Kızının elini sıkıca tutuyordu.
Rüzgar arada sertleşerek esiyordu. Kızına bakıp, üşüyüp
üşümediğini anlamak istiyordu. Yüzü asıktı. Onunla gelmek istememişti. O da,
bu havada, üstelik karanlıkta onunla gelsin istemezdi. Ama evde tek başına bırakamazdı.
Küçücüktü daha, 6 yaşındaydı. Eskiden bazı günler gündüzleri
bırakmıştı ama haberlerde evde tek başına kalıp yangın
çıkaran çocukların halini görünce, kızını yalnız bırakmamaya
daha çok özen gösterir olmuştu. Şu hayatta, en değerli ve tek
varlığı kızıydı.
Gökyüzüne şöyle bir bakıp, yağmur
yağmaması için, en azından onlar eve gidene kadar yağmaması
için dualar ediyordu.
Kızı annesinin elini çekiştiriyordu.
-Anne, geç kalmışız baksana.
Pazarcı amcalar toplanıyorlar. Herkes gidiyor. Hadi bizde eve
gidelim.
-Tamam kızım, şimdi gideceğiz.
Sabret azıcık.
-Üşüdüm anne..
Üstündeki hırkasını çıkarıp
kızına giydirdi. Önünü güzelce kapadı.
-Niye baştan söylemedim kızım,
hasta olmasan bari. Bak, ileride kivi var. Onlardan da alırım,
ikimize de vitamin olur.
Elinde tuttuğu pazar çantasının
ağzını açıp, yere çömeldi. Şöyle bir etrafına baktı, kimse
ona bakmıyordu. Rahatladı. Yerdeki iyi olan, ezilmemiş marul
yapraklarını toplayıp, çantasına doldurmaya başladı. Eli tam
marula uzanmışken, öteden yuvarlanarak elinin altına bir patetes
geldi. Kocaman bir patetesdi. Tezgahın sahibine baktı. Adam da ona
bakıyordu. Elini göğsüne koyup, al manasında işaret yaptı.
Patetesi alıp baktı. Eline bile zor almıştı. Kızı da eline
almaya çalıştı.
-Ne kocaman patetes. Anne, bundan kaç
günlük kızartma çıkar?
-Hergün kızartma mı olur kızım,
yemek de yaparız.
Kızı üzülmüştü ama annesi
kızartma yapmam da dememişti. Evet dememişti ama nasıl yapacaktı
bilmiyordu. Evde yağ kalmamıştı. Komşudan iki kaşık bir şey
isterim, diye düşünüyordu. İsteyebilirse.
Kadın, tam gidecekken kızına kivi de
alacağını söylediğini hatırladı. Döndü ve yerlere bakıp, kivi aramaya başladı. Nihayet bir tane kivi gördü. Almaya doğru
yönelirken, içinden de çürük olmaması için dualar ediyordu.
Ezikti ama çürük değildi. İdare ederdi. Poşetine koyarken, henüz
gitmemiş olan tezgah sahibinin bakışlarından rahatsız oldu. Utandı.
Sanki herkes ona bakıyormuş gibi hissetti.
Yağmur başladı. Kızına hızlı
yürümesini söylüyordu. Hem yağmurdan hem pazardan çabucak
kaçmak istiyordu.
-Anne, bu kiviler daha güzel, onlardan
alalım. Hem yere de düşmemişler, bak. Annesi kızını elinden
çekiştirip zorla yürümesini sağlıyordu.
-Olmaz kızım, hem benim aldığım
kivi bal gibi, çok tatlı. Hadi iyice ıslanmadan evimize gidelim.
Annesi bunları söylerken, küçük
kız, kivi tezgahından kivi alan kadını para verirken gördü.
Annesine aynen şöyle dedi:
-Anne, kadın o tatsız kiviler için
para verdi. Biz tatlı kiviye hiç para vermedik. Haksızlık değil mi ?
....
Kalemine sağlık.
YanıtlaSilSon zamanlarda hüzünlü hikayeler karşısında bir çok soru sorar oldum. Belki yanlış. Bir şekilde hikaye bu ve oraya nasıl gelindiği çok da önemli değil, hayat bu...
Ama biraz daha katı biri oldum sanırım son zamanlarda...
Acaba nasıl bir öyküleri var? Kadın nasıl bir yaşam sürmüş? Çocuğunun babasına aşık mıydı? Nasıl onu dünyaya getirmeye karar verdiler? Nasıl bu noktaya geldiler?
gibi...
Ve soruların cevaplarına göre hep yargılamaya hazır bir tarafım. Bu kötülük mü bilmiyorum. Ya da benzerlerini yaşayan birinin bu sahnelere olan isyanı mı? Bilemedim :)
Arada bende sorgularım kendimi, bir şey okurken, izlerken falan..
Silbelki de cidden benzerlerine şahit olduğumuz için yada yaşadığımız için.
Teşekkürler yorum için.
çok süper olmuş yine uyuşukluğunu konuşturmuşsun.
YanıtlaSildevamı olucak mı bunun?
Teşekkürler. :)
SilYok, olmayacak. Böyle bitirmeyi seviyorum. Okuyanların devamını getirdiğini düşünüyorum çünkü. İstedikleri gibi. :)
Ne güzel, ne duygulu bir öykü olmuş. Okurken gözlerim doldu.
YanıtlaSilEllerinize sağlık.
Teşekkürler.
SilBu duyguları hissettirebildiğime sevinmeliyim ama bir yanimda üzülüyor. :)
Eskiden bir ust sokagimizda pazar vardi, o zaman mahalleler korkunc degilmis demek ki; geceleri sokak sokak dolasabilirdik. O pazar toplandiktan sonra biz oralarda kosustururken bu anlattigin insanlardan olurdu. O zaman anlamazmisim demek ki... Bu yazi beni 15 yil oncesine goturdu, dusundurdu.
YanıtlaSilEvet eskiden sokaklar akşamları daha güvenliydi. Şimdi öyle değil maalesef.
SilO tablo hala aynı. Değişen pek bir şey yok.
Artik sitede oturuyorum ve tablo hakkindabi fikrim yoktu. Uzucu... Hala cok uzucu...
SilOuy... Bu öykü boğazımda kocaman bir patates kadar, ezik bir kivi kadar kaldı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilTeşekürler. Bu yorumlarla daha iyilerini yazmaya çalışacağım İnşaallah.
SilMüthiş, tebrikler.
YanıtlaSilTeşekkürler. :)
Silya nası yazıyon ya.
YanıtlaSilbu bak kaçıncı oldu böle ders öyküleri gibi.
çok iyi bu. kutluyore.
bi de ne yazcam diye bulamıyom diyon bazen. bu bulmamış halin di mii :)
:) Evet bu ara öykülere ağırlık verdim. Ama keyifli bir şey de yazmak istiyorum.
Sil:D Yok bu bulmuş halim oluyor. Şükür, bu ara konu bulabiliyorum, yazabiliyorum da. Ki bunu yazılan yorumlardan anlıyorum. :)
Teşekkürler. :)