-Yazı
içinde, kendim için bolca övgü dolu sözler yazacağım. Bilginiz
olsun.-
Okul
hayatım boyunca çalışkan bir öğrenci idim. Yani aslında dersi
derste öğrenen bir öğrenciydim sadece. Evde öyle saatlerce ders
çalıştığımı hiç bilmem. Ama derslerim hep iyi olmuştur. Hep
başarılı öğrenciler arasında ismim geçti. Öğretmenlerim
arasında tanınan ve sevilen biriydim.
Aslında
bu çalışkanlıkta, kendim kadar, öğretmenlerimde etkisi
büyüktür. Bunu asla inkar etmem. Kişi istediği kadar zeki olsun,
onu yönlendiren birileri, bir şeyler öğreten birisi yoksa, o
insanın zekası bir yere kadar gider.
İşte
bende bu konuda şanslı idim. Öğretmenlerim bendeki ışığı
keşfetti. Normalde sessiz sakin bir insanımdır. Ama derslerde
aktiftim. Parmak kaldıran, derse katılan. Tahtaya çıkıp konu
anlatan.
Ama şu var biliyor musunuz? İlkokuldayken tahtaya çıkıp,
tüm sınıfın önünde ders anlatmak kolaymış. Lisede de
yapmıştım bir kerede, heyecandan ölüyordum. Kafamı kaldırıp
sınıfa bakamamıştım bile. Sırf bu sebeple, öğretmen okuduğumu
bile düşünmüş olabilir.
Öğretmenlerim
konusunda şanslıyım dedim ama bir öğretmen vardı ki, dikkat
çekerim, öğretmen dedim, öğretmenim değil. Allah onu ıslah
etsin. O'na öğretmen demek bile bana göre yanlış.
Matematik
öğretmeni idi. Lise birinci sınıfta derslerimize geliyordu. Lise
1 matematiği de ne acayip şeyler içeriyormuş. Pek de hatırlamasam
da, değişikti işte. Adamın da bir şey öğrettiği yoktu zaten.
Yazılı yapacağı zaman, ilk önce hangi sınıf yazılı olmuşsa, onlardan
sorular alınırdı. Bunu eminim herkes yapmıştır okul
hayatında. Tüm dersler için. Bizimkilerde yapardı. Soruları alır, ya başka
matematik öğetmenine, ya da dershanedeki öğretmenlerine
çözdürürlerdi. Çözdürebilirlerse tabi. Adamın yazılıda
sorduğu soruları, başka öğretmen çözemiyordu çünkü. Evet,
çözemiyorlardı. Hep yarım kalıyormuş. Sonuç çıkmıyormuş.
Artık kendisi nasıl yapıyorsa. Hal böyle olunca, derste bir şey
öğrenmeyince, soruların da kendince cevabı olunca, insan
geçemiyor tabi o dersten.
Okul
hayatım boyunca, bu nedenlerle ilk ve tek olarak kopya çekmeme sebep olmuştur o
adam. Hoş, herkes çekiyordu. Tüm sınıf. Adamda biliyordu. Hatta
görüyordu. Ama umrunda değildi ki. Çeksek ne olurdu. Sonucu
sadece kendi, kendi usulunce buluyordu zaten.
Hal
böyle olunca da, o dersten, okul hayatım boyunca karnemde ilk kırık
notumu, bir (1) notunu gördüm.
Gördüm
ve anında gözlerimden yaşlar boşalarak, o karneyi parçaladım.
Parça parça ettim. Uzun bir süre ağladım. Aslında beklemem
gerekirdi. Ama bir umut tutmuşum demek ki içimde.
İkinci
dönemde ise, bir arkadaşımın iknası ile o öğretmeninin yanına
gittik. Arkadaşım konuştu, ben sustum. Taktir alacak, kaçırmasın
falan diyerek, notumu yükseltmesini istedik. Hayatımda hiç
yapmadığım şeyi yaptırmıştı bana yine. Sonrasında lütfetip
notumu iki yapmıştı. Bende o dönem teşekkür almıştım.
