4 Nisan 2013

Sekreterlik veya Asistanlık.


Yeni iş baktığımı bilen biliyor. Her gün ya da gün aşırı bildiğim iş sitelerine bakıyorum. Kendime uygun iş bulduğum çok nadirdir. Yalan yok.
Millet öyle vasıflar sıralıyor ki, hiç başvurma başını, diyorum kendime.
Mesela sekreterlik ilanlarına bakıyorum.
Sekreterlikte ilk aranan özellik, diksiyon. O var kanımca. (çok mütazaviyim değil mi?)
Sonra belirtilen ise prezantabıl olmak, oluyor. Yani diyor ki, güzel ve cici cici giyiniyorsan gel bize. Pasaklı sekreter istemeyiz biz, diyorlar. E bende pasaklı değilimdir. En fazla iki gün giyerim kıyafetimi. Aslında sırf bu nedenle, kıyafet sıkıntısı babında, kendi özel kıyafetleri olan bir iş seçmek istemiyor da değilim. Oh ne güzel değil mi? Her sabah bugün ne giysem ki diye düşünmezsin. Kafan rahat olur, en çok da pazar akşamları. Ben en çok o gün düşünüyorum da.
Sonrasında dil mevzusu var tabi. Hay ben onlara... Sanki her gün her saat, yabancı bir müşteri arayacak. Çok lazım sanki. Tamam arada lazım olur da, şart koşmak niye? Aslında bununla ilgili bir anım var. Fotografçı da çalışıyorum o sıra. Akşam vakti birkaç turist geldi. Artık yolları nasıl düştüyse bizim oralara. Kimse anlamamıştı adamların dilinden. Ama halletmiştik diye hatırlıyorum. Çok zaman oldu, unutmuşum detaylarını. Bu anıdan, tamam lazım işte sonucu çıkabilir, evet. Ama lazım olmayıversin banane.
Sekretersen bir de ofisteki araçları kullanmayı bilmen şart tabi. Buna bilgisayarda dahil, faks makineside. Fotokopi de. Ben bir faks olayını bilemiyorum. Bir ara göstermişlerdi ama kullanmayınca insan öğrenemiyor. Ama fotokopi olayını çözdüm. Eskiden o da pek bir karmaşık gelirdi. Şimdi öyle basit geliyor ki. Mesela kimlik fotokopisi çekmek. İki yüzü de aynı yere getirmek falan. Hizayı tutturmak var birde. Şimdi hepsini beceriyorum. Arada çekilen kağıdı yerine koyuyorum da, kimliği makinede değiştirmeyi unutup, yine aynı yere çekince, gıcık oluyorum. Sizin hiç başınıza geldi mi? Ne fenadır. Düğmeye bastığınız an aklınıza gelir ama artık çok geçtir.
Bunların hepsi tamam. Ama birde sekreterlerden ön muhasebe bilgisi isterler. Çünkü... onları birde muhasebeci olarak kullanmak isterler.
Bu da yetmez, sekreter dediğin, patronuna ve misafirine ikram da yapar, diye düşünenler vardır. Yani beşi bir yerde bir eleman isterler. Kendilerine köle isterler. Param bana kalsın isterler. İki kuruş daha fazlası ile bir temizlikçi yahut çaycı alayım demezler. Bu işler için, kaç kişinin beklediğini, bu işler sayesinde kaçının ev geçindirdiğini düşünmezler. Çünkü bahsettiğim çaycılık ve temizlik işlerini genelde hep evli kadınlar yapar. Ya da yaşı geçmiş erkekler. Zira gençler için bu işler genelde tercih sebebi değildir. Öyle değil mi? Öyle. Ama çoğu patrona göre, sekreter dediğin tüm bunları yapan kişidir. Ve sekreterler genelde en fazla 30 yaşında olur. Ve dahası bekar olsun istenir, işi bırakmasın diye. Adına da cazip gelsin diye sekreter der zaten bu nedenlerle. Ya da abartıp asistanlık der.
Filmlerde ve bazı dizilerde patron – sekreter ilişkileri hep abartılsa da, sekreterlik zor bir meslektir. Bir insanın huyunu suyunu bilmeden, onunla günün çoğunu geçirmek zordur. Patronla en çok diyalog yaşayan meslektir. Yanlışı direk görülen kişidir.
İster sekreterlik deyin yahut asistanlık. Küçümsemeyin. Hafife almayın. Zor meslektir zor. Bilginiz olsun.