Turan
pes etmemişti halbuki. Hayatına kaldığı yerden devam etmek
istiyordu sadece. Tamam ölecekti ama ölüm herkes içindi. Şimdi
burada otururken, bir sebeple kendisinin ya da Selin'in, cafedeki
herhangi birinin ölmeyeceği ne malumdu. Kim garanti verebilirdi ki
bu durumda. Hem Ayda'nın ondan evvel ölmeyeceğini kim garanti
ediyordu? ... durdu kaldı bir an bu düşüncede. Neler geliyordu
aklına. Korkmuştu bu düşüncenin gerçek olmasından. Ve bir an
kendini Ayda'nın yerine koydu. Kendisi düşüncesinden bile deliye
dönüyorken, O napacaktı peki, kendi ölünce.
Saniyeler
içinde geçti tüm düşünceler beyninden. Doğruldu, Selin'in
elini tuttu.
Ben..
ben sadece biraz bencil olmak istiyorum dedi, Turan. Ayda'ya
haksızlık belki de. Ama bilirse daha da haksızlık değil mi?
Yaşacağımız bu kısa mutlulukta bırakalım da sadece mutlu
olsun. Bana acıyarak, her an öleceğimi bekleyerek kendini üzmesin.
Söylesene, desem ne değişecek...
Selin,
Turan'la ta liseden beri arkadaştı. Üniversiteyi de tesadüfen
aynı seçmişlerdi. Böylece arkadaşlıkları daha da ilerlemişti.
Yoldaş olmuşlardı birbirlerine. Okul hayatı bitince de
kopmadılar. Aynı şehirde kaldılar. Farklı işlerde çalışsalarda
birbirlerine hep vakit ayırdılar. Dertlerini, sevinçlerini
paylaştılar. Selin'in nikah şahidi bile Turan olmuştu. Kaçarak
evlenmişti Selin. Ailesi ile arasını Turan sayesinde düzeltti.
Şimdi bu güzel insanı kaybedecek olmak onu üzüyordu. Ama Selin
ne olursa olsun, kartlarını açık oynamayı seven biriydi.
Kimseden gizlisi saklısı yoktu. Sır insanı hasta eder diye
düşünürdü. İnsan içinde bir şey tutmamalıydı. Ne öfke, ne
sevgi ne de merhamet.
Bu
sebeple Turan'ın Ayda'dan bu durumu saklamasını istemiyordu.
Bak
Turan, dedi. Bırakalım bu durumda kararı Ayda versin. Söyle ona
durumu. Zaten bunca zaman söylemediğin hata. Senin yüzünden bende
kızın yüzüne zor bakıyorum. Çaktırmamak için görüşmelerimi
azalttım. Söyle ona. Bırak, o versin kararını. Hala seninle
evlenmek isterse, evlenirsiniz, olmaz mı Turan...
Turan
bıraktı Selin'in elini. Arkasına yaslanıp, şöyle bir etrafına
baktı. Peki, dedi. Şimdi, şu masadaki kadına desem ki ben
öleceğim, çok hastayım. Bana acır değil mi? Hiç tanımadığı
halde acır. Ya Ayda.. Ayda acımayacak mı söylesene bana...
derken, gözleri dolu doluydu Turan'ın. Sonra derin bir nefes aldı.
Ağlamak istemiyordu. Kendisine acınmasını hiç istemiyordu.
Selin
de, ben sana değil, Ayda'ya acıyorum ama, dedi. Turan güldü bu
söze. Selin de güldü. Bir an olsun o kasvetli hava dağılmıştı.
Tam o sırada garson geldi. İkisi de çay söyledi. Bir süre
konuşmadılar. Selin, Turan'a zaman vermeye karar verdi. Şimdi her
şey yeni idi. Aklının karışık olduğunu düşünüyordu.
Ayda'ya her şeyi söylemesi için onu ikna edeceğine inanıyordu.
Ama Turan'ın bu akşam Ayda ile konuşacağını bilmiyordu.
hikaye olayına girmişsin...
YanıtlaSilneyse okurum sonra :)
Hoşgelmişsin. :)
SilÖyle bir yapayım dedim işte. Üşengeçli bir insan için zor iş. :D
Hımm... Gerçekten zor bir durum. Aslında hepimiz her an ölümle içiçeyiz ama bunu farfında değiliz. Sabah çıktığımız evimize bir daha ger dönmeme ihtimalimiz var. Ama bunlar pek aklımıza gelmez. Ancak ölüm yüzümüze şamarı vurduğu zaman anlarız.
YanıtlaSilTuran ve Ayda için zor bir durum... Ne desem bilemedim. İnsan bu tür durumları yaşamadan anlayamaz. İnşaallah kimse anlamak durumunda da kalmaz.
Hikayen çok güzel gidiyor hadi bekliyorum yeni bölümü :)
Evet zor. Şimdi kim bencil, kim değil.. bilemiyor insan.
SilAma son bölümde belli olacak. :) Üçüncü ve son bölümde.
evet ya sanırım sölemek gerekir.
YanıtlaSilve kız da acımadan, sevdiği için evlenmeli, herhalde.
:)
Acıyı ve sevgiyi karıştırmadan verilmesi gereken bir karar bence. :)
Sil