30 Aralık 2020
Kelime Oyunu 5
29 Aralık 2020
Eski Yayını Yeniden Yeni Tarihle Yayınlama
28 Aralık 2020
Komşuluk
Bu sokak sakindir. Sadece öğlen saatleri biraz şenlenir.
Iki karşı komşu. Iki bahçeli ev.
Birinin köpeği var. Diğerinin ilkokul çağında bir oğlu.
Öğlen saatleri çocuk bahçesine çıkar. Köpekte onu izler karşıdan. Çocuk izlendiğini hemen farketmez. Farkedince de aralarındaki mesafeye rağmen oyunları başlar. Sokak köpeğin ve çocuğun şen sesleri ile renklenir.
Çocuk elindeki turuncu oyuncağını atar bahçenin diğer köşesine. Koşarak gider almaya. Sonra köpek koşar köşeye. Çocukta. Önce kim varırsa kazanan o olur.
Çocuk kendini yerlere atar. Köpekte.
Her gün aynı saatte sözleşmiş iki arkadaş gibi bahçeye çıkıp, karşı iki bahçede oyun oynarlar.
Derken bir gün çocuk çıkmaz bahçeye. Köpeğin gözü bahçede. Saatler geçer. Gün, olur akşam. Çocuk çıkmamıştır. Ertesi gün yine yoktur.
Köpek sessizce bazen delice havlayarak bekler çocuğu. Yemeğini yemez. Sahibiyle ilgilenmez. Sahibi ne olduğunu anlamaz. Hasta sanır. Veterinere götürür. Sonraki birkaç gün köpeğin de çocuğun da sesi duyulmaz olur sokakta. Derken köpeğin sesi duyulur. Sonra ambulansın. Karşı komşunun kapısına gelir. Kapılar açılır. Çığlıklar feryatlar yükselir sokakta birden. Ambulansın siren sesine köpeğin sesi karışır. Günlerdir süren sessizlik yerini çığlıklara bırakmıştır. Köpek gece boyu susmadan âdeta inler.
Ertesi günün sabahında, anne baba çocuk evlerine gelir. Üçüde yorgun ama mutlu. Köpek onları görünce yerinde duramaz. Deli gibi havlamaya ordan oraya koşmaya başlar. Boynundaki tasmanın ipi kopar. Köpek bunu beklercesine bahçeden fırlar. Doğruca karşı evin bahçesine girer. Anne baba ve çocuk korkuyla birbirine sarılıp kapının önünde kalakalmıştır. Çocuk anne babasından sıyrılıp öne bir adım atar. Köpek bahçedeki turuncu oyuncağı bulup çocuğun önüne koyar. Oturur bekler. Çocuk eğilir, köpeği okşar oyuncağı alıp köpeğe uzatır. Köpek sevinçle havlayıp oyuncağı alır ve yine bahçesine döner. Bunları kapıdan izleyen sahibi, anne babaya geçmiş olsun dileyip evine döner.
Ertesi gün çocuk bahçeye çıkar yine aynı saatte. Köpek çocuğu görünce havlamaya başlar. Sahibi çocuğun annesinden aldığı izinle köpeği salar. Köpek doğru karşı bahçeye. Ağzında turuncu oyuncağı.
25 Aralık 2020
48 Saatlik Su Kesintisi
Evet tam 48 saat olacakmış.
Yani daha yaşanmadı ama yaşanacak. Yaşanmaması umudu içindeyim ama olmaması gibi bir durum yok galiba.
Yetkili kişi yapmış açıklamayı.
Tramvay için yol uzatılıyor. Bu yol su deposunun üstüne denk geliyor. Yol güzergahı değiştirilmiyor da deponun yeri değiştiriliyor. Koca il 2 gün susuz bırakılacak.
Ne diyebilirim ki....
Allah başka dert vermesin.
Var mı aranızda bu konuda tecrübe yaşayan?
Neler yapalım yada yapmayalım da az sıkıntı yaşayalım...
24 Aralık 2020
Dereotu
Burda iki demet dereotu var.
Alıp yıkayıp sulu süzülünce de doğrayıp bu şekilde buzluğa koyuyorum. Yemeklere yumurtaya dolmaya koymaya hazır. Tadı da bozulmuyor rengi de. Resimde biraz sarımsı çıkmış ama değil.
Oğlumla yemek yüzünden ufak kriz yaşadık. Moralim bozuk biraz.
Öyle işte.
Dereotu iyidir. Maydonuzu da aynı şekilde saklıyorum bu arada.
23 Aralık 2020
Kelime Oyunu 4 - Dedemin Masalları
Koltukta oturmuş bulmaca çözüyor. O vakitler sağlığı yerinde.
Usulca yanına oturup bulmacasına göz attım. Amacım dikkatini çekmekti. Gözlerini bana çevirdi. Bende gülerek;
" Dede daha hiç çözmemişsin neredeyse."
"Ne istiyorsun bakalım "
Hepimiz biliriz ki dedem bulmaca çözerken rahatsız edilmeyi, hele çözümüne karışılmasını hiç istemez.
Biraz mahçup bir eda ile,
"Birşey soracaktım. Çok önemli de benim için. Çok merak ediyorum."
Bulmacayı koydu koltuğa. Yaslandı arkasına.
"Dinliyorum."
"Dede bana anlattığın masalları nasıl yazıyorsun."
Şöyle bir doğruldu önce. Sonra eliyle sırtıma dokunup ;
"Sabah beri birşey yemedik. Sana özel bir yemek yapmamı ister misin?.. "
Yüzüm düşmüştü. Ama dedemin özel yemeğine de hayır diyemezdim. Ara sıra yaptığı muhteşem yemeklerin tadı herkesin damağında iz bırakırdı.
"Olur. Anlatmayacaksın yani... "
Güldü.
"Herşeyin bir adabı vardır evlâdım" diyerek koluma girdi. Birlikte mutfağa geçtik. Beni tezgahın önüne oturttu. Kendi geçti tezgaha.
Önce vok tavayı aldı koydu ocağa. Sonra başlamıştı kelimeler dökülmeye.
"Zamanın birinde kötü kalpli bir kral varmış. Ülkesinde kimsenin saçını uzun istemez. Dahası uzun saçlı birinin varlığını haber alırsa hemen ülkenin meydanında sıfıra vurdururmuş bu kral.
"Neden ki?"
Bunları anlatırken de önüne yemeğin malzemelerini toplamıştı. Pırasayı aldı eline önce. Başladı temizlemeye.
"Çünkü bu kralın başı kelmiş. Genç yaşında neden bilinmez saçları dökülmüş. Oysa çok severmiş simsiyah sırma saçlarını. Bundan sebep ülkesinde de kimse saçlı olsun istemezmiş işte."
Tavaya yağ ekliyor.
"Günlerden bir gün kralın kulağına yine uzun saçlı birinin olduğuna dair söylenti gelir. Derhal bulunması için askerlerine emir verir. Sarayın çok da uzağında olmayan bir ailenin tek kızları vardır. Bu kızcağız çok güzeldir. Simsiyah saçları vardır. Annesi kıyamaz bu güzel saçlara. Kızını evinde gözlerden ırak büyütür ki saçlarını kimse görmesin. Ama gelin görün ki görenler görmüş krala haber verilmiştir. Askerler kızı bulur. Ama öyle hayran kalırlar ki saçlarına. Kral da pek beğenir. Dahası kıskanır. Toplar cümle alemi. Alır eline koca satırı. Yatırır kızı koca taşın üstüne. Hiç acımadan indirir satırı.
Dannn !!.. "
O an korkutan titredim. Çünkü tam o an, dedemde elindeki bıçakla pırasayı ortadan ikiye ayırdı tek hareketle. Yeşil yerleri dağıldı tezgaha.
"O an esen rüzgarla kızın kesilen saçları dağılmış dört bir yana. Kız ağlıyor, anası babası ağlıyor. Herkes korkmuş. Kızın kalan saçlarını da berber elleri titreye titreye kesmiş. "
Dedemde pırasayı bir güzel doğrayıp atıyor tavaya. Alıyor eline bu sefer yeşil biberleri.
"Zavallı kız öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki bir gece evden ayrılıp yollara düşmüş. Gitmiş .... gitmiş.... Anası babası kızlarının gitmesine çok üzülmüş. Öyle ki ikisininde saçları bir anda bembeyaz olmuş.
Aradan yıllar yıllar geçmiş.
Ülkede bir dedikodudur yayılıp durur olmuş. Yeşil zırhlı bir şövalye, halkına eziyet eden ne kadar kral varsa tahttan indirip sürgüne yolluyormuş. Bu dedikodu krala da ulaşmış. Başlamış mı onda da bir korku bir telaş."
Pırasalar kavrulurken o esnada biberlerde ekleniyor tavaya. Ortaya bir mis koku yayılıyor.
"Gün gelir o yeşil zırhlı şövalye ülkeye gelir. Görenler bakar bakar. Görenin içi ferahlar âdeta. Korku değil huzur kalır geçtiği yollarda.
Dosdoğru saraya varır. Kimseler duramaz karşısında. Kral da da korku ve huzur karışıktır tam karşısında dururken. Krala yaklaşır, eliyle kel başına dokunur. Dilinden de şiir gibi birkaç kelime dökülür. Sonra kral bir bakar ki saçı var. Artık kel değildir. Öyle mutludur ki, saçının bembeyaz olduğunu bile göremez. Git der krala şövalye. Git ve dönme bir daha. Kral çocuk gibi şen. Uçarak gider adeta ülkeden. "
Baharatlarını da ekler yemeğin. Zeytin doğramaya başlar.
" Yeşil zırhlı şövalye kral gidince zırhını çıkarır. Görenler gözlerine inanamaz. Meğer bu şövalye, yıllar önce kralın saçını satırla kestiği o güzel kızdır. Saçları uzamış daha da güzelleşmiştir. Ordan hemen evine doğru yol alır. Kapısına varır. Anası babası kızlarını görünce hemen sevinçle sarılırlar. Tamda o an saçları eski rengine döner ikisininde.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. "
Deyip tabağı önüme koyar dedem. Ne ara bitirdi ki daha ocağın altı yanıyordu az önce.
Derken bir alkış sesi ile irkildim yine. Arkamı döndüm ki herkes dönmüş. Hiç duymamıştım.
"Bizede var değil mi yemek... karnımız çok aç haberiniz olsun."
O yemek o gün herkese yetti. Bu masalsa dedemin bana anlattığı son masal oldu.
Yaşadığı her an ve olaydan bir kurgu bir masal çıkarmayı hep başardı dedem. Günler sonra aniden rahatsızlanıncaya kadar. Hasta olup yatağa düşünce çok başka biri olmuştu adeta.
Ama insan sevdiğinin hep iyi halini hatırlamak istiyor değil mi....
....
20 Aralık 2020
6 Gün Dayanan Telefon Şarjı
Vayy be...
Dile kolay , 6 gün. En olmadı 5 olsun.
Evet eskiden telefonumun şarjı bu kadar gidiyordu sayın okur.
Inanmazsın sen şimdi belki de. Inanılmaz gibi geliyor insanın kulağına çünkü.
Zira şuan bir gün zor dayanıyor şarjı.
Peki ne değişti bende böyle. Eskiden çocuk yoktu şarj duruyordu. Şimdi çocuk değil çocuklar var. Şarj dayanmıyor.
Çocuklara verdiğim için değil tabi. Onlar bitiriyor desem yalan olur. Zaten küçüğü meraklı büyüğü eline bile almaz.
Sorun bende.
Yok şeker kır.
Yok instagrama bak.
Yok blogtu falan. Yok arada kaçırdığın bölüme youtube dan bak.
Falan filan işte.
Var da var yani.
Ama yarından itibaren bırakıyorum tümünü.
Yok yok sen üzülme burayı bırakmıyorum. 🤣 Ay eski ben geri dönmüş bırakır mıyım hiç.
Bissürü yeni blog keşfetmişim. Diyecek sözüm çok daha. Kolay kolay bırakmam gibi.
Şimdi akşamları mı yoksa sabahları mı bakayım ona karar veremiyorum iyi mi... 🤔😂
Ikisi birden olsa olur mu...
Bakarız nasıl olur. Bakmak için kendimi zorlamayacağım. Millet iki gün sonra anca yorum yayınlıyor yahut cevap veriyor lütfedip. Artık iki dakika oturup iki tık yapmak zor geliyor herhalde. Neyse bu konuda kızdığım var birkaç blog. Ondan böyle konuştum. Herkes alınmasın üstüne.
Şimdilik akşam mesaisi bitti diyelim biz.
Şarj olmuş 68. Sabaha kadar 65 olur kendi kendine zaten. Yarın o 65 ile kaça kadar gidecek göreceğiz a dostlar.
Görüşürüz o zaman
🙃🙃🙃
16 Aralık 2020
Kelime Oyunu 3 - Dedemin Masalları
Bugün günlerden 16 Aralık. Dedemin doğum günü. Ananemle birlikte mezarlığa gideceğiz.
Eve gittiğimde bir an unutup ananemin nerede olduğunu sordum. Bahçede olduğunu söylediler. Başka nerede olabilirdi ki bugün.
Bahçede yine aynı yerde buldum onu.
" Nene hadi gidelim dedemin yanına. Oradaki zambaklarında bakıma ve suya ihtiyacı var."
Usulca kaldırdı başını. Bal rengi gözleri nemliydi.
"Bana ilk tanışmamızda zambak getirdi biliyor musun senin deden. Beyaz bir zambak. Hemde izinsiz koparmış kimbilir kimin bahçesinden."
Başını sallıyor istemsizce ve ayağa kalkıyor.
" Dikildi karşıma elinde zambak. Bir dedene bakıyorum bir zambağa. Dedenin yüzünde gülümsemesi. Gözleri ışıldıyor. Sanırsın yıllardır tanışıyız da bana çiçek getirmiş. Öyle bir duruşu var kendinden emin. "
Iç çekiyor. Diyemiyor ki o an tutuldum dedene.
" Hayırdır dedim tabi. Kimsin necisin sen. Seni gördüm sonrada bu güzel zambağı. Zariflik asalet güzellik. Bir bütünsünüz âdeta diyor bana. Ben zambak sevmem diyorum. Çekil yolumdan. E tabi güzel güzeli ne zaman sevmiş ki bu diyarda. Lafları görüyor musun dedendeki. "
Gülümsüyor. Tıpkı o an gülümsediği gibi.
" O gün anladım ben, bu adam hep hayatımda olacak. Oldu da. Her sene aynı gün elinde zambakla geldi yanıma. O gün bir zambakla geleceğini bilirdim de ne zaman nasıl nerede vereceğini hiç bilemedim. Bana hep o ilk heyecanı yaşattı deden. Birde doğum günlerimde unutmazdı vermeyi. Şimdi işler döndü tersine...
Yine doluyor gözleri. Ah nenem.
Sarılıyoruz birbirimize. Sonra mezarlığa doğru yola çıkıyoruz.
Bu tanışma hikayesini eksiğiyle fazlasıyla her sene dinlerim ananemden. Her seferinde aynı heyecan ikimizde.
Ananemin anlatamadığı o ince detayları dedemden bilirim. Birde o sınırsız kocaman hayal dünyasında masallaştırdığı halinden.
Masaldaki korkusuz şehzade özgürlüğünden vazgeçer de sevdiği Zambak diyarının güzeller güzeli prensesinden vazgeçmez. Tabi mutlu son olur yine.
Dedemin masalları hep mutlu biter zaten.
Masallarda da mutlu olmayacaksak nerede mutlu olacağız değil mi...
Hayattaki tek dileğimiz de bu değil mi zaten.
Mutlu olmak.
.....
15 Aralık 2020
Geçen 7 Senenin Ardından
15 Aralık 2013.
Saatler gece yarısı 2 yi gösterirken telefon çalıyor.
Arayan yoğun bakım hemşiresi.
