Hep bekler ya insan, o doğru kişiyi. Ben bulmuştum işte. Mutluydum. Huzurluydum ve garip bir gurur vardı içimde. Sanki insanlığa karşı bir zafer kazanmıştım. Bulamazsın diyenlere okkalı bi tokat savurmuştum. Mutluydum ve de huzurlu.
Yolda düşündüklerim bunlardı. Ve o uzun yol sanki çabucak bitmişti.
Bir güvercini ürkütme korkusuyla nasıl sessiz yürüyorsam, şimdide öyle giriyordum içeri. Sürpriz yapacaktım ya benim güvercinime. Ama... Ama yoktu kimse. Sessizdi oda, sessizdi ev. Sessizdi dünya... Bağırdım, seslendim. Benim sesliliğime inat, sessizdi işte ev. Cevap gelmiyordu O'ndan. Yoktu. Gitmişti...
Gidişini bana haber etmiş, bir kuru mektupla. Ne mektubu be, not işte. İki satır yazı.
Gördüm, aldım elime okudum ve geri koydum. Sanki bir şey değişecek.
“Senin yokluğunda, seni hiç özlemedim. Ve düşünürken bunu, kendimi mutlu olduğum başka bir yerde buldum. Sensiz mutluydum. O halde gitmeliydim.”
Yine kaldım bi başıma. Ne yanlışım var yanımda, ne de doğrum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder