor. Pek iyi değil ama yazabiliyor olmanın da keyfini duyuyor. Gözü arada kaçıyor klavyeye. 
Bugün neler yaptğını düşünüyor yazarken. Elde tutulur bir şey yok diye düşünüyor. İş bakıyor yine. Şu an çalıştığı patronu, başka iş konusunda önünü açtığını söylüyor. Ama her gün de iş için gitmek istemiyor. Bazen vicdan yapıyor. Bazen çok kızıyor patronuna. Kendine de kızıyor. Burada kaldığı için, yıllarını burada geçirdiği için. Sonra düşünüyor. Kısmeti buymuş, vardır bir nedeni diyor içinden. 
Yüzü asık. Düşünceli olduğunda böyle oluyor. Bu konuda da annesine çekmiş olduğunu biliyor. Annesine ne çok benzediğini düşünüyor. Oysa bazı hayallerinde evlatlık olduğunu bile düşünüyordu eskiden. Bir ikizi vardı mesela. İkisininde sağ başparmağının üstünde ben'i vardır da oradan tanınırlar. Küçüklük işte. 
Arada İstanbul'a gittiklerinde resmini çekmek isteyen o kişiyi ve o anı hatırlıyor. Unutmamış olmasına şaşırıyor. Resmini çektirmek istememiş, yüzünü dönmüştür o an. Arada o kişinin yine de resmini çektiğini, hatta o resmi bir gün bir yerde göreceğini düşünüyor. Hayal alemlerinde.
Saate bakıyor. Mesai bitiyor. Gülümsüyor bilgisayar ekranından kendine.

14 yorum:

  1. ah ah en sevdiğim tarz işte.
    gerçekler, hayaller, geçmişimiz.
    çok iyiydi ama bak yaa.
    :)
    sonlara doğru iyice iyi oldu.
    :)

    YanıtlaSil
  2. hepimiz annemize dönüyoruz bilinçsizce...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Galiba öyle. Hele bilinçsizlik konusunda katılıyorum. :)

      Sil
  3. Vay arkadaş vay arkadaş! Patronuna daha fazla para kazandırmayı düşünmen gerekirken şu yaptığına bak "hayal kurmak". :) Neyse şaka bi yana geçişlerin çok başarılı dostum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) İş yok, bende onu yapıyorum işte.
      Teşekkürler. Sevindim, bunu duyduğuma. :)

      Sil
  4. Şu hayaller mesai ile sınırlı kalmasa ki acaba? Full Tıme çalışsa..Devamlı çalışsa:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Yok öyle zaten de, o an mesai ile sınırlı idi.

      Sil
  5. bütün çocuklara bi uğruyor bu "evlatlık olma" sendromu sanırım : )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Benimki tam sendrom değil aslında. Macera olsun isteği. Hayalperestlik falan. Yoksa evde ve buna mahallenin çoğunun şahitlik ettiği bir doğumla doğan birinin evlatlık olmasını düşünmesinin başka açıklaması olamaz. :D

      Sil
  6. Ben bu "anlık bir şeyi" çok sevdim..
    :)
    Ben de kardeşimin evlâtlık olduğunu hayal ederdim hep. Hala bile bazen hayal ediyorum bunu. Hem de birbirinize ikiz gibi benziyoruz.
    :)
    Tabi sonra bir sürü hayalim oluyor. Birçoğunu da okuyorsunuz zaten.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Bir daha böyle bir an olursa yine yazarım o halde.
      Bir arkadaşın dediği gibi, tüm evlatlarda var galiba cidden. :)
      evet, hayallerimiz olmasa burada tutunamayız galiba. Hep olsunlar, eksik olmasınlar.. :)

      Sil
  7. hayalsiz yaşayan bir insan olur mu ki acep?nasıl yaşar o insanlar?niçin yaşarlar ki?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bana göre herkes kuruyor. Ama kimisi farkında değil. :)

      Sil