Sabah aynanın karşına geçtiğimde gözüm aynadaki suretime takıldı. Gözgöze geldik. Şişmiş gözler öylece, bomboş bakıyordu bana. Su desen buz gibi. Gelmiyor içimden yüzümü yıkamak.
Saate bakıyorum. Vakit az kalmış, giyinip gitmeli işe. Kahvaltıya yer yok. Oysa iş saatine birçucuk saat kala uyanıyorum. Ama ne varki içimden gelmiyor kalkmak.
Düşüyorum yola. İşyerine varmışım. Şöyle bir toz alsam o kadar güzel olur ki. Sonra bir bakıyorum. Gözüme çok batan yerleri şöyle elimde peçeteyle siliyorum. Farenin altını temizliyorum. (garip bir cümle oldu ama siz anladınız beni ) Temizlik dediğin işte bu kadar. Gerisini yapmak gelmiyor ki içimden.
Oturuyorum yerime. Bilgisayar başındaki mesaiyim başlıyor işte.
Siteme bakıyorum ilk iş olarak. Var mı birşeyler diye. Maillerime bakıyorum. Belki biri bana içinden geldiği için birşeyler yazmıştır. Belli mi olur. Olurda olursa geç cevap vermeyelim ki aklına bir şey gelmesin. Zira benimkine hemen gelir çünkü.
Vakit çoğunlukla boş geçerek öğleni buluyor. Kalkıyorum gidiyorum evime yemeğe. Şimdi sanmayın ki bu kız sabah oturup öğlen kalkıyor yerinden. Arada su gibi bazı ihtiyaçlardan dolayı kalkıyorum yani. Çok içimden gelmese de...
Günün geri kalanı da sabahınkinden çok da farklı değil. Ayrıntıya luzüm yok yani. Ayrıntısı da yok. Arada olsada çok değil hani.
Akşam olup eve gidiyorsun ya. İçinden keşke yarın yatsam da hiç kalkmasam diyorsun.
Niye mi?
İçimdem gelmiyor da ondan.
Ya sizin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder