Yeni iş baktığımı bilen
biliyor. Her gün ya da gün aşırı bildiğim iş sitelerine
bakıyorum. Kendime uygun iş bulduğum çok nadirdir. Yalan yok.
Millet öyle vasıflar sıralıyor
ki, hiç başvurma başını, diyorum kendime.
Mesela sekreterlik ilanlarına
bakıyorum.
Sekreterlikte ilk aranan
özellik, diksiyon. O var kanımca. (çok mütazaviyim değil mi?)
Sonra belirtilen ise prezantabıl
olmak, oluyor. Yani diyor ki, güzel ve cici cici giyiniyorsan gel
bize. Pasaklı sekreter istemeyiz biz, diyorlar. E bende pasaklı
değilimdir. En fazla iki gün giyerim kıyafetimi. Aslında sırf bu
nedenle, kıyafet sıkıntısı babında, kendi özel kıyafetleri
olan bir iş seçmek istemiyor da değilim. Oh ne güzel değil mi?
Her sabah bugün ne giysem ki diye düşünmezsin. Kafan rahat olur,
en çok da pazar akşamları. Ben en çok o gün düşünüyorum da.
Sonrasında dil mevzusu var
tabi. Hay ben onlara... Sanki her gün her saat, yabancı bir müşteri
arayacak. Çok lazım sanki. Tamam arada lazım olur da, şart koşmak
niye? Aslında bununla ilgili bir anım var. Fotografçı da
çalışıyorum o sıra. Akşam vakti birkaç turist geldi. Artık
yolları nasıl düştüyse bizim oralara. Kimse anlamamıştı
adamların dilinden. Ama halletmiştik diye hatırlıyorum. Çok
zaman oldu, unutmuşum detaylarını. Bu anıdan, tamam lazım işte
sonucu çıkabilir, evet. Ama lazım olmayıversin banane.
Sekretersen bir de ofisteki
araçları kullanmayı bilmen şart tabi. Buna bilgisayarda dahil,
faks makineside. Fotokopi de. Ben bir faks olayını bilemiyorum. Bir
ara göstermişlerdi ama kullanmayınca insan öğrenemiyor. Ama
fotokopi olayını çözdüm. Eskiden o da pek bir karmaşık
gelirdi. Şimdi öyle basit geliyor ki. Mesela kimlik fotokopisi
çekmek. İki yüzü de aynı yere getirmek falan. Hizayı tutturmak
var birde. Şimdi hepsini beceriyorum. Arada çekilen kağıdı
yerine koyuyorum da, kimliği makinede değiştirmeyi unutup, yine
aynı yere çekince, gıcık oluyorum. Sizin hiç başınıza geldi
mi? Ne fenadır. Düğmeye bastığınız an aklınıza gelir ama
artık çok geçtir.
Bunların hepsi tamam. Ama birde
sekreterlerden ön muhasebe bilgisi isterler. Çünkü... onları
birde muhasebeci olarak kullanmak isterler.
Bu da yetmez, sekreter dediğin,
patronuna ve misafirine ikram da yapar, diye düşünenler vardır.
Yani beşi bir yerde bir eleman isterler. Kendilerine köle isterler.
Param bana kalsın isterler. İki kuruş daha fazlası ile bir
temizlikçi yahut çaycı alayım demezler. Bu işler için, kaç
kişinin beklediğini, bu işler sayesinde kaçının ev
geçindirdiğini düşünmezler. Çünkü bahsettiğim çaycılık ve
temizlik işlerini genelde hep evli kadınlar yapar. Ya da yaşı
geçmiş erkekler. Zira gençler için bu işler genelde tercih
sebebi değildir. Öyle değil mi? Öyle. Ama çoğu patrona göre,
sekreter dediğin tüm bunları yapan kişidir. Ve sekreterler genelde en fazla 30 yaşında olur. Ve dahası bekar olsun istenir, işi bırakmasın diye. Adına da cazip
gelsin diye sekreter der zaten bu nedenlerle. Ya da abartıp asistanlık der.
Filmlerde ve bazı dizilerde
patron – sekreter ilişkileri hep abartılsa da, sekreterlik zor
bir meslektir. Bir insanın huyunu suyunu bilmeden, onunla günün
çoğunu geçirmek zordur. Patronla en çok diyalog yaşayan
meslektir. Yanlışı direk görülen kişidir.
İster sekreterlik deyin yahut
asistanlık. Küçümsemeyin. Hafife almayın. Zor meslektir zor.
Bilginiz olsun.