Ağlayanların o hüzünlü
hıçkırıklarını duymuyorum. Sevinmeli miyim? Ya da üzülmeli
mi..
Sevinç çığlıklarını, o
kahkahaları duyamıyorum. Üzülmeli miyim? Ya da tam tersi
sevinmeli mi..
O gözyaşlarını, o kahkahaları
anlamadıkça, onlarla karışıp bir olamadıkça, duymanın anlamı
ne? Söyler misiniz?
Bu sessiz dünyamda ne öğrendim
biliyor musunuz?
Gözleri ve mimikleri okumayı. O
gözlerden yansıyanları artık daha iyi görüyorum. O mimiklerin neler
sakladığını da. Akıp giden o yaşların nereye, kime doğru
aktığını, artık daha net görüyorum. Yanıltıcı seslerden
uzak, sessizce bakabiliyorum onlara. Ve artık daha az yanılıyorum.
Sessizliğe alıştım.
Sessizliği sevdim.
Bende sessizim artık. Duymadığım, duyulmayan anlaşılmayan sesimi, sessizliğime gömdüm.
Bir tek neyi sevmedim biliyor musun?
...
Nasıl derler hani, bir kulağından girdi, bir kulağından çıktı.
YanıtlaSilişte durum aynen böyleyse susacaksın...
yok eğer ağzından çıkanı kulağı duymuyorsa,
sen hiç duymayacaksın...
Yani senin sesinin kıymetini bilmeyene sağır ve dilsiz ol.
SilBazen içinde olduğumuz koşullar biiz sessizliğe iter. Bence en tehlikelisi de budur. sevgiler :)
YanıtlaSilTehlikeli...
Silbelki de. Ama çoğu kez tercih ettiğim bir şeydir bu durum.
Teşekkürler. :)
En güzeli sessizlik bence. Önce biraz zor gelir ama alışılır ve sevilir ve belki de bağımlılık yapar :)
YanıtlaSil:-)
SilÇoğunlukla evet, güzeldir.
hımmm son soruyu bilemedim ama ben sessizlik ve yalnızlık düşkünüyüm kii :)
YanıtlaSilbazı zamanlar hepimiz düşkün oluyoruz. Ama bazı zamanlarda da o sessizlik üzebiliyor insanı.
Sil:)