Cumartesi akşam, ablamlar ve yanımızda yeğenlerimle gidiyoruz. Bir bayır yol yani aslında yarı yol, yarı merdiven bir sokak. Ben ve büyük ablam önden gidiyoruz. Çocuklar diğer ablamla arkadan geliyorlar. Merdivene yaklaştım ki arkamdan bir şey beni itmeye başladı. Adımlarımı hızlandırdım, yoksa düşeceğim yani. Bir yandan aldı beni bir korku. Araba az hızlı olsa, ya da ben hızlanmasam düşeceğim, kalacağım altında arabanın. Allah'tan olmadı ama. Aracın sahibi ise biz sesimizi çıkarmasak hiç umuru bile olmayacak. Ki yaptığının bile farkında değildi. Görmemiş. Özrü ise kabahatinden büyük. Ben nasıl görmemişim onun arabasını! Hele bunu söylerken ki hali vardı ki, Allahım nasıl uyuzdu, sanki görmedik büyük ayıp ettik arabasına beyefendinin. O derece yani. Elleriyle “bunu görmedi mi?” diye güzel! arabasını gösteriyor. Hiç özür yok. Bizim sesimize evdeki diğer vatandaşlar çıktı. E tabi hepsi aynı soydan olunca onlardan da aynı tavrı gördük. Ölen kalan mı varmış ki bu kadar olay çıkarmışız. O arada arabayla tam gaz çekti gitti ö...z.
Bizde insan olmayan diğerleriyle de konuşmak mümkün olmadığı için yolumuza devam ettik. Allaha şükür bir şey olmadı. Allaha şükür o kişi bendim, yeğenlerimden biri değildi.
Verilmiş sadakam varmış. Öyle der ya büyükler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder