13 Şubat 2012

Dört Duvar

Kiminin evi, yuvasıdır. Kiminin müebbeti, limanı yahut kabusudur dört duvarlar.

O dört duvarı yuva yapmak senin işindir, senin elindedir denir sana. Sen genelde kadınsındır. Öyle ya yuvayı dişi kuştur yapan.

Peki herşey cidden senin elinde midir? O dört duvar bazen bir müebbet olur ki belki de yuvan olur zamanla. O yuvanı paylaştığın hiç tanımadığın ya da zamanla tanıdığın insanlarla paylaşırsın. Ya da en kötüsü hiç arkadaşın olmaz o dört duvar arasında.

Kimine dar gelir o dört duvar. Çıkıp gitmek ister. Bazen çıkıp gitse de, döneceği yer yine dört duvar olur, çaresizce. Buda mı onun elindedir diye düşünür insan.

Dört duvar limandır tersine kimine göre. Fırtınadan, korkularından kaçıp sığındığı liman. Bir adım dışına çıkmayı korktuğu...

Şimdi de mi aynı şeyi düşünüyorum. Cidden benim elimde mi o dört duvarı yuva yapmak. Bi ben mi varım dört duvarın arasında nefes alan. Yaşayan, yaşamaya çalışan. Ki sadece benim elimde olsun. Benim çabam, benim isteğim olsun dört duvarı yuva yapmak. Yuvanın ötesinde yaşanacak yer yapmak. Öyle ya dört duvar bazen istesende yuva olmaz, mapus damında.

İyi kötü bir dört duvar mı istersin yaşayacak? Bir yuva mı istersin kuracak? Aslında ikisi de aynı şey mi dersin bana?

Bence değildir.

4 yorum: