16 Nisan 2012

Alaca-Bulaca-Karanlık

Oda darmadağın. Doğruluyorum yatağın içinde. Perdeden sızan ışık gözümü alıyor. Çıldırıyorum.
hayırr.. hayırr..”
giriyorum yine yorganın altına. Sesler geliyor. Tıkırtılar. Evet , evet duyuyorum. Bir hışım kalkıyorum ama korkudan gözlerim fıldır fıldır. İyi de evde benden başkası yok. Dışarıdan, arka sokaklardan mı geliyor. Hayır ses evin içinde. Bir titreme giriyor içime. Sonra ağzımda bir garip tat hissediyorum.
Gözüm ellerime takılıyor. Sonra üstüme. Aman Allahım, bu kan. Evet kan. Ne oldu ki böyle. Ya sesler? Çıldıracak gibiyim. Kalkıyorum yataktan. Aynanın karşısında kendime bakıyorum.
hayırr.. olamaz..” bu ben değilim. Saçlarım darmadağın, birbirine girmiş. Üstüm kanlı ve parçalanmış halde. Birden gözüm takılıyor yerde dolaşan bir şeye. Bir fare mi o ? “imdattt... “ koşuyorum yatağa. Saat kaç? Ben nerdeyim? Birden yine o tuhaf tadı hissediyorum, acıktım.
Ellerimin arasına alıyorum kafamı. Başlıyorum sallanmaya. Sanki uçurumun kenarında duruyorum. Gözlerim bir açık bir kapalı. Aklım gidip geliyor. Ses... Yine o sesler. Kaldırıyorum kafamı, fare bana bakıyor kapıdan. Gülüyor mu ne? Allahım, ne oldu bana?
Ben iffetli ama umutsuz bir kadınım sadece. Bağırıyorum çığlık çığlığa. Ayna kırılıyor. Fare bir delik bulup saklanıyor. Hala ve yine bağırıyorum. Eyvah, çocuklar duymasın. Ne çocuğu, benim çocuğum yok ki.. kocam bile yok. Peki o sesler. Yine başladı. Ellerimin içine işlediğini hissediyorum kanın. Tırnaklarımdan çıkmayacak bir daha. Hep saklayarak yaşacağım bu ellerimi. Koparmak, etlerimi didik didik etmek istiyorum. Sallanıyorum yine. İyi geliyor sallanmak. Saat... Zaman öyle bir geçiyor ki... Hayır, yalan. Geçmiyor. Geçmemiş. Kin ve öfkeyle bakıyorum, kırılıyor. Ne suçu var Fatmagül'ün, saatin, zamanın...
üşüyorum. Üşüyorum... güneş. Dışarıda güneş var. ben üşüyorum. Fare.. yine çıkmış ortaya. O an yine acıktığımı hissediyorum. Koşup elime alıyorum fareyi.. Aaaa... Ne yapıyorum ben. Fırlatıyorum camdan, camdan sekip üstüme geliyor fare. Ağzını açmış, dişleri kocaman. “ hayırrr... olamaz... “
yatağıma koşuyorum. Orası mahsenim. Cam açılıyor, rüzgar giriyor, etrafta ne varsa uçuyor havada. Uğultu.. Kulaklarımı rahatsız eden bir uğultu var. bakıyorum, cam kapalı. Heryer alacakaranlık. Doğu batı, kuzey güney... tüm rüzgarlar karışmış sanki. Bir ben yatağımda uçmuyorum.
Sesler.. Yine sesler geliyor. Bağırıyorum; imdattt... İmdaaattt... yardım edin.. ağlıyorum. Deli gibi. Bağıra bağıra ağlıyorum. Çığlıklar atıyorum. Yine o tuhaf tat. Tuzlu gözyaşımla karışıyor ağzımda. Elime tükürüyorum. Kan...
sesler. Kapı sesi. Biri kapıyı çalıyor. Bakıyorum, kapı yok. Gidiyorum... gidiyorum.. ayağım kayıyor. Donkk.. kafamı bir şeye çarpıyorum. ...
çok acıyor. Ovuşturuyorum acıyan yeri. Acıyı hissetmek hoşuma gidiyor. Sonra farkediyorum ki, gözüm kapalı. Açıyorum. Karşımda annem babam.. onların odaya girmişim. Babam;
kızım yine mi o abuk sabuk filmleri dizileri izledin sen... “

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder