İlk
evrede, parayı bulmuş kişiler, oturdukları o bahçeli güzelim
evlerini beğenmemeye başlayıp, kendilerini apartman dairelerine
atarlar. Yahut yıktırıp yerine apartmanı diktiriverir.
İkinci
evrede, eldeki para daha da çoğalır. Gökdelenlere kapağı
atarlar.
Üçüncü
evrede ise, iyice bollaşan paraları ile kendilerine bahçeli, lüks
bir malikane alırlar.
Aslında
bakınca, ilk başlarda beğenmedikleri o bahçeli evden sadece lüks
olarak ayrıldığı görülür.
Oysa
en büyük fark, o lüksden ötedir. Fark, o kocaman evde çekilen
yalnızlıktır. Komşusuz bir yaşamdır. Yani insansız bir yaşam.
Şimdilerde
çoğumuzun burun kıvırdığı o bahçeli müstakil evlere dönüş
çoktan başladı. Farkında bile değiliz.
Parası
çok bol olanların ilk tercihi de yine o bahçeli evler oluyor. E tabi
parasına göre şimdilerin iyisini seçiyor. Ama mantık aynı değil
mi? İstenilen sadece huzur. O yeşilin ve tabiatın verdiği huzur.
Ama işte tek eksik nokta, komşuluk.
o zaman demek ki zenginler şehir dışlarına gidecek, şehir bize kalacak.
YanıtlaSil:)
sende kesinlikle bir bilgelik başladı bak.
çok sakin ve uzaktan bakabiliyosun hayata.
:)
Hımm.. evet iyi bir tespit. :)
Silyok, yok.. Öyle geliyor arada aklıma işte. :)
İç huzurumuz olmadıkça maddi hiçbir şey bize o huzuru veremez..
YanıtlaSilDiyorum, dedim bile..
:)
Evet maalesef öyle. Parası olan çoğu kişi de huzuru böyle maddiyatta arıyor.
Silİyi dedin iyi. :)
Ben buldum, benim minik kızımın gözlerinde huzur.
SilAslında o kadar yakın ve o kadar yakın huzur :)
Allah hiç eksik etmesin. :)
Sil