Yoğun bakımın kapısına gidiyoruz ablamla. Zaten ikimiz varız bekleyen o gün.
Hemşire kapıyı açıyor. Birşeyler söylüyor. Sonra
"Başınız sağolsun " diyor.
Anlamıyorum bir an. Sadece kısa bir an. Öldü mü... diye sorarken gözlerimden yaşlar akmaya başlıyor bile. Ayakta duramadım galiba o an. Ablam tutuyor beni. Oturtuyor merdivene. Bense hıçkırarak ağlıyorum. Tam o sırada hemşire şöyle diyor;
" Acıları son buldu. Böyle düşünün. "
Son bulmuştur değil mi...
Sonrasında kime nasıl söyledik hiç hatırlamıyorum. Gün aydınlanırken eve doğru gidiyorduk.
Annem acı haberi vermek için telefonun başına geçti. Aklına gelen herkesi aradı. Ilk cümlesi,
" Necatiyi kaybettik...."
Oldu her defasında. Annemin bu hali ablamlardan birine garip gelmişti. Belki sizede gelebilir. Herkesin acı ile başetmesi bir değil.
Misal ben. Sonrasında istesemde o denli ağlayamadım. Günler aylar sonra babamın ölüm tarihini bile unuttum.
15 Aralıktan eminim de yıl kaçtı
Kaç yıl geçmişti ki üzerinden. Bilemedim bir süre. Hep unuttum. Oysa tarih ve saatlerde aram çok iyidir.
Son bir yıldır falan galiba. Artık unutmuyorum.
Öğrendim 2013 yılını.
Belkide yeni kabullendi beynim bunu.
Istediğin kadar mezarına git. Başında Kur-an oku. Beynin bir şekilde yok sayıyor. Yada kalbindir o. Bilemiyorum.
Bu başka bir şey. Yokluğuna alışmak ama öldüğüne alışamamak.
......
13 Aralık 2020
Mutlu Pazarlar Efenim
Gece aklıma babam düştü. Yattığım yerde ağladım. Sonra uyumuşum.
Sabahın yedisinde ezan okurken telefon çaldı. Uzak bir akraba. Dedim kesin birine birşey oldu. Annem değildir de ya teyzem ya dayım. Meğer yanlışlıkla aramış kadıncağız.
Tabi bende uyku gitti. O arada oğlum inleyerek uyandı. Karnı ağrıyormuş. Zor bela az çıkardı da canı çok acımış. Onun ağrısı midesine vurdu tabi. Günlerdir balgam sorunu vardı. Yutma diyoruz ama yutuyor yine çocuk. Kustu üstüne birde tabi. Balgamlar çıktı.
Su içti yine çıkardı. Sonra yine. Yüzü dudakları oldu bembeyaz.
Sonra rahatladı tabi biraz.
Su içti ama bu sefer çıkarmadı. Az biraz yedi kahvaltıda birşeyler de kendine geldi.
Bu arada tıkanan tuvaletle uğraştım.
Kızım çekmeceye parmağını kıstırdı.
Bir yandan kahvaltıyı hazırlamaya çalışıyorum.
Saat olmuş 10.
Ne ara geçti o 3 saat acaba...
Evet, mutlu pazarlar efenim. En kötü günümüz böyle olsun deniyor galiba.
Buna da şükür.
Ne diyelim.
....
10 Aralık 2020
Kelime Oyunu 2 - Dedemin Masalları
7 Aralık 2020
Tam Iyiyim Derken...
-
Şuan sağ üstteki köşeden balon 🎈 çıkıyor, dikkatim dağıldı. 😀😀 Kırk yılın başı toplamışım üstelik. Bugün doğum günüm evet. Belki baloncu...
-
Dükkana girdiğimde, şöyle etrafa bakınıp ne alacağımı düşünüyordum. Sonra ağlama sesini duydum. Herhalde annesi istediğini almıyor çocuğun d...
-
Desemde siz inanmayın, bazen çok kabalaşıp, en çirkin halimle “ dur.. hopp.. yok artık ..” diyerekten durdurup, hatta susturuyorum içimdeki...