Şimdi
düşünüyorum da, eğer ilkokuldaki gibi ilgili öğretmenlerim
olsa idi lisedeyken, şimdi başka yerlerde olabilirdim.
Hiç
yönlendiren biri olmadı. O hayatımızın sınavı olan, o
zamanların adı ile söylersem Öss'yi bile çok önemsememiş
biriyim ben. Sonrasında açıköğretim okudum.
Şimdi
vakit çok mu geç? Hayır değil ama benim içim geçmiş işte.
Napalım.
Demem
o ki, karneler bazen sadece çocuğun başarısını ya da
başarısızlığını göstermeyebiliyor. Üstelik başarı sadece o
karnedeki notlardan ibaret olmuyor. Bunu bilmek lazım. Ona göre
hareket etmek gerek. Yanlış mı söylüyorum sizce?
dogru soyluyorsun :/
YanıtlaSilİnsanın kişilik karnesi iyi olmalı, en başta. :)
SilBence örgünden okumak için hala geç değil dene derim :)) Benim de 6.sınıfta bi matematik öğretmenim vardı, mat kitabını açtırır siz şurayı yazın ben geliyorum deyip çıkar giderdi. Zil çalmaya 5 dakika kala da dönerdi :D Diyorum bazen aslında severim matematiği ben ama sözele yöneldim bunlar yüzünden:/
YanıtlaSilBöyle tipleri toplayıp kazana atmak lazım. :D
SilBilmiyorum ki. Hiç gözüm almıyor açıkcası. İsteğim yok. :)
öyle hocalar var maalesef
YanıtlaSilbenimde üniversitede vardı bana illallah dedirtmişti
şimdi yüksek lisansta görüyorum hiiiç konuşmuyorum benim yüksek lisans yaptığım ana bilim dalında değil hiiiiç de tınlamıyorum artık
eee ne de olsa köprüyü geçtim artık ayıya dayı demeye lüzum yok demi ama :)
Üniversitede daha zordur.
SilÖyle. Artık kim takar ki.. :)
vay be ne anı'ymış öyle o ya.
YanıtlaSil:)
yaw, taktir almadığım hiç bi dönem olmadı ya.
sona da bu saçmalık için kızdım kendime ama.
:)
:) Çocuklukmuş işte.
SilOlsun. Taktirlik öğrenci olmak iyidir ya.. :)
Çok doğru söylüyorsun. Karnede ki notlar başarı ya da başarısızlığı göstermiyor, bir de her dersimizin iyi olması da beklenemez.
YanıtlaSilSosyal zeka, sayısal zeka... Ve niceleri. Bir sürü şekli var zekanın. Önemli olan doğru yere yönlenmek.
Ne karışık anlattım dimi :)
Anladım. Anladım.
SilTek bir sonuca bakmamak ve bağlamamak lazım. :)
Karne ve not çok farklı bi olay ya :) Her insanın kafası başka şeye çalışıyo ve kopya çekerek yada hocaya yalanarak not alanda çok oluyo :) Mesela benim görsel zekam (çizim) iyiydi ve matematiksel zekam 6 ile 2 yi çarpıp 8 bulan dahiler gibiydi. Hal böyle olunca okul hayatım çok zor geçti; tanjantlarla kotanjantlarla inönü muharebeleri yaptım. Hiç bir şey kazandırmadı. Dediğin doğru, ilkokul öğretmenleri çok ilgili. Lisede çoban gibi başıboş bırakıldık :) İlkokul öğretmenim sayesinde kitap çizmeye başlamıştım; lisede öyle bi hocam olsaydı aaahhh ahhh...
YanıtlaSilSanırım kimse o vakitlerin ergenleri ile uğraşmak istemiyor. :)
SilHalbuki tam kişilik oluşma zamanları. Yol çizme vakitleri...
İşte nasip.. :)