Yemekten sonra en sevdiği köşeye kurulmuştu. O köşede, o koltukta oturmayı çok seviyordu. Benim bilmediğim ne anısı, anıları vardı, kimbilir. Ondan ziyade, sokağı tümüyle görebiliyordu. Onun için o yolu izlemek de ayrı keyifti. Ve belki de hüzün.
Kendime kahve, babama meyvesuyu yapıp, manzarasını kesmeden, tam karşısına oturdum. Niyetim onunla sohbet etmekti ama O, dalıp gitmişti sokağa.
Sessizce kahvemi içip, bende manzarayı izlemeye koyuldum. Yıllar geçmişti ama sokak hala eskisi gibiydi. Hala şendi. Çocuk sesleri ile dolar taşardı. Bir aşağı bir yukarı giden insanlar hiç eksik olmazdı. Küçükken bu köşede babamları beklediğimi hatırladım. Babama baktım. O da bana baktı:
-Nerede kaldı annen. Yine gecikti.
Alışıktım ben bu soruya. Ama bu sefer, babam soruyu sorduğu an, arkada asılı annemin resmiyle göz göze geldim. Güzel gözleriyle bana bakıyordu sanki. Gülümsüyordu. Gözlerim doldu. Babama belli etmemeye çalışarak:
-Gelir.
Diyebildim. Uzanıp o güzel ellerini
öptüm. Kokladım. Yine gözüm annemin resmine gitti.
Babam da dönüp baktı.
Babam da dönüp baktı.
-Ne naz etmişti o gün. Çekilmem de çekilmem, deyip durmuştu. Ama sonunda beni kırmadı. Ben de çekilmiştim. O nerede? Onu da yanına asalım.
Ağzım açık hayretler içinde babama bakıyordum. Hem resmin çekildiği günü hatırlamıştı hem de o resim hakkında ilk kez konuştuğuna şahit olmuştum. Annemle o resme bakıp birbirlerine gülümsediklerini görürdüm. Ama hiç anlatmazlardı. Sadece gülümserlerdi. Resim sadece portre idi ama onlar için önemliydi. Bir hikayesi vardı, belliydi. Ve babam ilk kez bu resim için konuşmuştu. Yıllar sonra. Ama babamın da resmi olduğunu hiç bilmiyordum.
-Arar bulur, asarım senin resmini de.
Elini, boşver der gibi salladı. Yola döndü.
-Kıskanç bir kadın olduğunu o gün anladım. İkimizde resim çekilecek ve resimlerimizi birbirlerimize verecektik. Ölene kadar saklayacaktık. Ama girdiğimiz fotoğrafçı kadın çıkmıştı. Kadını görünce vazgeçmişti. Anlamıştım. O kadına poz vermemi istememişti. İlk önce o çekilsin diye ikna ettim. Kadın işinde iyiydi. Tam istediğimiz gibi çekmişti. Bende zor bela gülümsetmeyi başarmıştım. Sonra ben çekilmiyorum dediğimde gözlerindeki o mutluluğu görmen lazımdı. Çocuklar gibi sevinmişti. O günün hatırası oldu. Bakıp bakıp gülerdi kendine. Mutlu olurdu. Bende onun o hallerini gördükçe mutlu olurdum.
Gözyaşlarımı silip, başımı kucağına bıraktım. Eliyle başımı okşamaya başladı. Kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Çaresiz. O yola bakıp, ilk kez bende annem gelsin istedim. Gelmeyeceğini bile bile.
-Senin adın neydi evlat?
Başımı hiç kaldırmadan Umut dedim. Umut benim adım.
Ne diyeceğimi bilemedim :(
YanıtlaSilBiraz hüzünlü.
SilCok güzel bir yazi. Yüregine saglik.
YanıtlaSilFakat söyle bir sey var. Resim cekilmez cizilir. Fotograftir cekilen. Buna dikkat edelim blogger olarak. Sevgiler.
Teşekkürler. Doğru dediniz, onu hiç düşünmemiştim.
SilSevgiler.
:)
Canım benim, hikayeyi çok güzel yazmışsın, yüreğime dokundu.
YanıtlaSilHep mutlu ol, anlaştık mı
:)
İnşaallah..
SilÇok teşekkürler. :)
ya sen ne kadar etkileyici şeyler yazıyorsun yaa :)
YanıtlaSilÖyle oluyor değil mi.. Başarabiliyorsam ne mutlu. :)
Sil